Sessiz cehennemin aralık kapıları - Bölüm 9

Börja om från början
                                    

Younghoon gruptaki en garip kişiydi belki de. Konuşunca o kadar garip şeyler söyler, öyle garip hareketler yapardı ki bazen gerçekten uzaylı olduğunu düşünürdüm. Tüm bunlara rağmen aynı zamanda gruptaki en dikkatli kişiydi kendisi. Küçük bir değişimi bile anında anlar, sorunun ne olduğunu kendi çapınca çözmeye çalışırdı.

Birkaç dakikalık sessizliğin ardından iç çekip kafamı Younghoon'un omzuna yasladım. Kafamda o kadar fazla soru işaretleri, düşünceler vardı ki kafam bedenime ağırlık yapıyordu."Bilmiyorum. Gerçekten neden böyleyim, niye böyle hissediyorum ve en önemlisi kimin yüzünden böyleyim gerçekten bilmiyorum."

"Jisung, o çocuktan hoşlanıyor musun?"

Younghoon'un ağzından çıkan kelimeler bir an seslice inlemem sebep olurken, "Neden herkes bu soruyu bana soruyor?" dedim omzuna yasladığım kafamı geri çekerken. "Bilmiyorum. Daha önce ne birinden hoşlandım, ne de birisini sevdim. Hoşlanmanın ne demek olduğunu bilmiyorken neden sürekli bu soruyu soruyorsunuz ki?"

Ağlamaklı çıkan sesim Younghoon'u gülümsetirken, eliyle saçlarımı karıştırarak geri çekildi. "O zaman kendin kendine sor bakalım Jisung. O adamdan hoşlanıyor musun yoksa daha da fenası âşık mı oldun? Bunu kendine sor."

Hiçbir şey söylemeden kafamı önüme çevirip iki gün önce aynı Younghoon gibi Minho hyungun sorduğu soruyu kendime sordum. Gerçekten bu kadar kısa bir zamanda Minho hyungdan hoşlanmaya mı başlamıştım?

O kadar saçmaydı ki. Daha bir ay bile değildi hayatıma girmişti. Nasıl olur da onu bu kadar kıskanıyordum, tamamen kabul ediyordum? Nasıl oluyordu?

Olmayacak hayallerimin yazıldığı defterde en aşağı kısımlarda yazılan aşk kelimesi gerçekten çok yanlış bir yerde mi çıkmıştı karşıma? Ölmeden önce yapılacaklar listemin asla yapılmayacağını bile bile her gün bir çizik atmıştım gerideki adımlarımın üzerine. Haydi demiştim. Haydi bir adım daha.

Sonunda düşüncelerin arasında delirecekmiş gibi olunca öfkeyle saçlarımı geriye çektim ama uzadığı için çok geçmeden tekrar gözlerime girecek şekilde alnıma dökülmüştü. Kendi saçlarım bile kendi belliğimi rahatsız ediyordu.

"Çocuklar, toplanın hepiniz."

Bıkkınlıkla kafamı kaldırıp bize seslenen Sunwoo'ya çevirdim bakışlarımı. Sınıf başkanımız elindeki topu kenara atarken karşımıza geçip hepimizin toplanmasını bekledi. Bu sırada az önce birbirine giren onlar değilmiş gibi Beomgyu kolunu Changbin'in omzuna atmış, yüzündeki sırıtışla yanımıza oturmuştu. Sunwoo'yu görür görmez çocuğun şeytan lambaları yanıyordu.

Beomgyu yüzündeki sırıtışla biraz eğilerek "Bakalım şimdi neye delirecek angry bird," demişti sadece bizim duyacağımız şekilde ama arkamızda duran sınıf arkadaşlarımızdan birkaçı da duyup gülmeye başlayınca kaşlarımı çatarak bacağına vurup susmasını söylemiştim. Ama evi yansa sigarasını uzatıp yanan eviyle sigarasını yakacak kişiliğe sahip olan Beomgyu omuzlarını çekerek geriye yaslandı.

Sonunda tüm sınıfım geldiğini anlayan Sunwoo elindeki kağıdı yukarı kaldırarak "Yetenek yarışmasına herkes mi katılacak yoksa sadece belirli kişiler mi?" diye sormuştu yüzündeki bıkkınlıkla. Büyük ihtimal yine her yıl gibi bu yıl da en sonlarda olacağımızı biliyordu ama o kadar hırslanmıştı ki her yıl pes etmeden sınıfın ismini yazdırmaya devam ediyordu.

𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / MinSungDär berättelser lever. Upptäck nu