Kız Kaçıran

1.4K 60 24
                                    

Merhaba arkadaşlar, bu bölümü aslında dün gece yayınlayacaktım ancak diziyle ilgili alınan kararlardan sonra içimden gelmedi, üzgünüm.

Uğraş Güneş'in dediği gibi ''üstü kalsın'' ne diyelim...

iyi okumalar...


Yaren, Karlos'un arkasından bir süre bakakaldı. Eve gitmeye cesareti yoktu. Kafasını gökyüzüne doğru kaldırdı, gün batmak üzereydi. Birden koşmaya başladı, ayakları vücudundan bağımsız hareket ediyormuş gibi dur durak bilmeyen bir hızla koşuyordu. Nefes alırken canı acıyana kadar koştu. Ciğerleri patlayacak gibiydi ama yinede durmuyordu. Fiziksel acı ne kadar yoğun olursa, duygusal acıyı o kadar hissetmezdi. Ciğerlerindeki acıya yoğunlaşarak, zihninde Karlos'u düşünmeye yer bırakmayacaktı. Bir noktada dayanamadı, ayakları pes etti ve istemsizce dizlerinin üzerine çöktü. Göğsünü tutarak nefes almaya çalıştı. Yüzünü acı içinde buruşturdu. Ne kadar koştuğuna, nerede olduğuna baktı. Yaren ne zaman mutsuz olsa, şarkı söylerdi. Acısını şarkı sözlerine yükler, rahatlardı. Yine bağıra çağıra şarkı söylemek geldi içinden, bunun için bildiği tek adrese, pavyona gitmeye karar verdi. Patron görünürde yoktu, saat zaten erken sayılırdı ama mekan boş sayılmazdı. bunu fırsat bilip, sahnenin arkasında gördüğü arasının bir zamanlar iyi olduğu arkadaşının yanına gitti ve arkadaşı sahne almadan önce 1 şarkı söyleyip sahneyi ona devretmek üzere ikna etti.

Kulise girdi. Saçlarını topuz yapıp, önlerini iki yana bukleler halinde saldı. Makyajını silip, baştan yaptı ve son olarak üzerine mavi bir elbise geçirdi. Sahneye çıkıp Sezen Aksu'nun onları anlatan şarkısını söylemeye başladı...


Ardımızda ne hayatlar bıraktık,

Kaybolmamak için kayıp şehirde.

Bu yaban şehrin şefkatine sığındık,

Hep yabancı kaldık kayıp şehirde.

Lodos vurgunu balıklar gibiyiz.

Bir şehir usulca kayarmış denize.

Gurbette bu şehirmiş sıla da.

İstanbul yokmuş meğer bundan başka

Hasret de buradaymış, vuslatta.

İstanbul yokmuş bundan başka.

İstanbul yokmuş bundan başka.

Meğer ayna da buradaymış anahtarda.

İnce saz değil, hayır, ince sızı bu

Şoparın kemanından bir aşk mektubu

İnce saz değil, hayır, ince sızı bu

Şoparın kemanından bir aşk mektubu

Hasrette buradaymış vuslatta.

İstanbul yokmuş bundan başka.

İstanbul yokmuş bundan başka.

Meğer aynada buradaymış anahtarda


Şarkı bittikten sonra eve dönmek için hala erken olduğunu fark etti. Arkadaşı sahneye çıkınca, masaya oturup içmeye başladı. Başı dönmeye başladığında içkiyi kesip, zar zor ayağa kalktı ve evin yolunu tuttu. Eve anahtarla girdi, etraf karanlıktı. Bizimkiler operasyonda herhalde diye düşündü. O sırada Karlosların odasından gelen ışığı fark etti. birkaç adım attı, kapının aralık olduğunu fark edince devam edemedi. Duvara yapışıp göz ucuyla içeriye baktı. Karlos kollarını ensesinde birleştirmiş yatağa uzanmış tavana bakıyordu. Gözünü bile kırpmıyordu, ifadesizdi. Karlos'un operasyona gidecek hali olmadığı için evde kalmış olmalı diye düşündü Yaren. Parmak uçlarında odasına girdi. Pijamalarını giydi, makyajını çıkardı, dişlerini fırçaladı ve yatağına girdi. Bunları yaparken kendi kendine dramatik bir gülüş attı. Bundan sonra hayatı bu rutinde geçecekti. Günlük işlerini, sadece yapmış olmak için yapacaktı. Uyanacaktı mesela ama uyandığında yanında ona sımsıkı sarılmış Karlos olmayacaktı. Onu uyurken izleyemeyecekti ya da kendini huzurla onun kollarına bırakamayacaktı. Sonra kalkıp üstünü giyinecekti ama hangisiyle daha güzel olurum diye heyecanlanıp aynalara koşmayacaktı. Karlos'un çok sevdiği mavi saç bandını takmasının bi anlamı olmayacaktı mesela. Sadece rutinleri yerine getirecekti. Yaren gibi cıvıl cıvıl bir kadın bu kadar ruhsuz bir hayata tutunabilir miydi? Onun ruhu Karlostu ve o şimdi ruhunu bırakıp yeni bi hayata yelken açmak zorundaydı. Bir insan ruhu olmadan yaşayabilir miydi gerçekten? Yaren bu soruların pençesindeyken, uykuya daldı... Gözlerini açtığında karanlıktan hiçbir şey göremiyordu. Hala sabah olmadı mı diye düşündü. Asırlardır uyuyordu sanki, öyle bir uyuşukluk vardı üstünde. Gözlerini kırpıştırdı hala zifirikaranlıktan başka bir şey yoktu. O an odasında olmadığını fark etti. Odası bu kadar karanlık değildi. Acıdan kör mü oldum acaba, saçım beyazlasa anlarım da kör olmak nedir arkadaş diye inatla gözlerini kırpıştırırken gözü karanlığa alışmaya başladı. Şimdi nerede olduğunu seçebiliyordu. Bu kadar karanlığın sebebi belli oldu, penceresiz bir odaydı burası, depoya benziyordu ama kapının altından cılız bir ışık süzülüyordu. Ayağa kalkmaya çalıştığında eski püskü demirden yatağın üstünden yuvarlanarak yere düştü. ''Aaah'' diye inledi. Ellerinin ve ayaklarının bağlı olduğunu fark etti. O sırada kapı gürültüyle açıldı. Kapıda uzun boylu, deri ceketli bir adam belirdi. Yaren rahatladı, içinden bir oh çekti ve ellerini çözmesi içi Karlos'a uzattı. ''Karlos? Kurtardın mı beni?''

Benimle Yan (KarYar)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin