8

28 6 0
                                    

(Yorobuuuunn...gece bitmiş resmen yaa! Çok kısaldı geceler. Akşam sekizde bölüm yazacam demiştim. Saat on olmuş. Neyse. Kim Junkyu çok güzelsin💞)

Yemeği bitirir bitirmez toplamamıza vakit kalmadan televizyondan anons geldi. Oturma odasına toplaştık. Oturduk. Adam tekrar konuşmaya başladı.

"Deneme zamanı, bitti! 8 deneme sonucu, çıkarıldı!"

Bu sözü duyunca içimi bir heyecan bastı. Dikleştim ve gerildim. Herkes pür dikkat ekrana odaklandı.

"Lideri açıklama zamanı!"

Dedikten sonra ekranda bir tablo belirdi. 8 sıra vardı. En üstteki iki sıra altın çerçeveliydi. İlk önce 8 numara açıklandı. Ler Hera. Sonra 7 numara açıklandı. Lee Domin. Domin'e baktım. Elleri ile yüzünü kapatıp büyük hüsran yaşadı. Sonra 6 numara açıklandı. Nam Yejin. 5 numarada Kim Jawon vardı. Jawon stresle dişledi dudaklarını. 4 numarada Oh Dori vardı. Dori'ye baktım. Gözlerini kapatıp kaşlarını çatmıştı. 3 Numara'da Song Aerin vardı. Aerin'in adı açıklanınca ona baktım. Yanımda oturuyordu. Ağzını aralayıp bir şey diyecek oldu. Sonra sustu. Ona baktığımı harf etti. Bana kısa bir bakış atıp bakışlarını çevirdi. İki liderden biri ben, biri de Bae Taehun'du. Aerin'i ne olursa olsun takımıma almam gerekiyordu. Onun önüne geçince sebepsizce suçluluk duygusu basmıştı içimi. Ona bakmaya devam ettim. Sonra başımı çevirip ekrana bakmamla 2.sırada Bae Taehun'u görmem bir oldu. 1.de haliyle bendim. İlk sırada adım çıkınca omuzlarımda bir havalanma hissettim. Gururlanmıştım kendimle. Babamın kulağına giderse o da gururlanacaktı.

"Liderler, bu sorunun cevabını bulup ödev grubuna attığı taktirde ilk doğru bilen kişi kendi üyelerini seçecektir."

Dendi ve hemen altta bir soru belirdi. Aerin ile birbirimize kısa bir bakıp attık. Ben matematikte çok iyiydim. Hemen çözmeye başladım. Soru çözme hızım ile bilinmem zaten çok daha iyiydi benim için. Ama hemen telefonum titreyince ekrana baktım.

"Soruyu bilen isim 'Bae Taehun' tebrik ederim. Liderler grup odalarına çekilsin. Taehun, seçtiği üyeleri belirledikten sonra geri kalanlara duyuru yapılacaktır."

Dendikten sonra ayaklandık. Taehun mutlu mesut önden giderken ben de sinirle arkasından gidiyordum. Grup odalarımıza girmeden önce koridorda onu duvara yapıştırıp kolumla boğazına baskı uyguladım.

-Aerin'e dokunma. Dedim. Ondan onay beklerken onun nefesi kesilmişti.

-Sana mı hesap veriyoruz? Dedi. Kolumu biraz daha bastırıp kulağına fısıldadım.

-Aerin'i takımına alacak olursan senin eğitim hayatına noktayı koyarım, burayı da dar ederim anladın mı? Babamın çöpü! Dediğimde babamın malında okuduğunu hatırlayıp başını salladı.

-Tamam. Tamam almayacam. Dedi. Onu bırakıp grup odasına girdim. Biraz etrafa bakındım. Lider yazan dolaba baktım. Bu minik dolap benimdi. İçini açtım. Kendi dolabımın anahtarı ve kapının şifresini gördüm. Yanıma alıp masaya bıraktım ve masaya yaslanıp kollarımı önümde birleştirdim. O şekilde bekliyordum gelecek üyeleri. Kapıyı Domin açıp başını içeri soktu.

-Taetae-yah! Hehehe! Diye gülerek yanıma koştu. Sevimli bir çocuktu Domin. Ona gülümsedim. O bir Kimyacıydı. Domin'in Kimyada 40 soruda 40 neti vardı. Ardından Hera geldi. Onunla tanışmamıştım ama bir Fizik canavarı olduğunu biliyordum. 120 soruyu fullediği oluyordu. Ardından salına salına Aerin girdi içeri. Biraz keyifsiz gibiydi. O mu? O bizim Biyolojicimizdi. Zaten 2-3 kuşak doktor olmalarından bunu anlamak gayet doğaldı. Aerin'in dosyasında 3 biyoloji yarışmasında ödülü olduğunu okumuştum. Ben mi? Ben de bir Matematikçiydim. Hızlı bir matematikçi. 50 soruyu 15 dakikada çözme rekoru ile ödülüm vardı. Takıma baktım. Birer elmas gibiydi. Masaya oturduk. Yine baş köşeye geçtim. Birbirimize bakındık. Hera da kollarını önünde birleştirmişti. Ses etmeden önce gözlüğünü yukarı çekti ve konuştu.

-Bir kimyacı bir matematikçi bir fizikçi ve bir biyolojici. Ne güzel? Sayısal takım biziz.

-Buradaki herkesin sayısalı iyi. Dedim. Histerik bir gülüş attı.

-İyi olmak ne zaman yetti ki? Sayısal takım biziz. Bu evdeki sayısalın yapı taşları. Böyle bir takım hayal etmiştim. Güzel oldu. Dedi. Başımı sallsyıp onu onayladım.

-Tanıyorsundur beni.

-Bence buradaki herkes birbirini tanıyor. Dedi. Haklıydı.

-Bizim tatlış Aerin'imiiiiz! Senin neyin vaaarr? Dedi Domin. Aerin ufaktan gülümseyip başını iki yana salladı.

-Yok bir şeyim. Biraz hava alacağım. Dedi ve çıktı.

-Dolaplar orada, raflar burada. Ben Aerin'e bakacağım. O zamana kadar siz istediğiniz yeri seçin. Dedim ve çıktım. Peşinden yürüdüm. Bahçeye çıktık. Banka gitti. Oturöadan önce ona seslendim. Durdu ve yavaşça bana döndü. 2-3 büyük adım atıp yanına vardım. Ağlamıştı yine. Neyi vardı hiç bir fikrim yoktu. Ama anlatmasını hiç bir zaman istemeyecektim. O söylemeyene kadar. Karşısına gidince kendimden geçip sarıldım. Saçlarını okşadım. Ama o ağlamaya devam etmişti. Benden ayrılıp banka oturdu. Yanına gidip oturdum. Konuşmadım o konuşana kadar. Sonra benim de istediğim gibi sessizliği o bozmuştu.

-Neden bana bu kadar dikkat ediyorsun?

-Çünkü arkadaşız. Değil mi? Üzülmen canımı sıkıyor. Seni üzecek şeyleri ortadan kaldırmak istiyorum. Seni üzmekten de korkuyorum. Bu yeterli bir cevap mı?

-Evet. Teşekkür ederim.

-İstersen omzumda ağlayabilirsin. Eğer buna ihtiyacın varsa.

-Kutunun sahibi-

-Dori. Kutuyu Dori bırakmış. O kutunın sahibi Dori'ydi. Beni seven oymuş.

-O zaman omzunu asla kullanamam.

-Ne? Nedenmiş?

-Çünkü Dori ile de arkadaşız.

-Anlıyorum. Dedim ve başımı dereye doğru çevirdim. Ama başını omzuma koymuştu. Biraz şaşırıp ona baktım. Gözleri dolu doluydu.

-İkizime söz vermiştim. Lider olacaktım. Onun için. Yapamadım. Dedi. Bu benim suçluluk duygumu daha da arttırmıştı.

-Liderliğimi sana devretmemi ister misin?

-Hayır. Bu senin hakkındı. Eğer liderliği senden alırsam ikizim çok üzülür. Haketmedikten sonra büyük bir mevkiye ulaşmak hiç hoş değil. Dedi. Gülümseyip başımı salladım. Gülümsedi o da. Göz yaşını sildi.

-O zaman! Dedi ve kocaman yutkundu.

-Çok çalışıp takım olarak Hanguk'u kazanalım. Olur mu? Dedi. Gülüp parmağımla onu onayladım. Gülümsedi. Sonra yanımıza minik bir sincap geldi.

-Omo! Sincaplar ağaçta gezmez mi?

-Değil mi? Ne yapıyor ki burada? Dedim. Aerin onu önce eline sonra kucağına aldı.

-Annecim! Ayağını yaralamış.

-Ah! Gerçekten mi? Dedim ve Sincapla ilgilenmeye başladık. Bacağına talaş parçası batmıştı. Minicik bir sincaptı.

-Onun bacağını iyileştirebilir misin? Dedim. Bana bakıp güldü.

-Dışarıdan korkunçsun ama çocuk gibi tatlısın Taeho. Tabiki iyileştirelim. Hadi içeri gidelim. Dedi ve ayaklandı. Ben de onunla beraber gittim. Birlikte sincabın ayağına bakındık.

-Sen ayağını öyle tutmaya devam et. Bunu sarıp bantlarsam biter. Dedi. Ayağını öyle tuttum. Sardı ve bantla sargıyı kapattı. Sincabı bıraktık ama kaçmadı. Ona zarar vermeyeceğimizi anlayınca durmuştu. Kolumu, onu iyileştirdiğimiz masanın üstüne koyup çenemi de kolumun üstüne koydum. Aerin de aynısını yapmıştı. Sonra sincabı okşamaya başladı. Ben Aerin'i, Aerin de sincabı izlemeye başlamıştı. Çok tatlıydı. Sincap da, Aerin de.

-Sevimli! Dedi ve güldü. Beni de gülümsetmişti. Onun sincabı okşadığı gibi saçlarını okşadım. Başta biraz şaşırdı ama sonra güldü.

Onunlayken huzurluydum. Gülmesini sevdiğim kadar ağlamasından nefret ediyordum. Eğer onu ağlatanı bulursam canına kıyacaktım. Ona karşı boş değildim ve yakında onun da bana karşı hislerini öğrenmeye çalışacaktım...

STUDY TEAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin