BÖLÜM-22

3.6K 141 2
                                    

Kendinizi ölümün kıyısında hissettiğinizde ne gibi tepkiler verirdiniz?

Ben hiçbir tepki vermeden öylece içimdeki korkuyla donuk bir şekilde karşımda duran barana bakıyordum. Yüzünde alaycı bir gülümsemeyle kendinden emin bir şekilde dik duruyordu. Acı çekmek istemiyordum. En kıssa yoldan öldürmesini ve bir an önce şu lanet hayata gözlerimi sonsuza dek kapatmak istiyordum . Evet acı çekmekten oldukca korkuyordum. Nekadar dayanacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. O donuk mavi gözlerin arkasında ne gibi işkenceler tasarlıyordu çok merak ediyordum. Bu koca depo içimdeki fırtınadan habersiz sessizliğini sürdürüyordu.

Odama bir not bırakıldığında içimde azda olsa bir umut vardı. Ama hiç kimse beni kurtarmaya gelmemişti. Zaten neden o küçük kağıt parçasına umut bağladığımı ben bile bilmiyordum. Bu canavarların elinden beni kimse kurtaramazdı. Beni kurtarmaya kim gelirse bu üç katil acımadan  onları öldürebilirdi. Benim yüzümden kimsenin yara almasını veya ölmesini göze alamazdım.

Bir yanım ölüceğim için mutluydu çünkü daha fazla katliam göremeyecektim. Canım daha fazla acımayacaktı. Zihnim korkunç görüntüleri tekrar tekrar bana sunmayacaktı. Ama bir yanım annem ve kardeşime son kez sarılıp öpemediğim için buruktu. Babamı zaten ne görebilmiş nede sesini duyabilmiştim. Ama bu duruma okadarda üzülmüyordum. Sonuçta on senedir zaten yoktu ve kendi isteğiyle bizden uzak durmuştu.

Belkide babam hayatta değildi ve bu baranın bana en acı oyunlarından bir tanesiydi. Hiç bir şey bilmiyordum öğrenmek dahi isteyecek durumda değildim. Sonuçta şuan ölümle burun burunaydım.

" Aklından neler geçiyor" baranın sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Gözlerimi zeminden ayırıp ona bakmaya başladım.

" Umrundamı" sesli bir şekilde güldüm ve bir anda gülmemi durdurup ciddi bir yüz ifadesi takındım.

" İşini çabuk bitirsen sevinirim" baran ruh halimi çözmeye çalışır gibi pür dikkat bana bakıyordu.

" Korkmuyormusun" kendimi tutamadım ve kahkaha atmaya başladım. Derin bir nefes almaya çabaladım.

" Şakamısın ne farkeder korksam bırakacakmısın sanki"  kaşlarını çatıp yüzümü incelemeye başladı.

" Çok cesaretli görünüyorsun ama korkuyorsun" hayır yanlış düşünüyordu.

" Yanılıyorsun cesaretli görünmeye çabalamıyorum evet korkuyorum ama zerre umrumda değil. O yüzden işini çabuk bitir"  kafamı çevirip akaya baktığımda baranla bana bakıp gülümsüyordu. Umursamadan tekrardan barana döndüm .

" Cesaret demişken burda iki kişisiniz ve dışarda adamlar olduğu halde ellerim ayaklarım bağlı ne o korkuyormusunuz" yüzüme sinsi bir gülümseme yerleştirdim. Baranın vereceği cevaba pür dikkat odaklandım.

"Ah ada çok aptalsın" bu sefer gülme sırası ondaydı.

" İşimiz kolay olsun diye senden korkmamız için tek bir neden söyleyebilirmisin?". Evet haklıydı benden neden korksunlarki. Zavallının tekiyim.

" Yeter tamam uzatma artık" sıkılmaya başlamıştım. Nekadar çabuk olsa okadar iyiydi benim için.

" Peki sen bilirsin" evet başlıyorduk. İçimden bağırmak gelsede kendimi zapt etmeliydim. Baran kıssa bir bakış atıp deponun karanlık bölümüne doğru adımladı ortam sessizken sadece onun ayak sesleri duyuluyordu.

Çok geçmeden elinde bir bıçak ve iple geri döndü. Neler yapabileceğini kestiremiyordum. Kalbim patlayacak gibi atarken nefeslerim şimdiden sıklaşmaya başlamıştı.

" Neden buradasın hiç merak etmiyormusun" baranın sesiyle gözlerimi bıçaktan ayırıp ona baktım. Merak ediyordum aslında. Kaç aydır evde tutuluyordum ve bir anda neden bu duruma düşmüştüm.

" Sorsam söyleyecekmisin"  elindeki bıçağı eliyle sağa sola sallarken dudağı kenara kıvrıldı.

" Söylerim! Hatta söyleyeyim madem işime yaramıyorsun zamanı geldi artık" derin bir nefes aldı ve devam etti.

" Son kez babanı arayacaksın" hala aklı babamdaydı.

" Bunu neden yapayım babamı direk öldürmen içinmi?" Ne olursa olsun o benim babamdı ben onu göz göre göre ölüme çağıramazdım.

