''Hımm.'' Ne yani bütün o tavırları bir 'hımm' için miydi? Bir şeyler söylemeliydi. 'Üzgünüm' ya da 'Sen salağın tekisin' türünden. Ama ikisi de şu anki konuşmamıza uygun değildi. ''Yemin ederim onunla yatmadım.'' Sözlerim karşısında hem şaşırmış hem de rahatlamıştı. Onu tanıyordum ve büyük çoğunluğu kesinlikle rahatlama duygusuydu. Ardından beklemediğim şekilde güldü.

Doğrularak kaşlarımı kaldırıp soran gözlerle ona baktım. ''Ne var?'' dedi masum ayağına yatarak.

''Neye gülüyorsun?'' Ağzım iki karış açık kalmış, merakla vereceği cevabı bekliyordum.

''İtiraf et, komikti.'' dedi gülmeye devam ederek. ''Aynı zamanda garip.''

''Hayır, bu çok utanç verici! Ayrıca hala gülüyorsun.'' Eliyle yüzünü kapatarak kafasını yana yatırıp kendini gizlemeye çalıştı. Aynı zamanda gülmeye devam ediyordu.

''Tamam, konuşma bitmiştir. Dışarı!'' Kapıyı işaret ettim. Ayağa kalkınca sırtından iteleyerek eşiğe kadar sürükledim. Bana dönüp kendini tutmaya çalıştığını görünce istemsizce kıkırdadım, gerçekten gülünç bir durumdu.

''İşte!'' dedi suratımı göstererek. ''Sen de gülüyorsun.''

Başımı iki yana sallayarak ciddi bir ifade takınmaya çalıştım. Ne kadar becerebildim bilmiyordum. ''Hayır, gülmüyordum!'' Onu son bir kez daha ilerletip kapıyı kapattım.

Aşağı inerken merdivenlerde çıkardığı seslerle beraber, ''Evet komikti.'' dedi beni sinir etmek için. Kapıya yaslanarak kendimi bırakıp kahkaha attım. Gerçekten komikti ama utanmıştım. Kim babasına biriyle yatmadığına inanması için yemin ediyordu ki? Kapının tıklatılmasıyla kaşlarımı çattım. ''İşte gülüyorsun.''

Tanrım. Bazen gerçekten çocuk gibi davranıyordu ama beni eğlendirdiği için bu yanını seviyordum. ''Ah! Sen hala burada mısın?'' dedim sırıtarak. Beni görmemesi gerçekten iyi bir şeydi.

''Evet ve daima burada olacağım.'' Son söylediklerini gülmeyi keserek ciddi bir tonda söylemişti. Böyle olmamız beni rahatlatıyordu. Kesinlikle annem olmadan daha iyiydik. En azından benim görüşüm öyleydi. Hüzünlü konuşmasını keserek ''Normal babalar gibi davranıp gazete okur musun?'' dedim alayla. Onu gülümsettiğimi biliyordum ve bu -çoğunluk bağırması yönünde olsa da- en iyi yaptığım şeylerden biriydi.

Nihayet gittiğinde kapıyı açıp bakarak orada olmadığından emin oldum. Saat akşam altıya geliyordu. Babamın ıslığıyla tuttuğu ritimden yemek yapmaya giriştiği belli oluyordu. Girmediğim dersleri telafi etmek amacıyla tarih kitabımı açarak El-Ariş Sözleşmesi hakkındaki makaleyi okumaya başladım. Henüz yarısına gelmiştim ki kapı çaldı. Ben merakla aşağı inmemek için kendimi tutarken babam gelenle kısa bir konuşma yaptıktan sonra kapıyı kapattı. Yalnız takıldığımız için fazla misafirimiz olmazdı, ben bunu tanrı vergisi bir şans olarak görsem de babam sürekli söylenirdi. Biriyle birlikte olmasını ondan çok ben istiyordum ama böyle kalmayı seviyormuş gibi görünüyordu.

Babam kapıyı tıklatınca aceleyle masama oturup kitabıma döndüm. Aralıktan kafasını uzatarak, "Alecia biri seni görmek istiyor," dedi. Ardından kapıyı sonuna kadar açıp Brad'in geçmesine izin verdi. Gelenin Mason olmasını umuyordum, özellikle bugün olanlardan sonra. Brad'in beni daha kötü durumdayken görmüş olması umurunda değildi.

Şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak, "Brad..." diyebildim.

"Hey... Nasıl olduğunu merak ettim." Siyah saçları benden daha kötü oyunculuğunun ispatı olan yapmacık suratına dağılmıştı. Ya da gerçek Brad'i tanıdığım için öyle görünüyordu çünkü babam onu ciddiye almıştı.

SIR (1)Where stories live. Discover now