-16-

365 34 66
                                    

Hava soğumuştu, sabah ki o ılık havanın yerini dondurucu bir soğuk almıştı. Ben bu soğuk havayı hesaba katmamıştım ve eve daha yaklaşamamıştık.

Sessiz sessiz eve doğru yürürken Yeosang'ın titremeye başladığını fark ettim. Telefonumu çıkardım ve telefonumdan evin konumuna baktım, daha 4 km yol yürümeliydik. İçimden çantaya ceket koysaydık diye geçirdim.

"Jongho."

"Efendim."

"Daha ne kadar yolumuz var? Ben çok yoruldum."

Yeosang bunu dedikten sonra durdu ve yere doğru eğildi.

Çantamın içine baktım içindeki battaniyeyi çıkardım ve sırtına doğru götürdüm. O sırada Yeosang doğruldu ve göz göze geldik. Battaniye dizlerine kadar geliyordu. Büyük değildi ama onu az da olsa sıcak tutmaya yarardı.

"Bunu etrafına sar, eve gidene kadar seni sıcak tutar."

Battaniyeyi ona doğru uzattım, o da kabul ederek etrafına sardı.

"Tamam. Sen üşümüyor musun?"

"Hayır, galiba soğuğa dayanıklıyım."

"Kutup ayıları gibi mi?"

Ona kızgın bir bakış attım. Gülmeye başladı.

"Tamam tamam, penguen olsun."

Onu kucağıma aldım ve o sadece şaşkınca yüzüme baktı.

"Hiç bu kadar güçlü bir penguen gördün mü?"

"H-hayır."

"Güzel."

"Ama kutup ayısı gördüm."

Yeniden gülmeye başladı. Benimle uğraşmaktan zevk alıyordu galiba...

Onu bir anda sırtıma aldım.

"Ya! Jongho ne yapıyorsun?"

"Orada havalar nasıl güzelim?"

"Mükemmel ya ne demezsin."

"Senin adına sevindim."

"İndir beni!"

"Hayır."

Gülme sırası bana gelmişti.

"İndir beni ya!"

"Yorulan sendin ama güzelim. Bak ne güzel artık yorulmazsın."

Sırtıma vurmaya başladı ve ben ise hala gülüyordum. Bu olaylar yaşanırken eve gelmiştik bile.

"Eve geldik bari şimdi indir beni."

"Hayır."

"Ya neden?"

"Sürpriz."

>>>***<<<

y/n: Jongho Once Said
- hayır
- sürpriz
- güzelim
- kedicik
- zamanı geldiğinde

>>>***<<<

Eve girdikten sonra kapıyı kapattım ve odaya çıktım. Yeosang'ı yatağa bıraktım, çantayı ise yatağın kenarına. Kapıyı kilitledim ve banyoya girdim.

Ellerimi yıkarken ve aynadan kendime baktım. Sonra gözüm yana kaydı. Yeosang yeniden kapı kenarındaydı.

"Ne yapıyorsun?"

"Elimi yıkıyorum."

"Ondan bahsetmiyorum. Neden beni sırtına aldın, sonra da indirmedin?"

"Seni kızdırmak için kedicik."

Banyodan çıktım kapıyı kapatıp ona gülümsedim.

"Eğer bana bir daha kedicik dersen daha da sinirli halimi göreceksin."

"Sakin ol kedi-"

Ona kedicik diyemeden dudağıma yapıştı. Öpüşleri sert ve can yakıcıydı. Elini belime dolamış beni kendine bastırıyordu. Ona istediğini yapması için biraz zaman verdim.

Hatta onu daha da kızdırmak için karşılık vermedim ama bir süre sonra dudaklarımı ısırarak canımı yaktığı için karşılık vermek zorunda kalmıştım.

Bir eli belime dolanmıştı, diğer eli ise ensemdeydi. Ben ise ona dokunmuyordum. Daha doğrusu dokunmamaya çalışıyordum. Öpüşmemiz başka yerlere kayacak iken öpüşmemiz kapının çalması ile son bulmuştu.

Yeosang hala sinirliydi, ben ise biraz üzgündüm. Kapıyı açmaya gittiğimde karşımda Seonghwa'yı gördüm. Beni itti ve eve girdi.

"Yeosang! Nerdesin?"

Yeosang merdivenlerden ona baktı. Seonghwa merdivenleri hızlıca çıkarak onun yanına gitti. İlk önce ellerini tuttu.

"Şükür sana bir şey yapmamış."

Diyerek hızlıca ona sarıldı.

Ne!? Sarıldı mı? Doğru mu görüyorum? Bende hemen yanlarına gittim ve onları ayırdım.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

Demiştim sinirli bir ifade ile, bu sefer sevdiğimi kaybedemezdim... Beni yakamdan tuttu ve duvara itti.

"Söyle, ona dokundun mu!?"

"Sevgilimden mi bahsediyorsun? Sana dün yaşadığımız o mükemmel geceyi anlatmak isterdim ama bu tür şeyler hakkında konuşmayı sevmem."

"Ne!?"

Yeosang'a döndü ve sinirli bir şekilde sordu.

"Bu pislik senin sevgilin mi Yeosang? Cevap ver!"

"E-evet."

Yeosang'ın sesi titriyordu korkmuş gibiydi. Yanına gittim ve ona sarıldım.

"Bağırman bittiyse gider misin evimden?"

"İnanamıyorum size ya, özellikle Yeosang sana... Ben sana güvenmiştim."

Sinirli ve hızlı bir şekilde evden çıktı. Emin değilim ama giderken 'Size bunu ödeteceğim. Benim olana el koymak neymiş öğreneceksin Jongho.' dediğini duydum. Normalde olsa korkardım ama artık korkmuyordum.

En fazla ne yapabilirdi ki?

Yeosang kollarımdan ayrıldı.

"Üzgünüm Jongho."

"Sorun değil güzelim."

"Şu durum da bile nasıl güzelim diyebiliyorsun ya?"

"Bilmem, seni görünce içimden geliyor."

Yeosang başını yere çevirdi ve gülümsedi.

"Hadi gel akşam yemeği yiyelim."

"Tamam."

Birlikte mutfağa gittik. Bir süre buzdolabına baktıktan sonra dışarıdan söylemeye karar verdik.Tavuk söylemiştik ve salonda beklemeye başladık.

Tavuklar geldikten sonra yemeye başladık, her şey çok güzel ilerliyordu. Birlikte güzel vakit geçiriyorduk ve en önemlisi mutluyduk.

Bu gün hayatımda geçirdiğim en güzel günlerden biriydi ta ki o ana kadar...

Kapının çalınması ve Yeosang'ın ailesinin gelmesi ile bu güzel gün berbat bir güne dönüştü...

Giant «JongSang»Where stories live. Discover now