11.Bölüm Yakmak ve Yanmak Arasında

374 50 8
                                    

Hayat sen planlar kurarken yaşadıklarındır diyorlar. Belki de haklılar. Sanki her şeyi kontrol edebilirmişsin gibi planlar kurarsın kendince. Sonra saf saf kendi çizdiğin yolda gitmeyi beklersin. Bir de bir bakmışsın ki hayat sen kendi yolundan gittiğini sanarken seni kendi istediği yola sokmuş.

Ne acı ama. Değil mi?

Ben de trajikomik bir insan olma yolunda emin adımlarla ilerliyordum. Daha ne kadar olabileceksem artık...

Kafamda oldukça net planlar vardı. İstanbul'a birkaç günlüğüne babamın karın ağrısını almak adına gelecek ve ardından tekrar İtalya'ya dönecektim. Olmamıştı. Babam burada kalmamı isteyen büyük bir nutuk çekmişti öncelikle. Sonrasında onun ısrarlarıyla katıldığım sosyetik müzayedede Alpaslan Kıraç ile karşılaşmış ve babama inat olsun diye onun hayatını kurtarmıştım. Ardından o da benim hayatımı kurtarmıştı. Sonrasında uçağımı kaçırmıştım ve burada kalmayı bir deneyeyim demiştim.

Amacım normal bir yaşantıydı. En azından olabildiği kadarıyla... Lise mezuniyetime kadar burada kalırım diye düşünüyordum.

Kendi iç sorunlarımla dolu hayatıma bir de çocukluk arkadaşım ve aşkım Bahadır dahil olmuştu. Onunla olan on beş yaşındaki ilişkim onun tarafından saklı tutulmuş ve şimdi de önüme sunulmuştu. Aramızda eskimiş şeyler vardı. Bu benim tarafımdan geçerliliğini yitirmiş birtakım duygu silsilesinden ibaretti. Ancak Bahadır Ata aramızdaki zaman aşımını anlaşılan o ki önemsemiyordu.

Yine de benim için bir sorun teşkil ettiğini sanmıyordum. Sonuç olarak melek sayılmazdım ve onunla flört ediyormuş gibi gözükmem nedeniyle beni suçlayamazdı. Altı üstü arkadaş gibi takılmıştım onunla. Arkadaşça...

Ve o tüm ihtimallerimi, planlarımı alaşağı eden yeni gelişme...

Alpaslan, baştan sona kadar babamla olan tartışmama şahit olmuştu. Duyduklarını canı istediğince kullanırsa başımız ağrırdı. Peki ne yapacaktım?

Şu an onunla aynı odada düştüğüm bu durumda ne yapacaktım?

Tespit bir: İşler açımdan kolay gidecekmiş gibi durmuyor.

Tespit iki: Benim için işler zaten hiçbir zaman kolay gitmedi.

"Şimdiki sessizliğini tarzından çok konuşacak bir şeylerinin olmamasına yoruyorum."

Kendini yaslandığı yerden çektiğinde bir elimle alnımı kaşıdım hafifçe. Büyük pot kırılmıştı. Annemin öldüğünü öğrenmişti. Ne yapacaktım? Ne yapacaktım?

Yutkundum ve gözlerimi kırpıştırıp derin bir nefes çekmeye çalıştım içime. Kaşlarım çatılırken "Odama nasıl girdin?" diye hesap sorarcasına kelimeleri dudaklarımın arasından çıkardım. Şu an mevcut durumda belki de üstünlük taslayacak taraf ben değildim. Lakin karşısında ezilmek gibi bir çabam da yoktu.

Gözlerimiz birbirine kenetli bir haldeydi ve bu her bir saniye yerini bir diğerine bırakırken gerginliğimi hat safhaya çıkarıyordu. En son ayrılışımız fazla hayra alamet değildi. Depoya kaldırdığı düşmanını elinden kaçırmıştım ve o beni durdurabilecekken bunu yapmayıp yol kenarından sigarasını tüttürerek seyretmeyi tercih etmişti. A tabi bir de bana attığı tehdit içerikli mesajı unutmayalım. Ah! Kahretsin!

"Canım istedikten sonra giremeyeceğim yer, açamayacağım kapı yoktur Ferzan." Dilini aheste bir şekilde alt dudağında gezdirdi ve başını hafifçe yana eğerek ekledi. "Tabi bir de kulaklarım iyi duyar, ardımdan gizli saklı fazla şey dönemez." Duraksadı ve sırıttı. "Alışsan iyi olur."

Burnumdan soludum. "Sana dair herhangi bir şeye alışmak isteyeceğimi zannetmiyorum. Acaba kendini fazla kaf dağında görmesen mi?"

Gülüşünü bozmadan yatağıma sanki kendi yatağıymış gibi oturdu ve sırtını yatağın başlığına yasladı. Ardından kafasını iki yana sallayarak mırıldandı. "Şu kuyruğunu dik tutma çabasını kessen çok iyi olur. Çünkü sadece kendini boşa yormuş oluyorsun."

11 SERİSİ: ATEŞ (+18)Where stories live. Discover now