-11-

421 52 143
                                    

Dayanamadım ve onları izlemeye başladım, tabii onları takip ettiğimi anlamamaları için Mingi'yi de yanıma aldım.

Seonghwa ve Yeosang birlikte kantine indiler, içecek alıp birlikte boş bir masaya geçip oturdular. Sohbet etmeye başladılar. Sürekli gülüşüyorlardı.

Mingi benim onlara olan bakışımı fark etti.

"Bir sorun mu var Jongho?"

"Yesn't."

Verdiğim cevap onu güldürmüştü. Sonra birbirimize bakarak gülüşmeye başladık. Aklımıza eski anılarımız geliyordu.

Birlikte geçirdiğimiz o mükemmel saatler...

Bir süre sonra Yeosang'ın bize baktığını fark ettim ama takmadım. Her ne kadar ne düşündüğünü merak etsem de bir şey belli etmemeye çalıştım. Zaten sonra zil çaldı ve sınıfa çıkmaya başladık.

Sınıfa çıkarken koridor çok kalabalıktı. Kocaman okula neden daracık koridor yapıyorlardı ki? Hala anlayabilmiş değildim.

Şansıma (!) önümüzde Seongsang ikilisi vardı. Evren bana bir çağrı yapıyor 'Yeosang seni sevmez.' filan mı demek istiyordu.

İster istemez konuştuklarına kulak misafiri oldum. Okulun çıkışında okulun alt sokağında ki kafeye gideceklerdi.

Mingi'ye göz kırptım ve Seongsang'ı işaret ettim. O da anladı ve bana elleriyle 'tamam' işareti yaparak cevap verdi.

Sınıfa gidince Yunho ve Hongjoong ile de konuştuk ve okul çıkışında o kafeye gidecektik. Aklımızda hiçbir plan yoktu ama Seonghwa ve Yeosang'ı yalnız bırakmak istemiyordum.

Büyük ihtimalle arkadaşlarım çoktan Yeosang'dan hoşlandığımı anladı ama benim pes etmeye niyetim yoktu. Ben asla pes etmem...

>***<

Sonunda dersler bitmişti. Berbat bir okul gününde sonuna gelmiştik ama bu benim için daha başlangıçtı. Bizimkilerle Seonghwa ve Yeosang'tan önceye kafeye gittik.

Çaktırmadan onları beklemeye başladık. Yunho ve Hongjoong kahve almıştı, Mingi limonata almıştı ve ben portakal suyu almıştım.

Boş boş beklemek yerine öğretmenlerin acımadan verdiği sayfalarca ödevi yapmaya başladık. Onlar odaklanmış bir şekilde ciddiyet ile çözüyorlardı ama ben...

Hala gelmemişlerdi ve bu beni daha da geriyordu. Her ne kadar ödevlerimi yapıyor olsam da asıl odaklandığım konu onlardı. Dersi bile umursamıyordum, zaten hocalar her türlü sözlü notuma kötü puan verecekler.

Biz hem ödev çözerken hemde onları beklerken zaman bayağı ilerlemişti. Ben tam umudu kesmiştim ki kafeye onlar girdi.

Sevinsem mi üzülsem mi, bilemedim. Buraya gelmiş olsalar bile Seonghwa ve Yeosang çok yakındı.

Birlikte bir masaya oturdular. Kahve söylediler sonra da tatlıları geldi. Sürekli sohbet ediyorlardı. Hayır anlamıyorum arkadaş bu kadar konuşacak konuyu nereden buluyorlar?

Yeosang sürekli gülüyordu. Gülümsemesi çok güzeldi... Ben onun gülüşünde kaybolurken Mingi'nin beni dürtmesi ile hayal dünyamdan çıktım.

"Ağzını kapa bari."

Gülüştüler. Bu dediğine ben bile gülmüştüm. O gerçekten harikaydı, gözlerimi ondan almayacağım derece...

Ben onları izlemeye devam ederken, onlar çoktan tatlılarını yemeye başlamışlardı. Her şey normaldi, ta ki o ana kadar...

Gördüklerime inanamadım bir an. Seonghwa ve romantiklik,ilginç...

Ne diyorum ya ben!?

"Yeosang'a ne yaptığını gördünüz mü?"

"Abartma Jongho, altı üstü dudağının kenarında kalan tatlıyı parmağıyla aldı ve yedi... Şimdi düşündüm de ıyy, iğrenç."

"Yunho iğrençliğinden bahsetmiyorum, yani o da varda, birbirlerine olan bakışları ve yaptığı hareket..."

"İstersen bozalım bu anı."

"Normalde böyle şeyler yapmam ama bugün..."

"Karışmak gibi olmasın ama bu sefer vazgeçme, geçen sefer neler olduğunu bir biz biliyoruz."

"Aynen, bu sefer kaybetmene izin vermeyeceğiz."

"Yanındayız Jongho."

Onların destekleri ile daha güç ve cesaret kazanmıştım.

"Teşekkür ederim, o zaman B planını uyguluyoruz."

"Aynen."

"Bir dakika, bizim B planımız mı vardı?"

Bu çocuk iyi de bazen çok saf olabiliyor.

"Yani oraya gidiceğiz."

"He anladım ama oraya gidip ne yapacağız?"

"Yunho sen mi susturursun Mingi'yi, ben mi susturuyum?"

"Ben sustururum."

"Öpmezsen susmam ama..."

"Naz yapmanın sırası mı aşkım?"

"Aşkım derken?"

Ne ara oldular bunlar?

"Şey, açıklayabiliriz."

"Açıklayın. Bir dakika Hongjoong sen biliyor muydun?"

"Yunho'nun 6 yıldır Mingi'den hoşlandığını ve Mingi'nin onu bilerek görmezden gelmesinden bahsediyorsan evet..."

"Bir tek benim haberim yok galiba..."

"Şey e-evet."

"Evet derken? Benim haricimde de bilmeyenler vardır, sınıftakiler filan."

"Üzgünüm Jongho ama sen çok geriden geliyorsun."

"Yuh."

"..."

"Her şeyi sakladınız mı yani?"

"Biraz öyle oldu galiba, ayrıca benden duymuş olmayın Wooyoung ve San arasında da bir şey var gibi."

"O homofobikler mi? Hiç sanmam."

"Bende sanmıyorum, sonuçta zamanında Jongho ile dalga geçmişlerdi bu konu hakkında."

Yüzüme baktığında üzgün olduğumu fark ettiler.

"Üzgünüm Jongho öyle demek istemedim, biliyorsun onlar homofobik bu yüzden sana kötü davrandılar."

"Senin suçun yok Hongjoong, ailemin de suçu var diyeceğim ama onlar da beni terk etti..."

Neredeyse ağlayacaktım ama Yunho konuyu kaynattı.

"Ya yeter bu kadar eskiler. Hadi Yeo'nu alıp gelelim, bu sefer kaybetmek yok..."

"Hadi gidelim."

Dedik ve aynı anda ayağa kalktık fakat onlar oldukları yerde yoktular. Mingi hesabı öderken bizde dışarıya çıktık ve onları gördük.

Yeosang Seonghwa'nın koluna girmiş, birlikte yürüyorlardı...

Giant «JongSang»Where stories live. Discover now