YH • 22 | UYANAN TUTKU

Start from the beginning
                                    

Saçmalık. 

Barış iti gelene kadar, Nüket yanında çok rahattı. Barış'ı gördüğü ilk anda gerildiği gözünden kaçmamıştı. Hâlbuki Nüket, kendisiyle konuştuğu zaman yüzünde hoşnutluk belirmişti, jestlerinden bir şekilde hoşlanıyordu, hareketlerine neredeyse alışmıştı. Bunların tekini bile Nüket itiraf etmiş değildi ama Savaş yine de anlıyordu.

 Viski bardağını ahşap tezgâha neredeyse vurarak bıraktı.Tabureden kalkıp köşedeki masaya geçti; buraya oturmakla ne halt yediği hakkında hiçbir fikri yoktu, burdan Nüket'i daha iyi bir açıdan görme fırsatı vardı. Terasa çıkarmalıydı ama o başka bir muhabbetin içindeydi.

  Siktir! Onu uzaktan -özellikle de o piçin yanındayken- izlemek istemiyorum. 

   Ne yapabilirdi ki Barış'ı seçmişti. 

Güçlü çenesini sıktı. Yanına bir barmaid geldi, bu kadınlar ayakta servis yapmaktan daha fazlasını da yapardı. Onu daha önce burda gördüğünü hatırlamıyordu, belki de vardı son günlerde ne buralıydı, ne de buranın içiyle ilgiliydi. Kızın simsiyah saçları vardı, eh bunun boya olduğunu tahmin etmekte zorlanmadı. Üzerinde, mekanın ışıkları üzerine deydikçe parlayan, mini minnacık bir bluz ve kesilerek şort haline getirilmiş pespaye bir kot pantolon vardı. Kadınlar konusunda belirli bir tarzı vardı; Çekici, Olgun. Rafine. Bu kadın çekici ve olgun olmaya yaklaşmıştı ama giyim tarzından yere çakmıştı. 

  Kadın işveli bir sesle, "Sizin için ne getireyim?" diye sordu. Sesindeki işveli ton, flört etme isteğini açığa çıkarıp belli ediyordu. "Sizi birkaç kez bu mekânda gördüğümü biliyorum. Aren'in arkadaşı, Savaş Akduman. Sanırım pek keyfiniz yok."

Bu, keyfin yerinde değilse, keyfini yerine getiririm demekti.

Savaş, düşünceli bir yüzle kaşlarını çattı, sonra aklına gelen şeyle sinsice sırıttı. "Kim diyor?" dedi, az önceki duruşun aksine rahat bir tavırla. "Keyfim gayet yerinde."

   Bu sözlerden yarı yarıya cesaret alan kadın, gülümseyerek ekledi. "Sevindim," dedi, kollarını masaya yaslayarak. "Biz sizin gibi müşterilerimizin daima keyifli olmasını isteriz."

Savaş, cebinden ikiyüzlük olan kağıt para çıkardı. Alaycılığını gözlerinde taşıyan bir bakışla, "Tabii müşterileriniz için nasıl fedakârlıklar yaptığınızı bilmez miyim?" diye konuştu. "Baksana, ama daha keyifli olabilirim," dedi, parayı bar tezgâhının üzerinden kadına doğru iterken. "Bu para senindir. Tek istediğim..." Taburesinde dönüp Barış'ı gösterdi. "Şu çocukla biraz flörtleş, sana yüz verip vermediğini bilmek istiyorum." Cebinden bir ikiyüzlük daha çıkardı, fakat bu defa kadına uzatmadı. "Eh, bana olumlu haberlerle dönmen, beni daha iyi hissettirir, böyle hissedersem de bu para o zaman senin olur."

Kadın önüne uzatılan parayı kabul edip, dudaklarını hafifçe büzdü. "Eh, ben seni tercih ederim ama neyse. Para paradır, iş iştir," dedi, yapmacık işvesinden taviz vermeyerek. "Merak etme, olumlu haberlerle en kısa zamanda geri dönerim."

    Savaş, önündeki kadının ayrılmasıyla, bakışlarını yeniden Nüket'e çevirdi. Kendisine mi öyle geliyordu, yoksa Nüket biraz gergin mi duruyordu? Tuhaftı ama kısa zamanda onu tanımıştı ve şu an onu ruh hâline kadar anlayabiliyordu; gergindi, mutsuzdu. 

Aptal kız. 

  Ne halt yemeye işlevsiz bir hıyarla çıkarsın ki? 

   Ne dönüyordu o masada? Niye gergin görünüyordu? İçinden onu kolundan tuttuğu gibi çekip almak geçiyordu o lanet masadan, ama bunu yapması için bu hakka sahip olması gerektiğini biliyordu. Ve bunu yapması için hiçbir neden yoktu, hem yapsa ne olacaktı ki? Bu neyi çözüp gerçek anlamda Nüket'i kendisine yakın tutmaya yarardı? Nüket kendi ayrılmalıydı o masadan, işi romantikliğe dökecek konumda değildi. 

YARALI HAYALLER (+18)Where stories live. Discover now