ÇAKMA POLAT

776 71 11
                                    

        Meraktan arabanın içinde kıvranırken şoföre bir şey sormaktan utanıyordum. Tam “sorsam mı, sormasam mı?” diye düşünürken arabanın yavaşladığını fark ettim. Galiba gelmiştik.

        Işıltılı bir restoranın önüydü sanırım. Ben ineyim diyene kadar şoför kapımı açmıştı bile.

        “Buyurun Yağmur Hanım.” dedi.

        Çok mahcup olmuştum. Sanki kapısının açılmasını bekleyen, bir kapı kolu açmaya bile tenezzül etmeyen insanlar gibi görünmüştüm.

        “Hiç gerek yoktu. Ben açardım kapıyı. Yani ben geldiğimizi tam olarak bilmediğim için…”

        Bana gülümsedikten sonra “Çok iyi birisiniz ama bu benim işim. İçerde sizi bekliyorlar.” Dedikten sonra yanıma iki tane takım elbiseli adam geldi.

        Arkamdaki iki adam gireceğim ikili kapıyı sonuna kadar açarken kendimi Polat Alemdar gibi hissederek içeriye girdim. Bodyguard gibi görünen bu adamlar, şoför kadar sempatik görünmüyorlardı ve onları kapımı açmalarına gerek olmadıkları konusunda uyaramamıştım.

        Çok kalabalık olmalıymış hissi veren büyük ve oldukça lüks restoranda birilerini görememek beni şaşırtsa da şaşkınlığımdan çok, şu an içimde oluşan korkuyu düşünüyordum. Gerçekten mafyacılık falan oynamıyoruzdur umarım.

        Kimseyi görmediğim için ilerde gördüğüm merdivenlerden çıkmaya başladım. Benimle birlikte giren bodyguard beyefendiler kapıda bekliyorlardı. Yavaş ve ürkek adımlarla üst kata çıktım.

        Gözüme ilk çarpan çıktığım bu terastaki muhteşem boğaz manzarası oldu. Gözlerimin içi gülerek boğaza bakarken ciğerlerimi de güldürmek için derin bir nefes aldım.

        “Ben de buranın manzarasını çok severim.”

        Duyduğum sesle sesin geldiği tarafa yöneldim. Gülümsedikten sonra “Ben Korhan.” Diyerek elini uzattı. “Yağmur.” Diye bende elini sıktım.

        “Buyurun masaya geçelim.” Dedi. Masayı göstererek.

        Aşağıda, beni bir mafyanın beklediğini düşünsem de gayet kibar ve beklentimin dışında biriyle karşılaşmıştım. Hatta karizma bile diyebilirdim ama bir Korkut değildi.

        Ben neden onunla karşılaştırıyorum ki şimdi?

        Masaya doğru ilerledik. Ben tam oturacakken sandalyemi çekerek beni biraz daha şaşırttı. Belki bunlar normal şeylerdi ama şu birkaç aydır, Korkut denen odunsu varlıkla bir arada bulunduğum için böyle şeyleri unutmuştum sanırım. Allahtan Mehmet vardı da olaya çok Fransız değildim.

         O da karşıma oturdu.

        “Burada neden sadece biz varız?” dedim tedirgin bir şekilde. Tamam. Kibar falan olabilirdi ama katiller kibar olamaz diye bir kanun yoktu değil mi?

        “Rahat olalım istedim. Biz bize. Kalabalık ortamlardan pek hoşlanmam.”

        “Biz bize derken? Pardon da ne zaman biz olduk?” dedim. Biraz korkmuştum. Kalabalık ortamlardan hoşlanmıyormuş. Zaten en iyi cinayetler yalnızken işlenmez mi?

         “Saçmalama Yağmur abartma istersen.”  Diyen iç sesime inandırmaya çalışıyordum kendimi.

        Manzaraya bakarak güldükten sonra “Ben seni çok daha sevecen bekliyordum. Bu ne asabiyet?” dedi.

YAĞMUR SONRASIWhere stories live. Discover now