3. Bölüm - Ölenler Kalanlar

3.8K 232 145
                                    

" Bana Snape' i getir Draco ! Bana onu getir ve sana istediğin her şeyi vereyim! " diye tısladı. " Her şeyi mi? " Sanki bu soru istemsizce dudaklarından dökülmüştü. Karanlık Lord kadehinden bir yudum aldı ve sırıttı. " Galiba aklında bir ödül var ha? " Draco omuz silkme dürtüsünü bastırarak başını kibarca eğdi. " Belki naçizane, ufak bir şey... " 




Draco Malfoy' u salondan çıkarken görenler dudaklarındaki gülümsemeyi değişik şekillerde yorumladılar. Bir kısmı istediğini elde etmiş birinin muzaffer gülümsemesini taşıdığını söylediler. Bir kısmı şimdiye dek Karanlık Lord' dan başka hiç kimsede böylesine yılansı bir gülümseme görmediklerini iddia ettiler. Bazı kimseler de gizli yerlerde, kuytu köşelerde, Karanlık Lord' un Snape' ten önce Draco Malfoy' dan korkması gerektiğini birbirlerine fısıldadılar.




////***////




" O... Nasıl? " Severus daha bir adım atmıştı ki durakladı. " Giderek güçleniyor. " " Umarım öyledir. " " Merak etme iyi bir ders aldı. " Bu kez Snape dönerek muhbirine baktı. " Neden o bu kadar umurunda? Neden bana yardım ediyorsun? Bana kendin geldin, hayatın dahil her şeyini riske ediyorsun ve bunun sonucunda ne kazanacaksın? " Muhbiri kukelatasını iyice başına çekerek döndü.



- Diyebilirim ki onda... Kendimi görüyorum. Ve ne kazanacağıma gelince... Bunu ben de merak ediyorum Snape...




****************************



Hermione gözlerini açmadan önce keyifle kollarını geriye doğru uzatarak gerindi. Aylardır bu kadar güzel, deliksiz ve rahat uyumamıştı. Gözlerini açtığında perdelerin hala çekili olduğunu fark etti. Saate göz attığında neredeyse öğleden sonra üç olduğunu görüp şaşırmıştı. Malfoy her nedense gelip onu kabaca uyandırmak ve gününü sabahtan berbat etmek yerine uyumasına izin vermişti. Hatta perdeleri çekili bırakarak onun günün aydınlandığının farkına bile varmamasını sağlamıştı. Ellerini yumuşak yatağına bastırarak doğruldu ve gözlerinin önüne düşen saçlarını üfledi. Üzerinde hala hapishane kıyafeti vardı. Pis kokusu burun deliklerini dolduruyordu. 




Birden çılgınca bir histerinin eşiğindeymiş gibi hissederek nefessiz kaldı. Üzerindeki zaten büyük kısmı parçalanmış elbiseyi parmaklarıyla çekip parçalayarak yere savurdu ve çırılçıplak vaziyette banyoya koştu. Önce baştan aşağı, tenini pişirecek denli sıcak suda güzelce sabunlandı, ovalandı, saçlarını ise durulamaya geçmeden önce dört kez şampuanlaması gerekmişti. Duşun deliğinden akan pis suya bakarken hayatının bir bölümünün daha aynı böyle akıp giden su gibi akıp gittiğini, kapandığını düşündü. Bir daha asla dönmeyi planlamadığı bir kısmının...




Duşundan sonra her tarafı sızlayan vücudunu dinlendirmek için küveti ağzına kadar doldurup köpüklerle kapladı ve içine uzandı. Nihayet bir pislik çuvalı gibi değil insan gibi hissediyordu. Sıcak suyun bedenini sarışını, gevşetişini özümsemeye çalışırken vücuduna yeniden uyku mahmurluğunun çöktüğünü fark etmişti. Ama eğer küvette uyursa ya boğulur ya da her tarafı tutulurdu. Uyanık kalmaya çalışarak suyun soğumasını değil ılınmasını bekledi, bir kez daha hızlıca duş aldı ve hemen ardından kalın bornozuna sarınarak odasına döndü. Draco Malfoy içeride, elleri cebinde, pencere kenarına dayanmış onu bekliyordu. Genç adamın gri bakışları baştan aşağı onu süzerken Hermione içgüdüsel olarak bornozunun yakasını biraz daha sıkılaştırmak için çekiştirmiş, yanaklarının yanmasına engel olamamıştı.

Slave Hearts - DramioneWhere stories live. Discover now