" Bukadar adamın var ve onu gerçekten bulamıyormusun" bu sorunun cevabını gerçekten merak ediyordum.

" Sen beni aptalmı sanıyorsun" kaşlarını çatmış  bana pür dikkat bakıyordu. İçimden bir ses evet demek istesede şuan bu durumda hiç iyi olmayacağının farkındaydım.

" Bir çok düşmanı olduğu için sürekli yer değiştiriyor ve aynı şekilde telefonunuda" bunları söylerken içindeki öfkeyi anlayabiliyordum.

" Şimdi arayacağım ve konuşacaksın işimi zorlaştırma" bana doğru adımlarken elindeki eski tuşlu telefonu bana gösteriyordu. Kesinlikle yapacağım en son şey babamın ölümüne sebep olmak.

" Hayır" net bir ses tonuyla karşılık verdim. Lakin o çoktan arkama geçmiş ve bıçağı boğazıma dayamıştı.

" Bırak" kafamı sağa sola çevirirken bağırıyordum. Akay   önüme geçip baranın elinden telefonu aldı ve tuşlamaya başladı.

" Yapmayacağım" sesimi yükselttikce baran bıçağı boğazıma bastırıyordu. Telefonun çalma sesi gelince çırpınmaya başladım ama pek bir faydası olmuyordu. Sonuçta ellerim ve ayaklarım bağlı bir şekilde duruyordum. 

Kaç sene geçsede sesinin tınısını unutamayacağınız insanlar vardır. Tek bir kelime etmesi yeterli olur. Yıllardır duymadığım ses kulaklarıma doldu.

" Alo" nutkum tutulmuş bir şekilde gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Evet babam yaşıyordu. Yüzümde hafif bir gülümseme belirdi. Baran bıçağı boğazıma bastırınca ufak bir inleme kaçtı ağzımdan.

" Kimsin"  baba çok özledim seni diye bağırmak geçsede içimden yapamazdım. Nekadar kızgın olsamda senelerin hasreti ve yaşamasının sevinci kızgınlığımı örtüyordu. Bir anda omzumda tarifi olmayan bir acı hissettim. Baran bıçağı omzuma saplamıştı. Elimde olmadan çığlık attım okadar yüksek sesle bağırmıştımki boğazımın yırtıldığını düşünüyordum.

" Neler oluyor" telefonun ucundaki babam hiç bir şeyin farkında değildi. Eskiden düşsem koşarak yanıma gelir kucağına alır öperdi. O sarılınca tüm acılarım giderdi. Şimdi ise burda acılar içinde kıvranırken o bunun farkında değildi.

Omzum gittikce acısını arttırıyordu dudağımı ısırmaktan kanatmaya başlamıştım bile. Baran bıçağı yavaş yavaş omzumdan çekerken canımı iki kat acıtmak istediğinin farkındaydım. Telefonun kapanma sesi gelince depoyu inletecek bir çığlık attım.

" Duydun mu ada inandın mı? " Konuşan akaydı fakat cevap vericek halim yoktu. Omzumdaki bıçak çıkmıştı fakat  acısı kat  kat artıyordu. Tekrardan aynı acı olunca diğer omzumdaki bıçağı farkettim. Çığlıklarım susmuyor depoyu inletmeye devam ediyordu. Baran diğer bıçağıda çekince acım dayanılamayacak hale gelmişti.

" Ara" akay baranın dediğini yapıp tekrardan aramaya başladı. Fakat benim ağzımdan ufak ufak inlemeler dökülüyordu. Telefon çalmaya başlayınca baran saçımdan tutup geriye çekti ve ipi boynuma doladı. Telefon çalıyordu ama açan yoktu.

" Tekrar ara" pes etmeyecekti farkındaydım. Boğazıma geçirdiği ipi sıkmıyor öylece bekliyordu.

" Kimsin lan" babamın heybetli sesini duyduğum gibi nefessiz kaldım. Baran ipi tüm kuvvetiyle sıkmaya başlamıştı. Bir anda bırakınca öksürmeye başladım. Ardı ardına öksürüklerim çoğalıyor ben hareket ettikce omzumdaki ağrı çoğalıyordu. Telefon tekrardan kapandı.

Baran tepemde konuşuyordu fakat ben duyamıyordum. Kulaklarımdaki çınlama ve öksürüğüm kesilmemişti. Aniden üstüme soğuk su dökülünce irkildim ve titremeye başladım. Gözlerim kararıyor ve inanılmaz derece kulaklarım çınlıyordu. Nefes alışverişlerim yavaşlamış fakat aldığım nefesin bile farkına varamıyordum.

Bilincim kendini kapatmak üzereyken büyük bir gürültüyle yerimden sıçradım. Bilincim kapanmadan yavaş yavaş kararan gözlerimle deponun kapısına doğru baktım. Yüzlerini seçemediğim  adamlar bize doğru adımlıyorlardı. Neler olduğunu anlamaya çalışırken gözlerim kapandı ve bilincim beni terk etti.

KANLI ELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin