i can be your new addiction

133 23 34
                                    

Gün gerçekten daha kötü olamazdı.

Eh, bilek güreşini beklendik bir şekilde kaybetmişlerdi. Karşı tarafta şu üst sınıflardaki kas yığını Imasuji Gouto olduğu sürece kazanma ihtimalleri zaten yoktu fakat Keigo bir anlığına gaza gelip anime karakterleri gibi power-up alacaklarına inanmak istemişti; özellikle takımındaki birinci sınıflardan Ojiro Mashirou, şaşırtıcı bir şekilde Iguchi Shuichi'yi yendiğinde içindeki minik umut kırıntıları farkında olmadan büyümüştü, en azından Imasuji Gouto dışındaki herkesi yenerlerse kazandıklarını bir şekilde karşı tarafa inandırabileceğini düşünüyordu fakat bu hayalleri kısa sürede tek tek silinip yıkıcı bir yenilgiyle sahadan ayrıldıklarında bundan daha kötü bir şey yaşayamayacağını düşünüyordu, sınıfa geçene kadar. Yapmayı unuttuğu edebiyat ödevinin son teslim tarihinin o gün olduğunu da sınıftaki arkadaşlarından öğrenmiş, sonuç olarak okul çıkışında kütüphaneyi temizleme cezasına çarptırılmıştı. Üstüne üstlük o gün sakarlığı da üzerindeydi (Mirko'ya göre kötü, kötüyü çekiyordu), öğle arası üzerine dökülen sıcacık çorba yüzünden gömleğini değiştirmek ve tüm öğle arası boyunca sızlayan göğüsüyle uğraşmak zorunda kalmıştı. Sonunda eve döndüğündeyse buzdolabının bomboş olduğunu, atıştırmalık zulasının da bittiğini görünce en yakındaki marketten -ki birkaç sokak geride kalıyordu- birkaç hazır noddle almak için yola koyulmuştu.

Sonuç olarak öyle berbat saatler geçirmişti ki Keigo, döndüğünde aile evlerini yıkık dökük bulursa şaşırmayacak haldeydi. Yarının bugünden daha berbat olacağına şüphe yoktu, bir gün boyunca Todoroki Touya'nın ayak işlerini yapacağı düşüncesi bile ağzında ekşi bir tat bırakıyordu.

Tanıdık marketin otomatik kapısından içeri girdiğinde vakit kaybetmeden hazır noddlelarla atıştırmalıkların olduğu tarafa yöneldi. Üzerini değiştirmekle uğraşmak istemediğinden altında şortu, üstündeyse siyah sweati duruyordu; kapüşonunu kafasına geçirerek okuldan herhangi biri tarafından tanınma olasılığını da sıfıra indirdiğine inanıyordu fakat ahretsin ki Tanrı o gün Takami Keigo'dan gerçekten de nefret ediyor olmalıydı. Keigo arkasında bir beden hisseder hissetmez uzanmaya çalıştığı üst raftaki köri aromalı noodle birkaç parmak tarafından ele geçirildi; sarışın, çatık kaşlarıyla arkasını döndüğünde ise Touya'nın gülen suratıyla karşılaşıp o günkü şansına lanet etti.

"Bunu almaya çalışıyordun sanırım?" Touya körili noodle paketini uzattığında Keigo kucağındaki tavuk aromalı olanlarla yetinmeye karar vermişti bile. Touya'yı görmezden gelerek kasaya doğru ilerlemeye başlasa da kızıl saçlı oğlandan bu kadar kolay kurtulamayacağını da çok iyi biliyordu.

"Ne o, kazandığımız için mi kızgınsın yoksa?"

"Kes sesini iki dakika." Keigo homurdanarak sıraya girdiğinde Touya da yanına ulaşmış, elindeki noddle paketlerini sarışının alacaklarının üzerine bırakmıştı. Keigo alacaklarının ödemesini yapana kadar tek kelime etmediler, birlikte marketten çıktıklarındaysa Touya sarışının yanındaki yerini alırken yüzüne her zamanki gevşek gülümsemesini oturtmuştu bile.

"Cidden eve gidip ağlayacak mı-"

"Kimmiş ağlayan, aptal?" dedi Keigo öfkeli bakışlarını solundaki oğlana çevirirken. Touya ise onun bu sinirli duruşuna karşı sırıtmaya devam ediyordu, gerçekten de eğleniyor gibiydi. "Tüm gün öfke topu gibi dolaştın, alt tarafı bir iddiayı kaybettiniz."

"Belli ki ego dolu düşünce tarzın bunu kabul etmekte zorlanacak ama gerçek ne, biliyor musun, Touya, her şey seninle ilgili değil." Keigo adımlarını durdurup bakışlarını da Touya'nın turkuazlarına dikerek konuştu. "Günümün %1'ini bile oluşturmuyorsun sen."

