Wangji, abisinin sorusundan sonra Yuan'a küçük bir bakış atmış, "Ben de tam olarak emin değilim." demişti. Dün Yuan'ın ortadan kaybolması ve onunla dönmesi yüzünden bir şeyler düşünüyordu ama daha sormamıştı.

Yuan annesinin koluna girmiş konuşmaları dinliyordu. Konu ona geldiğinde ise hafifçe öksürüp annesine baktı. Onun da kendisine baktığını görünce açıklama ihtiyacı hissederek, "Xin nine, yardım etti. Üç yıldır gizli olarak karanlık sanatlara çalışıyordum. Üzgünüm Baba, Amca." diye söylemişti. Annesine biraz daha yaklaşmış kimseye bakmamaya çalışıyordu.

Wei , oğlunun dedikleri ile bir an durmuş, aklına gelen anılarla iç çekmişti. Oğlunun başını rahatlatmak için okşayıp, Xichen'e dönmüş ve "Karanlık sanatları kullanması yanlış gibi görülse de, kimseye zarar vermediği ve iyi işler için kullandığı sürece ben bunda bir yanlış göremiyorum. Kızmadan önce bunu göz önünde bulundurun lütfen." demişti.

Xichen, onlara bakıp nazik bir gülümseme sunmuştu. "Şimdilik yanlış bir şey yapmadığı için ceza vermeyeceğim. Ama bir daha kullanmanı istemiyorum A-Yuan" demişti. Yeğeninin karanlık bir yola kapılması onu içten içe endişelendirmişti.

Wangji ise, uzun yıllardır beraber yaşadığı oğlunun kendisinden gizli böyle bir şey yapabilmesi yüzünden suçlu hissetmişti. Oğluna yeterince dikkat etmediğini düşünüp üzülürken elinde hissettiği sıcaklık ile başını çevirmiş ve ona gülümseyerek bakan adamı görmüştü. Bütün kötü düşünceleri kaybolurken sevgiyle o da ona bakmış ve elini tutmuştu. Abisine dönerek ,"Gün içerisinde Yunmeng' e gitmek için izin istiyorum." demişti.

Xichen başını sallayıp onaylamış, nazikçe gülmüştü. "Tabi ki, gidebilirsiniz. Bir de gitmişken A-Cheng'e kendini çok yormamasını söyleyebilir misiniz? Bu aralar çabuk yoruluyor yine de dinlenmek için vakit ayırmıyor." diye rica etmişti.

Üçü de onaylamışlar ve selam verip odadan ayrılmışlardı. Yol boyunca herkesin bakışları üstlerindeydi ama hiçbirinin umurunda değildi. Odaya geldiklerinde durdular.

Yuan kendi odasına gitmek için ayrılmak istememişti. Annesini bir an bile yalnız bırakmak istemiyordu. En sonunda annesinin, babasının yanında güvende olacağına kendini zorla inandırmış ve onlar odaya girdiklerinde bir süre bakıp daha sonra kendi odasına ilerlemişti. Hızlıca hazırlanmaya başlarken bir an önce annesini görmeyi düşünüyordu.

Wangji, odaya girdilerinde ilk olarak onun kıyafetlerini hazırlamak için ilerlemişti. Onun yokluğunda kendisine aldığı ve ilk gün olduğu gibi temiz duran kıyafetleri getirmiş ve ona uzatmıştı. "Bunlar senin, yine de Yunmeng'ten yenilerini alalım." Demiş ve sabah giydiği kıyafetler ile gideceği için odadan çıkmak için kapıya yönelmişti. 

Wei onun kolundan tutup durdurdu. "Lan Zhan.. konuşmamız gerektiğini biliyorsun değil mi?" diye sormuştu. Aralarında olan bütün yanlış anlaşılmaları ve ilişkilerini konuşmaları gerekiyordu. Şimdi olmasa bile bunun zamanı gelecekti.

Wangji, kafasını sallayıp, kısaca "Mn." diyerek onaylamış ve odadan çıkmıştı. Onu dışarıda beklemeye başlarken kısa zaman sonra yanına gelen oğluyla ikisi de hayatlarında ki en değerli insanı beklemeye başlamışlardı.

Wei, hazırlanıp çıkınca onu bekleyen ikiliye gülümsemiş ve ikisinin de koluna girerek onları bekleyen arabaya ilerlemişlerdi. Yunmeng'e doğru yola çıktıklarında daha çok Wei ve Yuan'ın konuştuğu güzel bir sohbetle mutluydular.

Yunmeng'e geldiklerinde onları karşılayan askerler onu tanıdıklarında bir süre şaşkınlıktan kıpırdayamamışlardı en sonunda hemen onları selamlayıp, liderlerine haber vermek için gideceklerken Wei onları durdurmuş kendisinin gideceğini söylemişti. Çalışma odasında olduğunu öğrendikten sonra Wei diğer ikisiyle birlikte ilerliyordu. O önde diğer ikisi de arkalarından ilerlerken sonunda odaya varmışlar ve hafifçe kapıyı çalıp beklemeye başlamışlardı. Ses gelmediğinde ise kapıyı açıp içeriye giren Wei olmuştu. Kardeşi camın önüne dönük olan masasında dalmış görünüyordu.

海誓山盟 - 𝓦𝓪𝓷𝓰𝔁𝓲𝓪𝓷 Where stories live. Discover now