2

282 26 2
                                    

Güneşin ışıkları adayı aydınlatırken nefes nefese gözlerini açtı Thomas. Yanıbaşında Minho da uyuyordu. Yattığı yerden doğrulup öksürmeye başladı.

Aynı rüyaydı bu gördüğü, ama bu sefer daha çok kabus gibiydi.

Tanımadığı kardeşini ölüme kurban ediyordu. Ama sonunda bir isim öğrenmişti.

Tina.

Kız kardeşi olduğunu iddia eden kişinin ismiydi bu. Anılarında böyle bir ismi hiç hatırlamıyordu. Her şey çok hızlı geliştiği için artık ne yapacağını bile bilemiyordu. Rüyasını Brenda'ya da anlatmayı düşündü fakat nedensizce çekindi. Aile sırrı gibi saklıyordu. Sadece Minho'ya anlatmıştı.

Öyle derin düşüncelere dalmıştı ki Thomas, yanındaki Minho'nun uyandığını bile fark edemedi.

"Günaydın Tommy, ama sen genelde bu kadar erken kalkma-"

"Tina." lafını böldü Thomas heyecanla. "Sözde kız kardeşimin adı bu. Minho anlamsızca gözlerini kırpıştırıp uyanmaya çalışırken Thomas'ın dün ona anlattıklarını hatırladı.

"Yerini belli edecek bir şey yaptı mı?" Thomas başını sağa sola salladı ve içini çekti. "O, ölüyordu." Minho'nun yüzündeki endişeli ifade daha korkunç bir ifadeye dönüşürken başına bir ağrı saplanmıştı.

Thomas kaşlarını çatarak ona dönüp ne olduğunu sorarcasına baktı. "Thomas, Labirent'te iken adımı hatırlayacağım zamanki ile aynı ağrı bu."

Thomas daha da kaşlarını çatarken kendi kendine söylendi. "Seni bile etkiliyor mu yani?" Minho cevap vermedi. Başını öne eğdi sadece. Yavaşça ayağa kalkıp denize ilerledi. "Yakın zamanda bu adadan gideceğiz. Ama gitmek de istemiyorum."

Konuyu değiştirmeye çalışıyordu.

"Güvenli değil. Bir seneye yakın bir süredir buradayız. Hatırlamıyor musun, adanın etrafındaki delileri araştırmak için kaç tane adamımızı feda ettik. Bazen ölmek istiyorum." dedi Thomas.

Sinirlendi Minho. "Ölmeyeceksin Thomas. Tedavi sende. İnsanlara yardım etmek için hâlâ bir şansımız var."

"Teresa'nın dediği lafları bana satacaksan eğe-" Adeta kükredi Minho. "Newt öldü Thomas, öldü çünkü geç kaldık. Onun için geç kalsak bile onlarca insan için geç kaldığımız anlamına gelmiyor bu. Evet, bağışıksın ama-"

İçeriden Brenda koşarak geldi. "Sinyal bulduk, başka birileri de var. Delirmemiş birileri."

Thomas heyecanla içeriye girerken Minho lafını yarıda bıraktığı için yutkundu. İnsanları düzeltmek ve daha fazla kurban vermemek istiyordu. Ama Thomas'ın peşinden gitmedi. Onun yerine kendi kendine konuştu.

"Hatırlamak istiyorum Thomas. Tina ismi hiç yabancı değil. Duyduğuma eminim."

Dünyada kaç tane Tina olabileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak kendisinin boş bir umuda kapıldığını düşündü Minho. Ardından Thomas'ın yanına gitti.

İçeriye girer girmez Thomas'ın büyümüş gözleriyle karşılaştı. Fal taşı gibi açmıştı gözlerini, ekrana bakıyordu.

"Nasıl olur?" Minho yanına gidip ekrana baktığında kişinin konumunun altında yazan ismine de baktı. Soyadı belli değildi, sadece ismini vermişti belli ki.

Tina.

Bulunduğu yer Thomas ve diğerlerinin bulunduğu adaya 426 kilometre uzaktaydı. Başka bir şehirdeydi ama orada hayat vardı.

İçeride büyük bir gürültü kopmuştu. "Birilerini bulduk! Birileri yaşıyor!" diye sesler yükseliyordu ardı ardına.

Ve Minho o karmaşa içerisinde hatırladı.

Eskiden sevdiği kızın isminin de Tina olduğunu ve onun da bağışık olduğunu.

Thomas gibi.

hey brother, thomasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin