Okul

75 4 2
                                    

Kurtadamlarla olan anlaşmamıza uyup sadece kendi sınırlarımız içinde avlandık, bu sefer bir geyiği avlamıştım. O kadar savunmasızdı ki onu öldürmem bir saniyemi bile almamıştı. Eve diğerlerinden daha geç dönmüştüm. Biraz tek başıma zaman geçirmem gerekiyordu. Vampir olduğumdan beri yalnız kalmamıştım. Ne olduğumu kabullendim. Ağaçlara tırmandım. Dağların zirvesine tek hamlede çıktım. Durmaksızın koştum. Bu iyi gelmişti. Eve geldiğimde ise tüm işler bitmişti. Modern bir evimiz olmuştu. Alice büyük bir hevesle odamı gösterdi. Oda çok ferah ve spordu. Odanın iki duvarı komple camdı. Seçtiğim koyu mobilyaları, mavi aksesuarlar daha sıcak yapmıştı.
"Zevkini tam bilmediğim için, beğenmemiş olabilirsin. İstersen hemen şimdi değiştirebilirsin ama beğendiğini önceden gördüm." dedi ve güldü. Gerçekten de beğenmiştim ama odaya bakarken yüzümü ekşittim.
"Yani.. Aslında.. Seninle beraber dekorasyon şirketi açmalıyız." dedim. Geleceği görmesine rağmen onu ters köşeye yatırmıştım. Beğendiğimi duyunca başarılı olmanın gururuyla gülümsedi:
"Ah.. Tyler çok gıcıksın. Bir an beğenmedin sandım." dedi. Gülerek aşağıya indik. Emmett ve Jasper amerikan futbolu izliyodu. Ben de yanlarına gittim. Emmett gözünü televizyondan ayırmadan:
"Spor yapıyor muydun Tyler?" dedi. Bu sorudan sonra kazandığım ödüller, kupalar aklıma geldi.
"Amerikan futbolunda kaptandım. Okul takımıyla iki kere eyalet şampiyonu olduk." dedim. Söylediklerim Jasper'ın ilgisini çekmiş olmalıydı ki bana döndü ve konuşmaya başladı:
"Biz de tüm sporları yaparız, basketbol dışında. Emmett sürekli potayı kırıyor da. Amerikan futbolundaki yeteneklerini görmek isterim. " dedi.
"Burada spor takımları var mıdır?" diye sordum. Bu sırada Edward geldi:
"Var ama biz katılmayız. İnsanlarla spor yapmak çok sıkıcıdır. Daha doğrusu biz diğer öğrenciler konuşmayız, onlar da içgüdüsel olarak onları avlayan türe karşı aynı soğuklukta davranıyorlar." Ne yani, yeni hayatımda rahatça konuşabildiğim sadece 7 kişi mi olacak? Ah. Bu kötüydü. Rosalie ile balkonda olan Esme salona gelerek bana seslendi:
"Tyler belki sanat odasına bakmak istersin." dedi ve göz kırptı. Beni ilgilendiren ne olabilir diye düşünerek sanat odasına gittim. Kapıyı açtığım an karşıda spot ışıklarla aydınlatılan ödülleri gördüm. Bunlar benim ödüllerimdi. 13 tane maçın oyuncusu ödülü. Küçüklükten kalma 2 tane yüzücü madalyam ve kupa kaldırırken fotoğrafım vardı. Dersleri iyi olan bir çocuk değildim, sürekli sporla ilgileniyordum. Sonsuza kadar lise öğrencisi olacağım için insan hayatımda ders çalışmadığımdan pişman değildim. Yaptıkları şey çok düşünceliydi. Salona geri gidip teşekkür ettim. Herkes oradaydı. Carlisle benim okula diğerlerinden birkaç hafta geç gitmemin iyi olacağını söyledi. Of. Ne yapacaktım evde? Kendime bir hobi bulmalıydım. Sonuçta geceleri de uyumuyordum. Belki puzzle falan yapardım, emekli gibi. İzlediğimiz maç bittikten sonra herkes odasına çekildi. Ben de odama playstation'dan oyun oynamak için gittim. Sabaha karşı oyun bitmişti. Carlisle'ın doktor olduğunu işe giderken öğrendim. Bu çok ironikti, yani insanları öldürmek için dizayn edilmiş olmasına rağmen o insanları kurtarmayı seçmişti.
Yaklaşık 2 hafta boyunca okula gitmedim. Bu iki haftada şunlarla zamanımı geçirdim: gitar ve bateri çalmayı öğrenmek, dünya klasiklerini okumak, playstation oynamak, avlanmak ve Carlisle ile satranç oynamak. Sabırsız bir şekilde Esme ve Carlisle'nin insan içine çıkabilmem için bana verecekleri onayı bekliyordum. Odama artık rutin bir düzenle yaptığım şeyleri yapmak için çıktım. Birkaç saat sonra Carlisle odama geldi ve eğer istersem yarın okula gidebileceğimi söyledi. Tabii ki isterdim. Okula gidecek olmanın verdiği heyecanla sabaha kadar ders çalıştım. Okula gitmeyi bu kadar çok isteyeceğim asla aklıma gelmezdi. Sabah olunca herkesten önce hazırlanıp, salonda bekledim. Rosalie'nin aşağıya indiği bir kilometreden bile anlaşılırdı. Sanırım dünyadaki tüm parfümleri sıkmıştı:
"Selam liseli." dedi.
"Selam parfümeri." diyerek cevap verdim. Edward'ın kahkaha attığına yemin ederim. Garaja gidince fazladan araba olduğunu gördüm. Emmett hemen arabayı inceledi. Üstündeki notu okudu:
"Yeni okulunda başarılar Tyler." Bu arabayı Esme'ler almıştı. Son model Alfa Romeo Guiletta'ydı. Arabayı sevmiştim. Emmett arabanın jantlarına bakıyorken:
"Okula kesinlikle seninle geliyorum canım kardeşim benim." dedi. Yolu Emmett tarif etti. Vampir olduğumdan beri ilk defa insan içine çıkacaktım. Umarım başarabilirdim. Yaklaşık 10 dk sonra okula geldik. Edward'lar da aynı zamanda gelmişti. Direkt olarak kantine gittik. Boş olan masaya doğru yürüyorduk, önümde Alice ile Jasper, arkamda ise Emmett ile Rosalie vardı. Beni kontrol altında tutmak için aralarına almışlardı anlaşılan. Bunu sorun etmiyordum. Konuşmalardan duyduğuma göre, okula yeni bir kız gelmişti. Yeni gelen kızın masasının önünden geçiyorken, bizim hakkımzda konuştuklarını duydum. Yanında oturan kız, yeni gelene Cullen'ları tanıtıyordu. Jasper'in sürekli acı çekiyormuş gibi durduğunu söylüyordu. Alice'ın değişik bir tip olduğunu. Şimdi dikkat edince Jasper evdekinden çok farklıydı, gerçekten de acı çekiyor gibiydi. Kana çok hassas olmalı. Kızların konuşmaları beni kan arzusunu düşünmekten alıkoymuştu. Bu sırada yeni gelen kızın Isabella, bizi anlatan kişinin de Jessica olduğunu öğrendim. Jessica beni kastederek:
"Şu çocuğu ben de daha yeni gördüm ama kesinlikle Cullen'lardandır. Daha önce görmeyi isterdim." dedi ve gözü daldı. Şuanda zihin okumayı isterdim. Isabella benimle ilgili olan ayrıntılarla ilgilenmemişti.
"Peki şu kim?" dedi Jessica'yı benimle ilgili hayallerinden alıkoyarak.
"Edward Cullen. Çok yakışıklı ama okuldan kimseyi kendine layık görmüyor." dedi Jessica gözlerini devirerek. Hepimiz masaya geçmiştik.
"Anlaşılan okula yeni bir kız gelmiş. Herkesin onun hakkında konuştuğunu duyabiliyorum." dedi Rosalie. Edward bir sorun varmış gibi kıza bakıyordu:
"Onu okuyamıyorum." dedi. İnsanların kokusunun farkına oturunca daha çok varmıştım ama Isabella'nın gerçekten leziz bir kokusu vardı. Edward'ın onun zihnini okuyamamasına anlam veremeyerek:
"Konsantre ol." dedim. Edward denediğini ama işe yaramadığını söyledi. Biraz sonra ders zili çaldı. Rosalie ve Emmett'le tüm derslerim aynı ayarlanmıştı. İnsan yememe karşı bir önlem daha. İlk dersimiz Amerikan Tarihi'ydi. Sosyal olmaya çalışarak, yanı boş olan bir kızın yanına izin alarak oturdum. Bu hareketim üzerine Emmett ile Rosalie'nin gözleri büyüdü. Yaptığım onları şaşırtmıştı ama kan şuanda beni çok etkilemiyordu. Karnınız tokken önünüze konan leziz yemeği yeme isteğinin az olması gibi bir şeydi ama yesem fena olmazdı. Kıza bakarak:
"Günaydın, ben Tyler.. Cullen." Yeni adımı ilk defa telaffuz etmiştim. Kız adının Mia olduğunu söyledi. Ders çok sıkıcıydı, Mia'nın dersin yarısında bana bakması dışında. Mia'nın popüler olduğu çok belliydi. Bu tip kızları iyi bilirim, okula yeni gelen havalı çocuğu kapmaya çalışırlar. Belki de onun kanını içmeliydim. Aslında bunu şaka amaçlı düşünmem bile damarlarımdaki yanmayı başlatmıştı. İlk günden güzel bir kızın yanına oturmak salakçaydı. Dün gece avlanmasaydım, şuan kız ölmüştü. Ben insan içine çıkmayı hak etmeyecek bir yaratıktım. Bu sırada zil çaldı. Rosalie ve Emmett için anında yanıma geldiler.
"Kızın yanına otururken ne düşünüyordun? Forks'a geleli daha 1 ay olmadan gitmeye niyetli değilim. İşleri batırma." dedi Rosalie ve cevabımı beklemeden gitti. Emmett ise:
"İlk ders için iyi iş çıkardın. Rosalie'yi kafana takma." dedi. Diğer derslerde Mia'yla aynı sınıfta değildik. İlk derste olan tecrübem sonrasında sıraya tek başıma oturmayı tercih ettim. Öğle arasında, sabah oturduğumuz masaya geçtik. Sanırım o masa Cullen'lara zimmetliydi. Yemek yemediğimiz halde yiyecek bir şeyler aldık. Sonuçta dikkat çekmemeliydik. Mia yanımdan geçiyorken:
"Afiyet olsun Tyler." dedi. Kız yanımdan gidince Jasper:
"Daha okula geleli 3 saat olmadı ve sen okuldaki en seksi kızı tavlamışsın." Bunun üzerine Alice, Jasper'a dirsek attı.
"Sadece şaka yapıyorum aşkım." dedi Jasper. Emmett büyük bir hevesle ilk dersimde Mia'nın yanına oturmamdaki cesaretimi anlatıyordu. Sanki bir savaş gazisiymişim gibi bahsediyordu. Edward kötü bir gün geçirmiş gibiydi. Alice iyi olup olmadığını sordu, Edward ise benim özetimce leziz kokan Isabella'nın biyolojide yanına oturduğunu ve onun kanını içmemek için kendini zorlaması gerektiğini anlatıyordu. Sınıf değiştirmeye bile çalışmış. Kız gerçekten de güzel kokuyordu, onunla aynı sırada otursam kendimi asla tutamazdım.
Öğleden sonraki en son ders bedendi. Edward'ın dediği gibi tam bir işkenceydi. İstediğimiz gibi oynayamıyorduk, belli ki karşımızdaki oyuncular da istedikleri gibi oynamıyorlardı. Hangi insan basketbolu bu kadar iğrenç oynayabilir ki? Çıkış zili çalınca günün en mutlu insanı olmuştum. Emmett'a arabamı sürmesine izin verdim. Eve gidince Esme bizi karşıladı. Günümü sordu ama bana cevap hakkı vermeden Emmett anlatmaya başladı. Bugün ders açısından geride olduğumu hissetmiştim. Ders çalışmak için odama gittim. Sonsuza kadar lise öğrencisi olacaksam en iyisi olmak isterim. Geceye kadar ders çalıştım. Daha sonra bahçeye çıktım, Edward da bahçede oturuyordu.
"Çok dertli görünüyorsun." dedim gülerek.
"Bugün Bella'nın yanındayken neredeyse kontrolümü kaybediyordum." Güzel tesadüf, ben de Mia'nın yanındayken aynı şeyi yaşamıştım ama bunu söylemeyecektim. Ah. Söylememe gerek yoktu Edward aklımı çoktan okumuştu bile:
"Demek aşık oldun." dedi.
"Niye yemek istediğim birine aşık olayım ki? Hem o zaman senin Bella'ya aşık olman gerekiyor." dedim. Lafım bitince yere doğru baktı.
"Evet, kesinlikle aşık olmuşsun." dedim. Ağzımı oynatarak yanımdan gitti. Demek ki Edward'la aynı gün aşık olmuştuk. Üvey kardeş olmak bunu gerektiriyor sanırım. Bir dakika ben Mia'ya aşık değildim. Yani.. Bunu zamanla anlarım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 20, 2015 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

GECEWhere stories live. Discover now