Eh, son cümlesi küçücük, beyaz bir yalan içeriyor olsa da o an tek isteği kanepesine uzanıp noddle yemek olan Keigo'nun umurunda değildi hiç dudaklarından çıkanlar. Touya'nın afallayan yüzünü gördüğünde bir anlığına ne dediğinin farkına vararak neden öyle söylediğini sorgulayacakken bu baskı da Touya'nın yukarı doğru gerilen dudaklarıyle eş zamanlı olarak silinmiş, yerini tekrardan yalnız kalmak için elinden geleni yapmaya çalışan benliğine bırakmıştı.

"Sana bir teklifte bulunacağım." diye lafa girdi Touya, Keigo'nun söylediklerini umursamadan. "Yarın, akşam 8'de sana atacağım adrese gelmen karşılığında takımdakilere köle olayının öylesine bir şaka olduğunu söylemeyi planlıyorum."

"Ve?" Sarı saçlı oğlan evine doğru yürümeye devam ederken ilgisizce sordu. "Nereye gideceğim? Ormanın ortasına falan mı?"

"Söylersem sürprizi kaçar." dedi Touya. "Ama kötü bir yer değil, ben de orada olacağım zaten."

"Ben de bundan korkuyorum ya."

Keigo'nun kaldığı evin önüne gelene dek ikisi de sessizlik yemini etmiş gibi dudaklarını açmadılar. Touya, Keigo'nun bu teklifi düşündüğü fikrine dayanarak ona vakit vermek amacıyla konuşmuyordu fakat Keigo'nun aklından geçen tek şey yanındaki kızıl kafanın onu tahminen ne zaman bırakacağıydı ki eğer içeri girmek isterse kapıyı suratına kapatmaktan da çekinmeyecekti.

Sonunda bahçe kapısının önüne vardıklarında ikisine de saatler geçmiş gibi hissettiren sessizliği bozan kişi, demir kapının önünde durup peşine takılan kızıl saçlıya dönen Keigo olmuştu. "Siktirip gitsene artık."

"Ah, bunlar nasıl kelimeler böyle?" Touya elini kalbine koyarken yüzünü de tiyatro oyuncusuymuş gibi söylediği kelimelere uyduracak bir ifadeye büründürmüştü. "Kalbimi kırıyorsun, Juliet."

"Devam edersen burnunu kıracağım."

Keigo, Touya'yı uzaklaştıramayacağını anlayarak içeri girip kapıyı suratına kapatmanın daha mantıklı bir seçenek olduğuna karar vermiş olacak ki demir parmaklığın üzerine koyduğu eliyle bahçe kapısını itmişti fakat elinin üzerinde hissettiği soğuk el ve hafifçe önüne geçerek dikkatini çeken Touya'yla bakışlarını tekrardan ona çevirmek zorunda kaldı.

"Teklifimde ciddiyim." dedi Touya dakikalardır suratında duran sırıtışı silmiş bir halde. Ardından "Yarına kadar düşün." diye eklemiş, Keigo ona düşünecek bir şey olmadığını öfkeyle söyleyeceği sırada dudaklarını sarışınınkilere bastırmıştı. Dili çok kısa bir süreliğine Keigo'nun aralı dudaklarından geçerek damaklarında turladı, geri çekilirken partnerinin alt dudağını acı vereceğini bile bile dişleri arasına alıp çekiştirdi ve Keigo onun bu hareketine karşı gerçekten de suratına bir tane geçirmek -fakat ondan önce Touya'yı kendisinden uzaklaştırmak- için yumruğunu kaldırdığında kızıl saçlı hemen tenlerinin iletişimini kesip birkaç hızlı adımda Keigo'nun yanından ayrılarak geldikleri yolu geri dönmeye başlamıştı. "Binlerce kez iyi geceler sana, Juliet*!"

"Bir rahat ver be!" Keigo öfkeyle bağırıp elinin tersiyle dudaklarını sildiğinde sweatine birkaç kan damlasının bulaştığını ağzında hissettiği demir tadından tahmin edebiliyordu. Touya cevap vermektense yürümeye devam ederken kaldırdığı elini sallamakla yetindi, Keigo ise onun parmaklarını gerçekten de tek tek kırmak istedi fakat derin bir nefesle kendisini sakinleştirmeye çalışıp evine döndü.

Bir okul günü, ancak bu kadar kötü geçebilirdi.

neden sürekli shakespeare alıntısı yaptığımı sorgulamayın bu bi netflix dizisi




well darling let's hurt tonight  |•| dabihawksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin