16

530 62 11
                                    


Kaç dakikadır salonumun ortasında yerde yatıyorum ve sadece tavanı izliyorum bilmiyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kaç dakikadır salonumun ortasında yerde yatıyorum ve sadece tavanı izliyorum bilmiyorum. Zaman mefhumumu yitirmiş durumdayım. Hatta bakılırsa mefhumlarımdan çoğunu yitirmiş durumdayım. Defne'nin dakikalardır bana dil dökmesini, kalkıp konuşmamız gerektiğini anlatmasını ya da arada bir sinirlenip beni azarlamasını umursamıyorum. Sadece orada öylece yatıp tavanı izliyorum. 

Birbirimizi artık tanıyoruz. Karşılaştığım bazı olaylar karşısında verdiğim tek tepkinin öylece yatıp tavanı izlemek olduğunu artık biliyorsunuz. O yüzden sizi meraklandırmadan yine hangi olayın beni sessizliğe gömülüp kulaklarımı tıkayarak tavanla bakışma noktasına getirdiğini anlatayım. 

Leman hanım ile yuvaya gittiğimiz gün o kadar harika zaman geçirdim ki koskoca bir gün telefonuma bakmak aklımın ucuna bile gelmemişti. Günün sonunda telefonuma bakmak aklıma geldiğinde ise ekranda bir sürü cevapsız çağrı ve mesajla karşılaşmıştım. Aklıma ilk önce birisine bir şey olmuş olma ihtimali geldiğinde elim ayağıma dolaşmıştı ve korkuyla annemi aramıştım. 

"Özge, telefonu açıp meşgul olduğunu söylemek ya da beş saniyeni ayırıp kısa bir mesaj yazmak bu kadar mı zor annecim? Size ulaşamayınca ne kadar telaşlandığımı bilmiyor musun? Haber vermek çok mu zor. Defne işlerinin çok yoğun olduğunu söylemese meraktan hala sana ulaşmaya çalışıyor olacaktım." diyerek benim konuşmama fırsat vermeden telaşla konuşuyor annem. "Hayır ben bu işlerini de anlamıyorum senin. Ben ne zaman arasam çok meşgulsün, işlerin çok yoğun ama iş sevgiline geldiğinde nedense o işler hiç de yoğun olmuyor. Maşallah İstanbul geceleri senden sorulur oldu." 

Arka arkaya sitemlerini sıralarken ilk önce onu aramış olmanın pişmanlığını yaşıyorum. Annemin bana ulaşamayınca vereceği bu tepkiyi tahmin edip önceliği Defne'ye vermem gerekirdi. "Annecim çok haklısın. Gerçekten çok özür dilerim. Sana geri dönmem gerekirdi ama Defne de biliyor şu birkaç gün çok yoğun geçti. Toplantıdaydım o yüzden sana geri dönemedim." umarım biliyordur yani. Lütfen biliyor gibi davransın. Gönlünü almak için o kadar çok kıvrandım ki telefonda en sonunda merhametli davrandı canım annem ve esas konuya geldi. 

"Hani Gülistan teyzen var ya." 

"Artık yok mu?" diyorum bir an boş bulunup. "Ay Özge! Ağzından yel alsın. Ne biçim laf o." annem hemen paylıyor beni ve anlatmaya devam ediyor. "Onun kızı evleniyor. Sana da davetiye göndereceklermiş zaten. Düğüne sizde geleceksiniz. Kesinlikle itiraz kabul etmiyorum. Gülistan teyzenin sizin üzerinizde çok emeği var. Siz doğduğunuzda altın taktıydı ikinize de." Annemin söylediklerine anlam vermekte zorlanıyorum bir an için. Gülistan teyzenin kızının düğünüyle bizim doğumumuzda taktığı altın arasında ne gibi bir bağ kurmam gerekiyor benim? Ancak ben daha şimdiye kadar ki kısmı oturtamadan esas bombayı kucağıma bırakıveriyor benim canım anam. "Düğüne Melih ile birlikte gelin. Bizde tanışmış olalım artık." 

Annemin söylediği şeyin anlamını kavrayamıyorum. Şimdi bu kadın benden Melih'i akraba düğününe getirmemi mi istiyor? Aynı zamanda onunla tanışmayı istediklerini mi söylüyor? Çakma sevgilimi bir sürü akrabanın olduğu düğüne getirmemi mi istiyor bu kadın benden? Ben daha babamla tanışmasına bile hazır değilken birden bütün akrabalar ile tanışması ne kadar sağlıklı acaba? Hanım hanım, senin kulakların bu söylediklerini duyar mı? 

Ay Işığı DansıWhere stories live. Discover now