18.Bölüm İlk Sızı

Start from the beginning
                                    

Beni sessizce izlerken hızımı tam gaz almışken devam ettim. Hep o konuşmayacaktı ya!

"Aramız hafiften bozuluyormuş gibi davranacağız. Öyle tehdit ya da oyundan kimseye bahsetmek yok. Birkaç güne unutulur gider zaten her şey!"

Tek kaşını kaldırdı ve dudaklarını araladı. "Bir dakika. İyi hoş konuşuyorsun da oyunumuzun ortaya çıkmasını neden istemiyorsun Ferzan? Bu senin işine gelmez mi? Benim gibi lanet birisiyle aslında isteyerek birlikte olmadığını herkesin bilmesi seni temize çıkarmaz mı?"

Gözlerimi kapattım ve iç çektim. "İstemeyerek olduğunu kim söyledi?" Gözlerimi tekrar açtığımda bana kaşlarını çatarak baktığını gördüm. Omuz silktim. "Sence sadece Lena gerçekleri öğrenmesin diye bu kadar uğraşa girer miyim?" Duraksadım ve ardından devam ettim. "Babamla aramdaki gerçek durumları bilmiyorsun ve ben onun o sahte ciciliklerine katlanamıyordum. Onun canını sıkmak için bir şeye ihtiyacım vardı. Sonra sen geldin birden."

Yüzü hayretle bana bakarken devam ettim. "İstediğim şeyi aynen bana sundun. Senin de amacın aynıydı benim de. Aslında bu oyun karşılıklıydı Kıraç, sadece sen farkında değildin. Anlayacağın ben de sen ne istiyorsan onu istedim aslında. Babamı beni burada istediğine pişman etmek istedim. Konu Lena değildi. Bak tamam, onun da birden senin ağzından öğrenmesini istemiyorum hiçbir şeyi. Ama eninde sonunda öğrenecek zaten. Sadece onun için olamazdı böyle bir oyun. Bahadır'a gelecek olursak da... Onun da umudunu kırmak istedim. Çünkü beni seviyor ve ben sevilecek birisi değilim. Bu yüzden onu kırmaktan içten içe acı çekiyor olsam da yine de onu kırdım. Çünkü ben sevilecek birisi değilim."

Omuzlarımı yorgunlukla düşürdüğümde başımı önüme eğdim. Bu sırada onun sesini duydum. "Sen nasıl bir manyaksın kestiremiyorum artık. Ama o kafanın içindeki tilkiler beni alakadar etmiyor Ferzan. Dümdüz senin emirlerine uyacak birisi değilim ben..."

"Bu oyunun devam etmek için bir amacı kaldı mı Alpaslan?"

Birden sözünü kesip ciddi bir şekilde konuştuğumda duraksadı ve gözlerime baktı. Bu sefer biraz bekledi. Çünkü anladım. Bu sefer doğrudan bir cevabı yoktu.

Farkındaydı. Farkındaydım ve bu içime ilk defa yaşadığım rahatsız edici bir sızı düşürdü.

Biz birbirimizde hiç olmaması gerektiği kadar fazla oyalanmıştık. Bu normal değildi. Olmamalıydı... 28 Aralık'tan sonra bir daha yan yana gelmemeliydik. Ama tam tersini yaptık. Çünkü ikimizde dengesiz ve bir o kadar da düşüncesiz iki kişiyiz.

"Haklısın aslında." Dudaklarını büktü düşünürcesine. Sonra da aklında hangi düşünce varsa onu kestirip atarcasına yüzünü buruşturdu. "Artık bir anlamı yok. Yaşanılanlar tekrar edecek ve bunun da bir tadı olmayacak. Amacıma, daha doğrusu amacımıza ulaştık. Doğru, bu kadarı yeter. Daha fazla seninle ya da getireceğin problemlerle uğraşmak istemiyorum."

Birden ayağa kalktı ve vazgeçmeden kaçmak istermişçesine bir hızla kapıya doğru yürüdü. Son anda durup bana döndü. "Bu arada Lena'yı da kafana takma. Düşündüm de ona hiçbir şey anlatmayacağım. Ona kendiniz anlatırken yaşayacağınız gerginlik benim söylememden daha acı verici olacaktır."

Kapıyı hızlıca çarpıp çıktığında büyük bir gerçekle karşı karşıya kaldım.

Alpaslan ile aramdaki tek bağ bu oyunken onu kestirip atmıştım. Bu onu kırmış mıydı? Bir dakika neden kırsın ki? Sadece beni yine kendi çıkarları için manipüle etmeye çalışıyor. Ama ben asıl kendi yaptığımla ilgileniyordum esasen. Otomatik olarak onu kendimden uzaklaştırmıştım ve biraz önce Bahadır üzerinden anlattığım gibi ben bana yaklaşanı kırardım.

11 SERİSİ: ATEŞ (+18)Where stories live. Discover now