Bölüm 2

38.2K 1.3K 95
                                    

-Dokuz Ay Sonrasından Spolier-

Bakışları onu çok rahatsız ediyordu. O bakışlardaki bir şey ona tehlikedesin diyordu sanki. Onu her gördüğünde içinde bir ses kaç diye haykırıyordu. Ama mecburdu, onunla çalışmak zorundaydı. Şimdi birine dese ki bana çok garip bakıyor, ondan korkuyorum diye, koskoca Doğu Gönen sana mı bakacak diyeceklerdi. Bunu düşünürken yanına Nazlı geldi. O gelinceye kadar kara kara düşünüyordu Zöhre.

''Nasılsın?'' Dedi Nazlı.

''İyiyim sen nasılsın?''

''Senin için endişeleniyorum.'' Nazlı'nın bu sözü onu şaşırttı.

''Neden endişeleniyorsun?'' Diye sordu.

''Çok tedirgin görünüyorsun Zöhre. Sebebi ile ilgili bir tahminim var ama...'' Nazlı sustu.

''Ne tahmin ediyorsun?'' Diye sordu Zöhre çaresizlikle.

''Doğu Bey yüzünden değil mi?'' Nazlı'nın yaptığı nokta atışı Zöhre'yi şok etti. O kadar belli olduğunu düşünmemişti.

''O kadar belli ediyor muyum?''

''Sen değil Doğu Bey belli ediyor. Senin şu halini de görünce... Ne yapmayı düşünüyorsun?''

''Bilmiyorum. Benden ne istiyor anlayamıyorum.''

''Senden ne istediği belli ama sen bunu ister misin acaba Zöhre? O ailenin nasıl bir aile olduğunu biliyor musun? Ben insanları tanırım, on yıldır bu şirketteyim, Doğu Bey'in sana karşı hisleri aşk değil, daha kuvvetli bir şey. O aileyi bilmiyorsun. Seni altın kafese kapatacaklar. Kanatlarını açıp uçamayacaksın. Hapis hayatı yaşatacaklar sana. Gönen kadınları çalışmaz, Gönen kadınları herkesle konuşmaz. Sadece onların istediği şeyi yapacak, sadece onların istediği insanlarla konuşabileceksin. Bu altın kafese kapatılmayı kaldırabilecek misin?''

Yapamazdı. Aslında bu konuşmadan çok önce kararı  kafasında şekillenmeye başlamıştı. Terk edip gidecekti burayı, kaçacaktı tüm bunlardan. Ama hala tam olarak algılayamadığı bir durumda olduğunun farkında değildi. Karşısında Fütade olmuş bir adam vardı ve ondan kaçması her şeyi çok daha kötü bir hale getirecekti.

*

Zöhre, karanlık ormanda, çıplak ayaklarıyla koşuyordu. Ayaklarına batan çalı çırpının verdiği acının farkında bile değildi. Nereye gideceğini bilmiyordu, yola bir çıkabilse belki bir araç görüp yardım isteyebilirdi. Kaçtığını şimdiye kadar fark etmiş olmalıydılar. Bir an durup ne tarafa gideceğine karar vermeye çalışırken sesleri duydu. Geliyorlardı! Zaten hasta olan, zayıf kalbi bu kaçıştan yorgun düşmüştü. Onun esaretinden kurtulmak istiyordu. Doğu Gönen'den ve Zöhreyi kapattığı bu zindandan kurtulmalıydı. Adamın Zöhre'ye duyduğu aşk olamazdı, bu çok daha tehlikeli, çok daha güçlü bir şeydi. Aşk değil saplantıydı bu. Gücünün son kırıntılarıyla koşarken arkadan biri onu yakalayıp beline sarıldı. Zöhre korku içinde kendini tutsak eden ellerin sahibine döndü ve insanın kanını donduracak kadar soğuk bakan o mavi gözlerle karşılaştı.

*

Adam kucağında taşıdığı kadını yatağa bıraktı. Gecenin soğuğunda incecik geceliğiyle kaçmaya çalışan kadın titriyordu. Kimi kandırıyordu ki titremesinin sebebi soğuk değildi, onun korktuğunu biliyordu. O sırada adamlarından biri istediği suyu ve bezi getirdi. Kadının önünde eğilip ayağına dokundu. Kadın teni ateşe değmiş gibi kaçmaya çalıştı ama onu ayak bileğinden tutarak buna engel oldu. Bezi ıslattı ve Zöhre'nin kaçarken yaraladığı ayağının altındaki kanı temizlemeye başladı. Canı yanan kadın bir an hızla nefesini içine çekti ama konuşmadı. Yüzüne bakmıyordu.

''Neden kaçtın Zöhre?'' Cevap yoktu. ''Ayaklarını yaralamışsın.'' Kadının ayağına sürülen bez canını yakıyor olmalıydı ki ayağını yine çekmeye çalıştı ama Doğu izin vermedi. ''Kalbinin zayıf olduğunu biliyorsun. Bunu sana sürekli hatırlatmam mı gerekiyor? Öyle koşmayı kaldırabilecek durumda değilsin. Kendine zarar veriyorsun. Bunu yapmandan nefret ediyorum.''

Kadın sonunda suskunluğunu bozdu. ''Sen ancak nefret etmeyi bilirsin zaten.'' Dedi.

''Senden nefret etmiyorum Zöhre. Seni seviyorum.''

''Sevseydin mutlu olmamı isterdin. Sevseydin beni bırakırdın. Sen beni sevmiyorsun. En kötüsü de ne biliyor musun? Sen sevmeyi bilmiyorsun.''

FÜTADE | DİLSUHTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin