-2-

126 23 57
                                    

"Gerçekten o olduğuna emin misin?"

"Enerjinin yayıldığı konum tam olarak burasıydı Gahyeon! Onlar da buraya geldiğine göre hissetmiş olmalılar. Bu kız aradığımız kişi."

"O zaman neden şu an hiçbir şey hissedemiyoruz?"

"Şşh sessiz ol, uyanıyor."

Sabahın köründe bu kadar sesli konuşmak zorunda mıydılar? Dün yaşadığımız koşuşturmacanın ardından bir de sert zeminde uyumak zorunda kalmıştım ve her yerim ağrıyordu. Uykusuzluktan şişen gözlerimi ovuşturarak yattığım yerden doğruldum.

Bekle, Siyeon kiminle konuşuyordu ki?

Gözlerimi merakla açınca beni izleyen iki çift gözle karşı karşıya geldim. Siyeon'un yanındaki pembe saçlı kız gözlerini kısmış tüm hareketlerimi pür dikkat izliyordu. Kimse hiçbir şey söylemediğinde yalancıktan öksürdüm. "Eee... Günaydın."

Pembe saçlı kız, adı Gahyeon olmalıydı, birkaç adımda yanıma gelip dizlerinin üstüne çöktü ve hiçbir şey yapmadan suratıma bakmaya devam etti. Şaşkınlıkla biraz geri çekilip kekeleyerek konuştum. "Ne yapıyorsun?"

Siyeon gözlerini devirip Gahyeon'un kolundan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı. "Onu korkutuyorsun."

Gahyeon kolunu kurtarıp önünde birleştirerek dudaklarını büzdü. "Onu yanımıza alamayız. Bizim gibi değil, o normal biri."

"Sakın bana inanmadığını söyleme Gahyeon."

"Salak! Tabii ki inanıyorum ama gizli yerimizi emin olmadan açık edemeyiz. Onların tarafında olup olmadığını nereden biliyorsun?"

Hararetle benim hakkımda tartışmaya devam ederlerken bağdaş kurmuş bir Siyeon'a bir de Gahyeon'a bakıyordum. Sanki farklı dilde konuşuyorduk. O kadar saçma şeyler zırvalıyorlardı ki...

Siyeon kızı kolundan tutarak kendine çekti ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Her ne söylediyse Gahyeon'un hoşuna gitmiş gibi görünüyordu çünkü en sonunda susup kafasını salladı.

Oturduğum yerden doğrulup elbisemi silkeledim. "Artık benim hakkımda konuşmayı keser misiniz? Her şeyi bilmek istiyorum."

Siyeon sesli bir şekilde nefesini verdi. "Sana her şeyi sonra anlatacağımı söylemiştim. Şimdi acilen yola çıkmamız gerekiyor. Hala çevrede bizi arıyor olmalılar. Güvende değiliz."

Gahyeon bizi beklemeden yürümeye başladığında Siyeon harekete geçmem için nazikçe bileğimden tuttu. "Hadi."

Bileğimi sertçe elinden kurtardım. "Hiçbir yere gelmiyorum."

Cevabım karşısında Gahyeon şaşkınlıkla yürümeyi kesip bize baktı. "Ne demek gelmiyorum?"

"Beni duydunuz. Siz neler döndüğünü anlatmadan hiçbir yere gitmiyorum." uyurken dağılan saçlarımı düzelttikten sonra onlara sırtımı dönüp yürümeye başladım. "Tanrım... Neler olduğunu bile bilmiyorum ve siz tanımadığım insanlarla birlikte bilmediğim bir yere gitmemi bekliyorsunuz. Geri dönüp ailemin iyi olup olmadığını kontrol edeceğim."

"Ölmek istiyorsan seni tutan yok. Evine geri dönebilirsin."

Bunu söyleyen Siyeon'du. Şaşkınlıkla olduğum yere çakıldım ve birden aklımda dün söyledikleri yankılandı. Seni almalarına izin vermeyeceğim.

Kalbimin derinliklerinde üzüldüğümü hissetsem de hemen kendime geldim. Daha dün tanıştığım birinin ne dediği umrumda olmamalıydı, değil mi?

can't get you out of my mind || suayeonWhere stories live. Discover now