Sakın bana söyleme.

Start from the beginning
                                    

Amcam bu sefer daha çok gülmeye başladı.

"Annesi gibi hin desen değil."

"Babası gibi saf hiç değil."

"Ne anlamda?" dedi amcam tek kaşını kaldırıp.

"Ne anladıysan o." dedim masaya tekrar otururken.

"İyi çocuk gibi." dedi amcam boğazını temizleyip.

"Belki bir gün tanıştırırsın."

"Çok isterim." dedim birden durgunlaşıp.

Belki o da amcamla maç izlerdi. Belki ağzına elma tıkacak annem yoktu ama amcam vardı işte. İyi ki vardı.

"Ama bugün değil." dedi amcam masadan kalkıp sandalyeye astığı gömleğini sırtına geçirip.

"Bugün seni bir yere götüreceğim."

"Hyunjin'in yanına gideceğim akşam." dedim tereddütle.

"Hem postaneye de gitmeyecek miyiz?"

"Gideriz kapanmadan." dedi amcam önemsizmişcesine.

"Git ceketlerimizi al sonra da arabaya gel."

Başımı sallarken amcam eski derme çatma garaja ben de portmantoya yöneldim.

Eski manuel arabanın yolcu koltuğuna yerleşip amcama paltosunu uzattım.

"Nereye?"

"Gidince görürsün."

Kontaktaki anahtarla hasta ciğerli arabamız yola koyulurken amcamın kasabanın kuzeyine çıkan yoldan gittiğini anlamam uzun sürmedi.

Bir süre daha dağın eteklerine doğru yol aldıktan sonra amcam yol kenarından aşağı inen bozuk bir patikanın girişinde arabayı durdurdu.

"Hadi."

Peşinden sessizce inerken bozuk yolda zar zor ilerliyorduk.

"Nereye gidiyoruz?" dedim tekrar. Sağlıksız bedenim iflas edebilirdi her an.

"Az kaldı çocuk." dedi amcam sanki on yedi olan oymuş gibi bir enerjiyle patikayı inerken.

Sonunda geldiğimizde iki küçük tepecik ve iki tahta haçtan başka bir şey olmayan bir arazi karşılamıştı bizi.

"Eee?" dedim anlamayarak.

Üzeri çoktan kurumuş otlarla kaplı tepecikler nedendir bilinmez içimi ürpertmişti. Gerçi nedensiz de değildi ben levazımatçının yeğeniydim. Bilmemem gereken çok şey bilirdim.

"Burası." dedi amcam ellerini önünde birleştirip.

"Burası çok eskiden geldiğim bir yerdi."

"Neresi ki burası?" dedim alacağım cevaplardan korkarak.

"Gençken-" dedi amcam derin bir nefes alıp.

"Gençken sık sık kaçıp buraya gelip manzarayı izlerdim."

"Ağabeyim evden kaçtığında. Babam öldüğünde ve ağabeyim-"

"Yani baban." dedi yutkunup.

"Baban öldüğünde."

"Babam öldüğünde." dedim onu tekrar edip.

"Sonra, o kadar zamandan sonra buranın bir başkasına evlik olmasını istemedim."

"Çünkü her şey buradaydı Jisung."

"Her şey."

"Acıların." dedim yarım ağız gülüp. Elimizde olan tek şey acıydı yani her şey acıydı aynı zamanda.

Rasputin 7inch. hyunsungWhere stories live. Discover now