11. Bölüm

99 13 1
                                    

"Güneş Hanım bu seneki tatil için yer ayırtayım mı?"

"Ben onu tamamen unutmuşum Mert. Evdekilerle bir konuşayım, haber veririm sana. Şu dosyaları Alaz Bey'e verir misin?"

"Tabii Güneş Hanım. Kahvede gönderiyorum" diyerek çıktı Mert.

Tatili zamanı gelmişti demek. Masasının sağ köşesinde duran takvime baktı Güneş. Her yıl bu tarihlerde dalıp dalıp gidiyordu. Bu sene daha yoğun geçmişti ancak Mert'in hatırlatması ile aklına gelmişti ve o güne sayılı zaman kalmıştı. Ne kadar uzun zaman geçmişti böyle. Yüzünde yeniden o samimi tebessümü peyda olmuştu.

"Güneş Hanım." Birden irkildi. Ne kadar derine dalmıştı öyle? "Bir şey mi oldu Mert?"

"Mehtap Hanım hatta." Güneş elini alnına çarparak gözlerini yumdu. O kadar çok şey olmuştu ki tamamen aklından çıkmıştı. Eli ile Mert'e çabuk işareti yaptı. Mert, patronunun bu haline gülerek çıktı odadan ve telefonu bağladı.

"Mehtap Teyze ne desen haklısın. Tamamen aklımdan çıkmış."

"Hemen kalkıp gel. Seni bekliyorum. Yoksa Tomris'i arayacağım."

"Tamam, tamam çıktım bile. Görüşürüz."

Bir yandan eşyalarını topluyor bir yandan Mert'e direktif veriyordu. Kapıdan çıkarken "bugünkü randevuların hepsini iptal et. Dönemem daha." diye seslendi.

"Tamam, Güneş Hanım. Dikkatli olun lütfen. Ben hallederim burayı. Sakın yormayın kendinizi." Sıcak gülümsemesini yolladı Güneş. Kolunu kabanına sokarken bir yandan da yürüyordu. Mert tekrar seslendi arkasından ve bir dakika beklemesini söyledi. O sırada Hakan ve Azra geliyordu yanına doğru. Hakan çok daha iyi görünüyordu. Ne olduğunu bilmese de şu an Azra ile anlaşabildiğini görüyordu. Daha iyi olmasının sebebinin de bu olduğunu biliyordu içten içe. Hala Ayaz ve Alaz ile konuşurken görmemişti onu.

"Çıkıyor muydun?" henüz cevap veremeden Mert gelip elindeki bez çantayı uzattı Güneş'e. "Spor ayakkabıları unutmuşuz Güneş Hanım. Ne olur, ne olmaz." Güneş içtenlikle gülümseyip teşekkür etti Mert'e.

"Spora mı gidiyorsun?" Bir yandan kabanına sarınma işlemine devam ederken cevap verdi. "Hayır, doktor randevum var." Hakan aldığı cevap ile telaşlanmıştı. "İyi misin? Bir şey mi oldu?" Güneş karşısındaki bu adamın içten duygularını da kendisini de sevdiğini düşündü. "Hayır, hayır rutin bir kontrol..."

"Sana eşlik edeyim."

"Merak etme Hakan sürekli olan bir şey bu."

"Senin yerinde ben olsaydım peki?"

Güneş biraz düşünüp pes etti. Zaten karşısındaki adamda ziyadesiyle kararlıydı. Azra'ya veda edip çıktılar. İhsan Bey'i arayıp gönderdi Güneş. Sonrasında Hakan bırakacaktı kendisini. Hakan çok merak etse de ne olduğunu sormak yerine havadan sudan konular açmıştı. Güneş'in tarifi üzerine kliniğe gelmişlerdi. Aracı park edip girişe geldiklerinde tabeladaki onkoloji yazısı ile gözleri kocaman olmuştu. Güneş'e çevirdi ağır ağır kafasını. Kadın ona anlayışla gülümsüyordu.

"Hadi geçelim. Çıktığımızda anlatırım" diyerek rahatlatmaya çalıştı arkadaşını. Güneş, Hakan'a güveniyordu. Artık arkadaş değil dost olarak görüyordu onu. Kendisine en savunmasız halini göstermiş arkadaşına artık hayatıyla ilgili özel bilgiler verebilirdi.

Doktor Mehtap Hanım'ın katına geldiklerinde asistanının bekleme odasına geçti Hakan. Güneş'in çantasını, kabanını ve ayakkabılarının olduğu çantayı tutuyordu. Çok gergindi. Arkadaşı hasta mıydı yani?

SARSINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin