do re mi fa so-fucking-done-with-you

239 28 62
                                    

"Siktir -Bilerek yapıyorsun!"

Dudaklarında hissettiği tanıdık demir tadının damaklarına doğru kaymasını umursamadan öfkeyle karşısındakine bakan Keigo, beyaz floresanın altında Todoroki Touya'nın memnuniyetle sırıtan suratının her bir hattını ve turkuaz gözlerinde az önceki sert hamleyi gerçekten de bilerek yaptığını kanıtlayan koyu alaycılığı görebiliyordu. Göğüsleri dip dibeydi, yüzleri dışında bedenleri arasında santimler bile yoktu ve ikisinin gözleri arasındaysa somut anlamda olan mesafe üç parmaktan fazla değildi.

"Yani?" Touya'nın gülümsemesi karşısındakinde uyandıracağı kalp çarpıntısından habersiz, acımasızca genişledi. "O vuruşun intikamını bir şekilde almam gerekiyor."

Keigo'nun kafasındaki belli bir nokta, saatler önceki vuruşu hatırlatırcasına sızlasa da sarışın oğlan bunu belli etmek yerine Touya'nınkinden aşağı kalmayan sırıtışını yüzüne yerleştirmeyi seçmişti. "Yediğimiz her darbenin intikamını bu şekilde alacaksak benden uzak dursan iyi olur."

"Kazananın ben olduğunu kabul ediyorsun yani."

Keigo gözlerini devirip "Siktir oradan." diyeceği sırada dudaklarına sertçe kapanan dudaklarla kelimelerini yutmak zorunda kaldı. Touya'nın baskı yapmaktan çekinmeyen hamleleri, Keigo'nun dudaklarını sürekli birbirine çarpan sıcak demirle sert taş gibi aşındırarak işleri derinleştirdiğinde sarışının parmakları da karşısındakinin okul üniformasının bir parçası olması gereken fakat çoktan gevşetilmiş kravatı tamamen çıkarmakla meşgul olmaya karar vermişti. Touya'nın dili damaklarında turluyor, soğuk parmaklarıysa Keigo'nun gömleğinin altından bel çukurlarına tutunuyordu.

Sarı saçlı oğlan, içinde bulundukları lanet kabinin sıcaklığının arttığını hissetti. Matematik öğretmenleri kavgayı ayırdıktan sonra iki takım da müdürün odasına yollanmış, 15 kişi o daracık odada sıkış tepişken ve odadaki testosteron seviyesi de içerideki sporcu erkek sayısına bağlı olarak zirve yapmışken ellisine merdiven dayayan müdürlerinden sıkı bir azar yedikten sonra hepsi okulun bir köşesini temizlemekle görevlendirilmişti. Klasik bir rutindi; Keigo lise hayatı boyunca birkaç kez bahçedeki çöpleri topladığını, spor salonundaki geniş sahayı temizlediğini, kütüphanede görevlendirildiğini ve bazen de okul çıkışı ekstra iki saatlik cezalara kalarak ögretmenlerin ayak işlerini yaptığını ya da bomboş bir sınıfta tek başına kimya hocasıyla kapana kısıldığını anımsıyordu fakat bu seferlerin hiçbirinde Todoroki Touya ile eşleşmemiş, daha doğrusu kavgalı ikilileri bir araya getirmek o zamana kadar okul idaresinin çözüm seçeneklerinden biri olmamıştı.

Eh, çizdikleri yeni yol Keigo için pek rahatlatıcı değildi; dolayısıyla amaçlarına ulaştıklarını söyleyebilirdiniz.

Touya bir kez daha iletişimde olduğu alt dudağı sertçe dişleri arasına alıp çekiştirdiğinde Keigo'nun boğazından acı dolu bir inleme yükseldi; bunun Touya'yı durdurmaktansa agresifleştireceğini çok iyi bildiği için ise parmakları karşısındakinin saçlarına tırmanmış, kızıl tutamları öfkeyle geriye çekerek dudaklarının temasını ortadan kaldırmıştı. Touya da saç diplerinde hissettiği acıyla tısladıktan hemen sonra gözleri buluştu, ikisinin de irisleri lavabonun beyaz ışığı altında koyu bir tona bürünmüştü.

"Bunu bir daha yaparsan okul çıkışı boktan evine değil, hastaneye gitmek zorunda kalırsın." dedi sarı saçlı oğlan, sesinin yeterince tehditkâr olmasını umuyordu ki sıradan bir öğrenci için öyleydi de, Keigo'nun sarı gözleri koyulaşıp her zaman gülen suratındaki hatlar da sertleşince herkes ona bulaşmaması gerektiğini bilirdi fakat konu Todoroki Touya olduğunda işler her zaman, hem de her zaman ters teperdi. Nasıl bir bok çukurunda büyüyüp böylesine dengesizleştiğini okuldaki kimse bilmiyordu, tek bildikleri ülke ekonomisinde bir üretim zincirine sahip Todoroki ailesinin göründüğü kadar parlak bir geçmişe sahip olmadığıydı -eh, çoğu zengin ailenin klasik sorunları, hangi delikte doğduğu Keigo'nun sikinde bile değildi. Todoroki Touya bir şekilde karşısına çıkmış ve sarışının sinirlerini alt üst etmeyi hobi haline getirmişti, olan buydu.

Keigo ne kadar sinirli olsa ve Touya'nın suratına tam da o anda sıkı bir yumruk geçirmek istese de kızıl saçlı çocuk yüzüne yaklaşırken hiçbir şey yapmadı. Touya'nın dudakları bir kez daha alayla gerilmiş, bir okyanus gibi insanı büyüleyen gözleri ciddiyetsizliğin parıltılarıyla dolmuştu. Dudaklarını Keigo'nun çenesine bastırmadan hemen önce "Ne kadar korkunç." diye fısıldadı ve Tanrı aşkına, sıcak nefesinin karşısındaki oğlanın bacaklarındaki gücü anında bir karadelik misali çekmesi hiç ama hiç adil değildi. Keigo yaklaşık bir dakika kadar öfkeli bakışlarını canlı tutabilse de çenesinde biraz oyalanıp boynuna doğru minik adımlarla ilerleyen dudakların her bir hareketiyle sert yüz hatları biraz daha gevşemiş, sonunda kendisini kafasını arkasındaki duvara yaslayarak Touya'nın sıcak öpücükleri için daha geniş bir yer açarken bulmuştu. Kızılın dudaklarından, Keigo'nun bu halinin farkındalığıyla, bir kıkırtı yükseldi ve yalnızca birkaç milim uzağındaki derinin üzerinde nemli bir his bıraktı; gülüşünün Keigo'nun soyut irade duvarlarına ne kadar sert bir darbe vurduğunu söylemeye gerek yoktu (burada şöyle bir dipnot geçmeye ihtiyaç var ki, Todoroki Touya'nın özellikle o pozisyondayken sergilediği kıkırtıdan libidoya sahip kim olsa etkilenirdi. Keigo'nun manzarasından gözüken tek şey Touya'nın kızıl saçları olsa da karşısındakinin kim olduğunu, nasıl bir dış görünüşe ve ses tonuna sahip olduğunu sarışın çok iyi biliyordu, ne yazık ki okuldaki diğer herkesle olduğu gibi bu oğlanla da ailesinden çok daha uzun vakitler geçiriyordu gün içerisinde ve Todoroki Touya -her ne kadar mide bulandırıcı kişiliğe sahip, kavgadan kavgaya koşan sadist bir piç olsa da- yaşayan çoğu insan için standardın üzerindeydi).

"Komik olan ne?" diye homurdandı Keigo zihninin iplerini tekrar eline aldığında. Sıcaklık öyle bir yükselmişti, beyaz gömleğinin düğmeleri derin nefesler almaya çalışırken düzensizce inip kalkan göğsünü öyle bir sıkıştırıyordu ki başının döndüğünü hissediyordu. Kızıl saçlı, onu görmezden gelerek birkaç saniye duraksadığında Keigo tam üstelemek için dudaklarını tekrardan aralamıştı ki Touya'nın sıcak dilini boynunun bitişindeki bir noktada hissettiğinde nefesi kesildi; dili tek bir hamlede sarışının adem elması üzerinden geçip çenesinin altına kadar ilerlediğinde Takami Keigo bile bu ani harekete karşılık dudaklarından ayrılan zevk inlemesine engel olamamıştı.

Nefes nefese bir şekilde kafasını arkasındaki duvarda dinlendirmeyi sürdürürken Touya'nın boynundan uzaklaşıp göz göze gelebilecekleri bir hizaya yerleştiğini gördüğünde baygın bakışlarını ona çevirdi. Yanaklarının kıpkırmızı olduğunu çok iyi biliyor, bu düşüncenin onu utandırmaması için gözlerini Touya'nın turkuazlarından ayırmıyordu fakat bu hareketin de alt kısmını mümkünmüş gibi daha da zorladığının farkındaydı.

"Bilmiyorsun diye söylüyorum, Keigo," Karşısında dağılmış bir şekilde duran oğlanın adı, dudaklarından hoş bir melodiyle kaydı. "Şu an çeneni kapatmamanın tam zamanı."

Keigo kendisini inlemeyle karışık bir küfür savurmanın eşiğinde bulsa da dudaklarını yalama bahanesiyle örterek gururunu kendince elinde tutmayı başardı. Bunun yerine dudakları, Touya'nın kendisinden emin ifadesini yüzünden silecek bir gülümsemeyle gerilmiş; kafasını yaslandığı duvardan uzaklaştırarak Touya'nın dudakları ile kendi dudakları arasında yalnızca bir parmaklık mesafe kalana kadar ona yaklaşmıştı.

"Hatırladığım kadarıyla sikik çenemi kapatmamı istiyordun." İkisinin de sıcak nefesleri, aradaki birkaç milimlik mesafede birbirine karışıyorken Keigo, Touya'nın sınırlarını zorlamak istercesine dudaklarını yalamadan hemen önce elini karşısındaki oğlanın kemerine atarak birkaç hızlı parmak hareketiyle kemeri çözdü. "Bir daha söylesene?"

valla çok eğleniyorum

well darling let's hurt tonight  |•| dabihawksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin