2. Bölüm

2.5K 229 106
                                    

3 yıl sonra

''A-yuan, oyuncak almaya gitmiyoruz, yiyecek bir şeyler alacağız tamam mı? Lütfen bir önceki sefer yaptığın gibi ağlama, Xin nine sana oyuncak yaptı biliyorsun. Eğer yine ağlarsan Hong ve Tong abinden seninle oynamamalarını isterim.'' Wei oğluna uzun bir konuşma yapmıştı, yine de onun ne kadar dinlediğinden emin değildi. Huyları o kadar çok kendisine benziyordu ki, Kendisinin minik bir versiyonuyla uğraşmak... Çok zordu.

A-yuan ona küçük bir bakış atmış ve gidip Xin ninenin yaptığı oyuncağı almıştı. ''Öyleyse bunu dötüyeceğim'' babasına kararlı bir şekilde bakmıştı. Ne kadar tatlı göründüğünün farkında olmaması güzeldi.

Wei wuxian güldü, ''Eğer onu kaybedersen Xin nineye bir daha yaptırmayacağım biliyorsun değil mi?'' diye minik oğlunu vazgeçirmeye çalışıyordu. Çünkü biliyordu, en sonunda kaybedip durmadan ağlayacaktı.

A-yuan dudağını büzdü, ona tatlı bir bakış attı. ''A-yuan kaybetmez!'' diye kendinden emin olmaya çalıştı. Babasının sözünün arkasında duracağını bildiği için oyuncağını tutan eli sıkılaşmıştı.

Wei, onu vazgeçiremeyeceğini anlayınca uzanıp kucağına aldı ve Yiling kasabasının meydanına doğru ilerlemeye başladı. Parası yoktu, ama Hong ve Tong ona biraz vermişti. Nasıl aldıklarını biliyordu ama başka türlü de paralarının olmayacağını da anlıyordu. Oğlu için bir şeyleri gözardı edebilirdi.

Kasaba meydanına geldiklerinde Yuan'ı kucağından indirdi ve elini tutarak tezgahlara bakınmaya başladı. Yemeklik malzemeler ve oğlunun doğum günü için ona bir hediye alacaktı. Oyuncak almayacağını söylemişti ama küçük bir şeyi de araya sıkıştırmayı düşünüyordu. Oğlunun hiçbir şeyden mahrum olmasını istemiyordu. Çocuklar için kıyafetlerin olduğu yere geldiklerinde Yuan'a birisini seçmesini söylemişti. A-yuan çok mutlu olmuş ve hemen en beğendiği kıyafetin yanına gitmişti.
''Bunu istiyoyum! A-yuan giyip çok yatışıtlı olacak!''

Wei ve tezgahın sahibi güldü, A-yuan en pahalı kıyafetlerden seçmişti. Oğlunun zevki de kendisi gibiydi, ne kadar şimdi giydiği kıyafetler lüks olmasa da Wei wuxian eskiden hep en lüks kıyafetleri giyerdi. Parasının neredeyse hepsini kıyafete harcamış, geri kalanını nasıl kullanacağını düşünüyordu. Bunu düşünürken dalmış ve A-yuan'ın bir oyuncak tezgahı görüp oraya ilerlediğini fark etmemişti. En sonunda hesaplamasını yapmış ve geldiği yerden yemek malzemeleri almıştı, son olarak bir kaç bozukluğu kalmıştı. Bununla oyuncak alamayacağını düşünüp A-yuan'a gitme vakti geldiğini söylemek için döndü, ama kimseyi göremeyince etrafında hızlıca bakındı. Yoktu, oğlu yoktu! Kalbi korkuyla doldu ve hızla meydanda ilerlemeye başladı. Bu sırada yüksek sesle bağırıyordu.
''A-yuan! A-yuan!''

Kalabalık bir grubun toplandığı yerden gelen ağlama sesleri ile hızla oraya ilerlemiş ve insanları yararak en başına gelmişti. Gördüğü manzara ile nefesi kesilmiş, bir süre olduğu yerde donmuştu. A-yuan beyazlar içinde ki bir adamın bacağına sarılmış, babasının adını haykırarak ağlıyordu. Beyazlar içinde ki adam ise onun yıllardır özlemini çektiği, yanında olması için her şeyi yapabileceği adamdı. Kalabalığın, ''Ne kadar kötü babalar var, oğlunu ağlatıyor yetmiyormuş gibi bir de baban değilim diyor!'' diyen sesleri onu kendine getirmiş hızlıca ilerlemiş ve A-yuan'ın adını söylemişti. A-yuan onu duyunca hemen gözlerini çevirmiş ve adamı bırakıp babasının kollarına atlamıştı. Wei oğlunu kucağına alıp kimseye bakmadan hızla oradan uzaklaştı.

Lan Zhan, kısa bir an da olsa gördüğü yüz ile donakalmış bir şekilde gidenlerin arkasından bakmıştı. Kendine geldiği zaman kalbini saran umut ile adamın ve çocuğun gittiği yerden hızla ilerledi. Onları gözden kaybedince pes etmemiş, tezgahtarlara onların nereye doğru gittiğini sormuştu işaret ettikleri yerlerden ilerlemiş. Bir kere daha adamı görür olmuş ve onların döndüğü köşeyi döndüğünde ise kimsenin olmadığını görmüştü. Kaybolmuşlardı. Lan Zhan, bütün kasabayı aramışdı ama onları bulamadı.

海誓山盟 - 𝓦𝓪𝓷𝓰𝔁𝓲𝓪𝓷 Where stories live. Discover now