~24~

12K 401 176
                                    

Düşünmeyi bırakmak ve nefeslenmek için camın önüne geçeceğim sırada telefonum çaldı. Sesin geldiği tarafa döndüm. Brian ceketini unutmuştu. Ve tabiki içindeki telefonu da.

Hemen gidip ceplerini aradım. Bu erkek ceketlerinde neden yüz tane cep var diye söylenirken telefonumu buldum. Büyük bir umutla ekranı çevirdiğimde arayanın Taylor olduğunu gördüm. Heyecan ve üzüntüye karışık sesimle telefonu açıp "Taylor!" dedim.

Taylor sesimi duyunca rahatlamış gibi nefes verdi ve "Adel!" dedi. Hiç beklemeden "Taylor iyi misin? Güvende misin? Çok korktum sana bişey oldu diye!!" dedim. Nefes alış verişleri düzensizdi. Biraz durup "Ben iyiyim. Sen, sen nasılsın Adel? Brianla mısın?" dedi.

Ona söylememiştim bile. Burada olduğumu nerden biliyordu. "E-evet. Taylor sen burda olduğumu nerden bil-" diyecekken sözümü bitirmemi beklemeden araya girdi. "Gelince anlatıcam güzelim. Sen, sen şimdi sadece dikkatli ol. O pisliğin sana dokunmasına izin verme." dedi.

"Taylor sesin çok kötü geliyor. İyi değilsin" dedim. O sırada odanın kapısı zorlandı. Kapı açılmayınca dışardaki kapıyı tıklatıp "Sana aşağı gelmeni söylemiştim" dedi. Onu boşverip tekrar telefona döndüm.

"T-taylor?" dedim. "Adelin kapatmalıyım. Dediklerimi unutma. Ve sakın beni arama" dedi. Sesi olduğundan daha sinirli ve yüksek çıkmıştı. Bense titrek sesimle "A-ama" derken telefon yüzüme kapanmıştı bile. Yanaklarımdaki ıslaklığı hissettiğimde ağladığımı farkettim.

Kapıdan gelen anahtar sesleriyle irkilerek o tarafa döndüm. Hızlıca yanaklarımı ve gözlerimi silip telefonu arkama sakladım. Kapı açılınca içeri garip ama sinirli gülümsemesiyle Brian girdi.

Hemen "Kiminle konuşuyordun??" diyip eliyle etrafı gösterdi. Ama gözlerini benden bir saniye bile ayırmıyordu. Yavaşça üstüme geldiği için ben de geri geri giderek "K-kimseyle" dedim.

Hâlâ sorgular gibi bakıyordu. Geri gidecek yer kalmayınca duvara yaslandım. Farkedip daha çok yaklaştı. Çekilip gitmeye çalışırken kolumu tuttu. Benden önce davranıp avucunu açtı ve "Zorluk çıkartmadan ver şu telefonu" dedi.

"T-telefon falan yok" dedim. Sesimi ayarlayamadığım için içimden hayal gücü gerektiren küfürler saydırıyordum. Sakin kalmaya çalışıyormuş gibi dişlerini sıkarak güldü. "Adelin. Telefonu ver!" diye bağırdı.

Daha fazla kendimi tutamadan hızlıca bir tokat attım. "Bir daha bana sesini yükseltme. Buraya kölen olmaya gelmedim. Eğer çok istiyorsan git sana kölelik yapması için bir eskort tut. Çünkü çok yakında burdan kurtulucam." diyip hızla odadan çıktım ve aşağı indim.

Dış kapıdan çıkınca derin bir nefes aldım. Söylediklerimden sonra çok rahatlamıştım. Ve ileri gitmeye devam ederse daha kötülerini de söyleyebilirdim. İçimde ona karşı en ufak bir sevgi ya da saygı yoktu.

Bir alışveriş merkezinin sığabileceği büyüklükteki bahçeyi yürüyüp büyük demir kapının önüne geldiğimde iki koruma önüme geçti. "Üzgünüz efendim. Dışarı çıkamazsınız" dedi biri. Kaşlarımı çatıp ona döndüm. "Ne?" diye sinirli şekilde sordum.

O sırada arkamdan Brian gelmişti. Ona dönüp "Ne yapmaya çalışıyorsun!!" dedim. "Nereye?" diye sorduğunda tekrar sinirlenmeye başlamıştım. "Sen içerde beni duymadın herhalde ben tekrar ediyim. Beni burda esir tutamazsın. Anlıyor musun?! Anlamıyorsan Fransızca olarak tekrar edebilirim" dedim.
(İyi demişsin annecim)

Arkamızdaki iki koruma sessiz olmaya çalışsa da güldükleri belli oluyordu. Brian onlara dönüp 'sizinle sonra ilgilenicem' bakışı attı ve kolumdan sertçe tutup biraz önce çıktığım eve doğru sürükledi. Kolumu çekiştirip "Bırak beni!" diye kaçmaya çalıştım.

Adel(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin