göğsünün kanı elime aktı jungkook,

43 25 12
                                    

yorgunluğu kaburgama sinmiş bir geceydi, ellerini bıraktım.

beş eylül,
1984.

jungkook, annesinin tüm gitme diyişlerine anlam vermeksizin, içinde koca bir sevinçle taehyung'un evinin önünde buldu kendini. eline aldığı gülleri düzeltti. usulca kapıyı tıklattı. dakika geçmeksizin, ayçiçeği açtı kapıyı.

bir birlerini görür görmez yutkundu ikisi de. taehyung, bembeyaz kesildi. gözlerini sıkıca yumup, yaşlarını gizledi.

"ayçiçeği'm!" diyerek gülleri taehyung'a uzattı jungkook. ayçiçeği gözlerini açıp, herşeye rağmen içine sinen koca hasreti bastırmak adına sıkıca sarıldı jungkook'a. üç dakika. tam üç dakika öyle bir sarıldılar ki, bir birlerine kaburgalarının içine sokmak istercesine büyük bir şefkatle kucakladılar bir birlerini,

ayrıldıklarında, "jungkook," diye fısıldadı taehyung. "içeri geçsene, annem gelirse görmesin seni."

ayçiçeği'nin gözünden akan bir kaç damla yaşı, elleri ile temizledi jungkook. ardından küçük bir buse kondurdu kirpiklerinin üzerine.

"geçelim, çiçeğim. geçelim."

odasına girdiklerinde taehyung'un, öylesine oturdular karşı karşıya. jungkook, sessizliği gövdesine karışmış ayçiçeği'nin yüzünü izledi bir süre. ardından yutkundu.

"çiçeğim," dedi. "nasıl özlemişim çehreni. çehreni bırak, yazına sözüne hasret bıraktın beni. mektuplarıma niye hiç karşılık vermedin? annem olmasa, sağlığından sıhhatinden şüphe edecek vaziyette olurdum. çok gözledim, çok özledim ayçiçeği. ne ettin, niçin bu habersiz bırakışın?"

bir tebessüm yerleşti ayçiçeği'nin yüzüne. elini dizlerinin üstünde toplayıp, gözlerini jungkook'un gözlerine dikti. "hiç," dedi usulca. "öylesine, jungkook."

jungkook yutkundu. başını salladı.

"tamam çiçeğim, zorlama kendini. sonra konuşuruz. acelemiz yoktur, nasıl olsa, hem sana bir hediyem var."

ayağa kalktı usulca. ayçiçeği'nin arkasına geçti. cebinden çıkardığı gerdanlığı, boynuna takıverdi. siyah ve beyaz kalın iplerle örgü gibi örülmüş kolyenin, ucunda, jungkook'un aylarca ayçiçeği için sakladığı taş vardh.

"her gün sensiz geçen her günün, her zor anın, her tehlikeli gecenin ardında, her ağladığımda, her hastalandığımda, göğsüme sancı indiğinde, hep, ama hep elimde bu vardı ayçiçeği. sen belledim bu taşı yokluğunda. kaburgama bastırdım. gerdanlığını ise kendi ellerimle yapıverdim. güzelliğinin yanında söz etmek düşmez ona, ama yakışır boynuna diye düşündüm."

taehyung, gözünden akan bir kaç damla yaşı kurulayıp, ayağa kalktı usulca. jungkook'un karşısına dikildi. boynuna astığı, güzelliğine ağlanacak olan kolyeni çıkarıp, jungkook'un avuç içine bıraktı.

jungkook, yutkundu. şaşkınlığını gizleyemeden, "beğenmedin mi yoksa çiçeğim?" diye mırıldandı kırgınlıkla

ayçiçeği yüzük parmağını jungkoo'a göstererek, "jungkook," dedi. "ben nişanlıyım. haftaya evleniyorum."

jungkook, ayçiçeği için sakladığı taşı yangının ortasına atmışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin