YH • 25 | DUYGULARIN ÇIĞLIĞI

Start from the beginning
                                    

Sonunda arabayı durdurup karşıma geçti; pahalı arabasından inmeyi ancak akıl edebilmişti. Salak.

Kahverengi gözleri, renklerini sonbahara kurban verip kupkuru kalmış bir ormanı andırıyordu. 

Sarı kızıl saçlarımı sol tarafımdan gelen hafif bir rüzgâr havalandırdı. Başımı sağ omzuma yatırıp, "Sonunda arabandan inmene sevindim," dedim, ellerimi kot ceketimin ceplerine koyarken. 

Ve belanı arıyorsan da buldun sayılır, Savaş Akduman.

Çenesindeki kas seğirirken, "Arabadan inmemi mi bekliyordun?" diye sordu. 

Sahte bir sevimlilikle gülümseyip, "Elbette, bunu bekliyordum," dedim. Sağ bacağımı kırıp ayak ucumu gri kaldırım taşına vurup kaldırıyordum. "Çünkü kovboy çizmelerimi çok sevdiğini biliyorum, arabanın içinden fantazi aracını sana yakınlaştıramazdım, Savaş."

Savaş, kaşlarını çatarken, gözleri kaldırım taşına vurdukça tok sesler çıkaran kovboy çizmeli ayağıma kaydı. Gözlerini kıssa da, konuyu hoş bulmuş olsa gerek, hareleri parladı. "Nüket, ne demeye çalışıyorsun?" diye sordu. 'Fantazi' kelimesi kafasını karıştırmış gibi. "Acaba yaşadıkların sende dün gece aldığın hapla aynı yan etkilere falan mı neden oldu?"

"İşte bunu," diyerek, kaldırıma hafif hafif vurup kaldırdığım ayağımı doğru açıya getirebilmek için geriye itip hızla bacağına vurdum. "Belanı arıyorsan buldun."

       Çıkan ses, sert vurma ihtimalini zihnime getirince beni biraz endişelendirdi.

       Ama sadece birazcık, sonra geçti. Sorun yok. 

Savaş, eğilip bacağını tutarken, "Hay! S-" diyerek, tıslamayla karışık inledi. "Sikerler böyle işi kızım, ne yapıyorsun?"

Savaş'a eğildim, "Gördüğün gibi," dedim, onunla hâlâ sevimli sevimli konuşurken. "Ben hiç de gurursuz değilim."

Savaş, "Bunu, o Barış hergelesine yapman gerekiyordu!" diye bağırdı arkamdan. 

"Ona da sıra gelecek," diye karşılık verdim. "Hiç tasalanma sen."

Savaş, "Sikeyim ya, tamam," dedi. Eğildiği yerden kalktı. "Gel hadi, seni evine bırakayım." 

"Savaş, ben gerçekten çok sıkıldım bu olanlardan," dedim. "Buna bir son vermek zorundasın, bugün olanlar korkunçtu. Barış onunla yattığım yalanını söyledi." 

"Ona inanmadığımı söyledim." 

"İnan ya da inanma, bu neyi değiştirir?"

"Sadede gelelim, tam olarak ne değişsin ya da değiştirsin istiyorsun?" 

Kendimi boş ve anlamsız hissediyordum.

"Barış'ın bugün haksız çıkmasının tek nedeni, aramızda bir şeyler olduğuna dair tahmin yürütmesiydi. Lütfen sadece bir an için, sözlerini ıspatlayacak bir delili olduğunu düşünsene, bu felaket olurdu."

"Felaket falan olmazdı," diye karşı çıktı, sesi sert ve soğuktu. "Bugün yaşananların tersi olsaydı bile, Beren'i ilgilendirmezdi. Şunu bir kabullen artık. Arkadaşının abisi olmayabilirdim, başka herhangi birisi de olabilirdim ben." 

"O başka herhangi birisi değilsin, Beren'in abisisin ama," dedim, keskince belki biraz düşmanca. "Beren'in tavrını gördün değil mi? Hiç onayı olmazdı, adımızın yan yana gelişine bile tahammülü yok." 

Bana inanamayarak baktı, gözlerindeki hayret ifadesi yerini alaya bıraktı. "Beren'in onayını mı istiyorsun?" 

   Kahretsin bu konuşma amacından sapıp çok alakasız yerlere gidiyordu.  

YARALI HAYALLER (+18)Where stories live. Discover now