13.Bölüm Kaosun Ayak Sesleri

Start from the beginning
                                    

Bahadır hakkında bile böyle düşünüyorsa, Alpaslan ile bir ilişkimin olduğunu sandığında neler olacaktı? Derin bir iç çektim. "Bilemiyorum. Bu kadar mevzularıma dahil olma bence. Onun yerine git ve Lena ile uğraş. Onun Melih ile olan yakınlığıyla uğraş." Kafasını iki yana salladı. "Onlar küçüklüklerinden beri birlikteler ve Melih'in tek bir yanlışını bile görmedim."

Arabamın kapısını açtım. Bu sırada babam konuşmaya devam etti. "Dediğim gibi o çocuklardan uzak dur."

Başımı olumluca salladım. "Tamam."

***

"Hep kahvaltı faslı uzun mu sürer sizin evde?"

Dudaklarımı büzdüm. "Bilmiyorum. Onların uzun sürüyor demek ki. Kendim için bir şey diyemem henüz buralarda yeniyim."

Gözlerime düşünceli bir şekilde baktı. Ben ise yaklaşık bir saat önce babamın uyarılarını anımsamakla meşguldüm. Bana uzak dur demişti öyle değil mi? Hah.

"Eee Kıraç? Şimdi ne olacak? Benim cephemde her şey kontrol altında. Peki senin çevren, gerçeği bilenler olacak mı?"

Kafasını iki yana salladı ve Americano kahvesinden yudumladı. Bir kafeye gelmiştik ve teknik olarak okulu asmış bulunmaktaydım.

"Hayır. Bu şeyi ben ve senden başka kimse bilmeyecek... Benim asıl merak ettiğim yavaş ilerlemekten kastın ne?"

Dilimle dudaklarımı ıslattım ve gülümsedim. "Böyle şeyler çat diye olmaz canım. Biraz romantizm biraz yoğunluk gerek." Bilmiş ses tonuma karşın sırıttı ve masada ellerini birleştirip "Nasıl olacak o?"

"Kaçamak bakışlar, ufak tebessümler, küçük fısıltılı diyaloglar ve bam!" Parmağımı şıklattım. "Herkes inanır."

"Ya sen de inanırsan?"

Duraksadım ve gözlerimi kıstım. Karşımda duran alaycı bakışlar adeta benimle eğlenirken kendi kendime sırıttım ve kafamı iki yana salladım. "Daha önce de demiştim, kriterlerimi karşılamıyorsun. Ben daha çok Bahadır gibi erkeklerden hoşlanırım."

Sinsi planlar çeviren yanımı saklamak için yüzüme esprili ve sevimli bir maske uydurmaya çalışırken hedefime ulaştığımı Alpaslan'ın gözlerindeki o bozulmuş ifadeden sezdim.

Amacım Bahadır ile ilgilendiğimi sanmasıydı ve bu oyun ile birlikte Bahadır'ı üzeceğimi düşündüğüm için benim de üzülecek olmamı sanmasıydı. Böylelikle planını devam ettirirdi sıkılmadan.

Fazla laubali ve istekli gözükmemek adına biraz moralim bozuk gibi bir hal aldım ve kollarımı göğsümde birleştirip derin bir nefes aldım sanki konu Bahadır'a gelince canım sıkılmış gibi. Alpaslan ise üzerindeki ölü toprağını atıp keyiflendi.

"Tüh, desene hayallerinin çocuğunu ilerleyen günlerde çok üzmek zorunda kalacaksın. Dün bile bizi birlikte gördüğünde ki o hali kayda almaya değerdi. Canım sıkıldıkça izlerdim."

Kaşlarımı çattım. Her ne kadar biraz inanmış gibi olsa da düzenli aralıklarla onu tatmin etmek en mantıklısıydı. "İnsanların öfkeli ve mutsuz halleriyle eğlenmekten keyif alır gibisin? Fazla mı boş zamanın var?"

Kafasını hafifçe yana eğdi. "Senin de benden pek farklı kalır yanın yok gibi Ferzan?" Dudaklarımı büktüm. "Ben yaparım. Bu karşımdakinin de yapacağı anlamına gelmez."

Bencil birisiydim ve bir şeyi yapıyor olmam başka birisinin de yapacağı anlamına gelmezdi.

Bu konuyu dağıtmak amacıyla tekrardan dudaklarımı araladım. "Peki sen kendi kazdığın kuyuya düşersen ne olacak? Ya sen inanırsan bu oyuna?"

11 SERİSİ: ATEŞ (+18)Where stories live. Discover now