18. Bölüm

124 7 3
                                    

İnsanın istemediği otun burnunda dibinde bitmesi deyimini birebir yaşarken sakin kalmaya özen gösteriyordu. İçinden "sakin ol, sakin ol, sakin ol" diye telkinler verse de bu her zaman söylendiği kadar kolay olmuyordu, ilk elden farkına varmıştı. Uzaklaştırmaya çalıştığı şeylerin kontrolü dışında en yakınına gelmesi huzursuz hissettirmekten daha öte bir duygu karmaşasına girmesine neden oluyordu. Üstelik kimsenin huzurunu kaçırmamak adına sessiz kalmak hepsinden daha güçtü. Susmayı sevmezdi fakat böylesine hassas bir durumun içerisindeyken mecbur kalmış durumdaydı.

İşlerin nasıl bu hale geldiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Anka'yı okuldan aldıktan sonra önce yemek yemiş, sonra dondurma yemiş ve onun ısrarları ile parka gitmişlerdi. Takım elbiseler içerisindeki koca koca adamlar Anka gülsün diye kaydıraktan kaymış, kumlarda yuvarlanmıştı. Bu süreçte Anka Ayaz'ın yemek yerken kucağından, parkta da omuzlarından katiyen inmemişti. Kızının yüzündeki gülümseme Güneş için Ayaz'a katlanmayı kolaylaştırsa da bu durumun sonu gelmiyordu ve Anka'nın ona fazla bağlanmasını da istemiyordu. Ne yazık ki şu an olanlar bu düşüncelerini adeta yok saymaya yemin etmiş gibiydi.

"Ay harika oldu" diyerek heyecanla merdivenlerden indi Azra. Yıldız'da kahkahalarla peşinden geliyordu. Anka'nın okulda çizdiği resmi yukarıdaki çalışma odasında çoğaltmışlardı. Güneş onların Anka'yı önemsemesinden hoşnut olsa da bu denli bir ilgi duymaları garibine gidiyordu. Tarık Bey ile sohbet eden Alaz, Hakan ve Venüs'te onların bu heyecanlı haline bakıp gülümsedi. Azra ağabeylerinin yanına oturup Hakan ve Alaz'a birer kopyayı uzattı. Diğer iki kopyayı da çantasına koydu. Tomris Hanım sıcak sufleleri servis ederken evin salonunda hoş tınılı sıcak bir sohbet kaldığı yerden devam ediyordu.

Gözleri merdivenin üst basamağından yukarılara kayan Güneş sürekli boynunu uzatıyordu. Biraz daha uzanabilse yukarıyı görebilecekmiş gibiydi. Hissettiği huzursuzluğun boyutu büyürken ona bakanlar eşliğinde merdivenlere doğru ilerledi. Anka'nın ısrarları yüzünden tüm Karahanlar, Çınar Köşkü'nde toplanmıştı. Uyku vakti geldiğinde pijamalarını giyen Anka pıtı pıtı merdivenlerden inip Tarık Bey ile karşılıklı oturmuş satranç oynayan Ayaz'ın dibinde bitmiş ve pantolonunun paçasını çekiştirmişti. Ayaz başını çevirdiğinde kendisinin imzası gözler ve ay parçası gibi bir yüz ile karşılaşmış, sıcacık hissetmişti.

Anka'nın isteği üzerine onu ikiletmeden kucaklayıp bu geceki uyku seremonisini büyük bir keyifle gerçekleştirmek üzere odaya yönelmişlerdi. Yukarı çıkmalarından bu yana geçen bir saatin sonunda Güneş dayanamayarak kendisini Anka'nın odasının önünde bulmuştu sonunda. Aralık kapıyı yavaşça iterek, sessiz adımlarla odaya süzüldüğünde görmeyi beklediği son şey bu görüntüydü. Gülse mi, ağlasa mı emin olamayarak baktı. Duyduğu kıkırtılar ile şok ile harmanlanmış yüzünü geriye çevirdi ve hızla işaret parmağını dudaklarına bastırdı. Gülmemek için dudaklarını dişleyenlerden farkı yoktu. kapının ağzına doluşmuş yetişkin bedenindeki çocuklar gibi muzır bir ifade ile kıpırdanan kardeşleri ve arkadaşlarına göz devirerek yeniden önündeki görüntüye döndü.

Ayaz yatağa uzanmış, Anka'da onun üzerine yatmıştı ve yüzünü iri bedenin boyun girintisine saklamıştı. İkisinin başında da prenses tacı varken, Ayaz'ın elindeki 'Kül Kedisi' isimli masal kitabı düşmek üzereydi. Güneş yatağa yaklaşıp sessizce Ayaz'ın elindeki kitabı alıp komodinin üzerine bıraktı. Taçları da büyük bir yavaşlık ile çıkartıp kitabın üzerine bıraktıktan sonra gece lambasını kapatıp yine aynı sessizlikte odadan çıkıp kapıyı çekti. Kahkaha atmamak için kendilerini sıktıklarından çıkan garip sesler ortamın ciddiyet seviyesini daha hızlı düşürürken Güneş olası bir boşalma yüzünden merdivenden aşağıya kışkışladı hepsini.

Merdivenin son basamağından inen kahkahalarını serbest bırakmaya başlamıştı. Tomris Hanım ve Tarık Bey anlamaz bakışlar atsa da 'gülümsemek bulaşıcıdır' misali yüzlerinde keyifli bir tebessüm peyda olmuştu. Venüs büyük bir keyifle yukarıdaki görüntüyü anlatırken Tomris Hanım'ın gülüşü sesli hale gelmişti fakat Tarık Bey için durum tam aksiydi. Düşünceli gözlerini kendisinden daha düşünceli bir halde dalgınca çevresindekilere bakan kızına çevirmişti. Derin bir soluk alıp akabinde bıraktığında kızına gözü ile kış bahçesini işaret edip çayını alarak ayaklanmıştı. Güneş'te aynı şekilde babasını takip etmişti.

SARSINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin