3

239 24 5
                                    

Denizin dalgaları akşama doğru iyice sakinleşmişti. Meltem serin serin eserken Thomas ve Minho herkesten uzakta, kayalıkların üstünde boş boş denizi seyrediyorlardı. Ne Thomas konuşmuştu ne de Minho.

Nasıl söyleyeceğini bilmiyordu, belki tek bağışık olan Thomas değildi ama yapılan deneyler bu yargıyı çoktan belli etmişti zaten. O tek bağışıktı.

Derin bir nefes aldı Minho. "Tommy, sana bir şey söylemem gerek."

Thomas bakışlarını Minho'ya çevirirken kaşlarını kaldırdı. "Şu Tina hakkındaysa, onu birlikte almaya gideceğiz ve derdini öğrenece-"

Minho sabırsızlıkla lafını böldü. Cesaretini toplamışken bir an önce söylemek istiyordu. "Kız kardeşini tanıyorum Thomas."

Thomas'ın yüzünde anlamsız ve bir o kadar da şaşkın bir ifade vardı. "Ne saçmalıyorsun Minho? Böyle bir şey imkansız."

"Değil, bugün öğlene doğru hatırladım. Siz sinyal bulduğunuzda. Aniden aklıma geldi." Thomas yere destek olarak dayadığı dirseklerini dikleştirerek oturdu.

"Minho, üzgünüm fakat bu öyle kolayca hatırlanacak bir şeye benzemiyor. Düşünsene, aniden bir kızın teki rüyalarıma girip onu bulmamı istiyor. Üstüne de ölüyor. Onun da üstüne bize sinyal gönderiyor. Psişik güçleri mi var bunun?"

Minho bir iç çekti. "İSYAN bizi almadan önce, çok yakın arkadaştık. Ama ben bir süre sonra ona karşı olan hislerimin farkına vardım. Onu daha fazla arkadaş olarak göremiyordum, görmek istemiyordum."

Thomas pür dikkat onu dinlemeye başlamıştı, fakat inanmıyor da gibiydi. "Bak, saçma gelebilir ama bu kadar kısa bir sürede yaşanmadı bunlar. Koskoca on beş sene."

Sabırla devam etti. "İSYAN bizi aldığında ikimizi de farklı labirentlere gönderdi. Onun çığlıklarıydı son duyduklarım. Onu kurtarmak istiyordum ama boynuma saplanılan o iğneden sonra felç gibiydim. Bilmiyorum Thomas, görünüşü de sana çok benziyordu. Labirent'e ilk geldiğinde seni bir yerden anımsamıştım. Koşucu olmanı istememiştim çünkü bana onu hatırlatıyordun. Kendi ellerimle seni ölüme koşturmak istememiştim Thomas."

Thomas daha da şaşkınlaştı. Tam ağzını açacakken Minho devam etti. "Newt'ın ölümü bende bir travma yarattı. Sana söylemedim fakat çoğu geceler hâlâ uyuyamıyorum, çaresiz çocuk gibi gözlerimden yaşlar süzülüyor.

Diğerleri kumlara bir ateş yakmışlar, adeta şenlik yapıyorlardı. Seslerinden dolayı bir şey anlaşılmıyordu.

"Beni affet, sana söylemeyi daha önceden isterdim ama ben, hatırlayamadım. Söylediğin isim sayesinde bunları konuşuyorum."

Yutkundu Thomas. Minho'ya bakarken gözleri dolmuş gibi hissetmişti. "O da kurbandı yani ha? O da o lanet İSYAN'ın kurbanıydı!" Bağırması tüm sesleri örtbas etmişti.

"Ben onun varlığından bile habersizken, benden böyle bir şeyi neden sakladılar? Annemi benden ayırdılarsa, onu neden ayırdılar? Sırf bağışığız diye tüm bunlar oldu. Benim yüzümden Newt öldü. Bunun üstüne Tina'nın da ölmesini istemiyorum. Evet, onu hiç tanımadım ve tek bildiğim ismi. Ama sesi bile anneminkine benziyordu Minho."

İkisi de sessizleşmişti. Minho başını öne eğdi. "Üzgünüm."

"Olma!" diye kükredi Thomas. "Kurtaracağız, kız kardeşimi kurtaracağız." Minho ayağa sıçrayıp sımsıkı sarıldı Thomas'a.

"Tommy, iyi ki varsın."

hey brother, thomasWhere stories live. Discover now