3.Bölüm Kurtarış

702 71 22
                                    

Burnumun ucuna kadar yaklaşmış olan adam canımı sıkarken dediği şeyle birlikte kaşlarımı çattım. Neden bana kendini sabah Kerem Kıraç olarak tanıtmıştı ve neden şu an bu denli başım belada gibi hissediyordum? Saçıma uzanan elini kibarca ittirdim ve bir adım gerilemesini sağladım. Mizahi tavrı bir hayli üstündeydi. Dudaklarını araladı. "Neden bunu beklemiyormuş gibi bakıyorsun?"

Tek kaşımı kaldırdım. "Neden bana sabah kendini abin olarak tanıttın?" Güldü ağzının kenarından. "Birincisi, sana Kerem Kıraç'ım demedim, sen kendin röportaja başladın ve bende bozmadım. İkincisi, sen zaten bunu biliyorsun. Anlamaz ayağına yattığını fark etmeyeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun."

Kafamı iki yana salladım. "Senin kim olduğuna dair en ufak bir fikrim yok." Alt dudağını dişledi. "Babanın sana olan sevgisini fazla gözümde büyüttüm sanırım. Yoksa seni şirkete istihbarat cımbızlaman için göndermezdi." Ah, sanırım gerçekten sabahki saçma röportajın bir plan olduğuna kendini inandırmıştı ve babamın beni sevdiğini zannediyordu. Kimdi bu Alpaslan Kıraç?

"Dediklerin bir uydurmadan ibaret. Ben bugün o görüşmeye başka birisinin yerine geldim. Sırf röportaj gerçekleşsin diye. Yoksa sizden istihbarat toplamaya pek de meraklı değilim canım." İstihbarat kelimesini ellerimi havaya kaldırarak tırnak işaretiyle vurgularken oldukça kendimden emin durduğumu biliyordum. Ancak bir asansörün içerisinde kim olduğunu bilmediğim birisiyle kalmak fazla da mantıklı değildi.

Onun bir şeyler deyip dememesini umursamadan bulunduğumuz katın bir üst katına tuşladım. Asansör onuncu katta durduğunda kapıya doğru yanaştım. Bu sırada arkamdan onun sesi geldi. "Korkuttum sanırım? Belki de ailenin aldığı güvenlik tedbirlerini kendin için de almalısın. Yoksa başına bela alabilirsin."

Sahte nasihatine gözlerimi devirdim ve asansörden dışarı çıktım. Tam bu sırada sağımdan sıkılan bir kurşun tam olarak yüzümü sıyırarak önümden geçti ve duvara saplandı. İrkilip sağıma döndüğümde takım elbiseli silahlı bir adam gördüm. Kaşlarımı çatıp adama bakarken, Alpaslan asansörün kapısı kapanmadan çıktı ve tıpkı benim gibi şüpheli bir şekilde adama baktı. Ancak saniyeler sonra bakışlarında hakimiyet kuran ciddi izler vurgusunu yitirdi. Yabancı adam elindeki silahı bana doğrulttu ve "Kız benimle geliyor. Fevzi abi onu görmek istiyor." Diye konuştu. Fevzi? Tek bildiğim Fevzi, babamın ben İstanbul'dan gitmeden önce iş yapmaya başladığı bir adamdı. Beni görmek isteme sebebi neydi? Tabi ki de uzun zamandır ortalıklarda olmayan ben, haliyle herkesin odağı haline gelmiştim. Başka bir nedeni olamazdı. Pusuda bekleyenler, benim gelişimin ardından babama zarar verebilecek bir şey bulduklarını sanıyorlardı. Ne yazık, hiçbir zaman babamın gözünde o kadar değerli olmadım ki.

"Fevzi'nin bu kadar erken davranacağını sanmazdım doğrusu?" Alpaslan'ın eğlenir gibi çıkan sesi ona bakmama neden olurken bana baktı ve omuz silkti. "Başına bela alabileceğini söylemiştim. Sana bol şans." Ne kadar da soğukkanlı bir vurdumduymazlıktı bu böyle? Fevzi'nin adamıyla selamlaşır gibi bakıştıktan sonra yanımdan geçmek üzere hareketlendi. Bu sırada adam da bana doğrulttuğu silahı indirmişti inceleyici bakışlar atarken. Hata yapmıştı. Çünkü adama korkan bakışlarla karşılık verirken Alpaslan'ın belindeki silahı alıp adamın soluk borusuna nişan alıp tetiği çekmem sadece iki saniyemi aldı.

Aniden yaptığım hareket sonucunda Alpaslan şaşkınlıkla arkasını dönüp adamın yerde yatan cansız bedenine doğru bakarken derin bir nefes aldım ve birkaç adım ileriye doğru adım attım yanımda duran kişiden uzaklaşmak için. Gözlerimi kırpıştırıp elimdeki silaha ve az ilerimizdeki cesede bakarken Alpaslan'ın sesini duydum.

"Manyak mısın lan sen?" Bana olan donuk ve tuhaf bakışına karşın sinirli tavrına omuz silkerek karşılık verdim. "Başıma bela aldığımı anladığımda çözümü bela olmada bulurum zümrüt yeşili. Kusura bakma, korkuttum sanırım seni?" Alayla konuştuğumda ona baktım. Yeşil gözleri bana bir şeyleri anlamlandırmaya çalışırcasına bakıyordu. Kısa bir anın ardından gözlerini kıstı. Elimdeki silah aklıma geldiğinde yutkundum ve konuştum. "Bu arada emanetin bir süreliğine bende kalacak. Parmak izlerimin arındığından emin olduğum bir vakit tekrar sana teslim ederim." Tabi ki de parmak izimin olduğu bir tabancayı öylece bu adama vermeyecektim. Anlaşılan o ki babam ile yıldızları uyuşmuyordu ve bu silahı aleyhime bir şekilde kullanması olasıydı. Hiç uğraşamazdım.

11 SERİSİ: ATEŞ (+18)Where stories live. Discover now