26

287 36 3
                                    

Tastamam - Can Bonomo

Esen rüzgarla ani bir titreme geliyor bedenime

Rất tiếc! Hình ảnh này không tuân theo hướng dẫn nội dung. Để tiếp tục đăng tải, vui lòng xóa hoặc tải lên một hình ảnh khác.

Esen rüzgarla ani bir titreme geliyor bedenime. Dizlerimi kendime çekip oturduğum sandalyede biraz daha büzüşüyorum. Birden omuzlarıma atılan şal ile irkilirken ben arkamı dönemeden yanımdaki sandalye çekiliyor ve Defne oturuyor. Akşam esintisinde üzerinde askılıyla oturan bana tezat kendisi rüzgara gayet dayanıklı bir şekilde uzun kollu ceket giymiş. Ya da kendini soğuğa atıp bu işkence yöntemiyle kurtulmaya çalıştığı zihnini mengene altına alan düşünceleri olmadığı için de olabilir bu. 

Hiç konuşmadan öylece oturuyor aynı benim gibi. Bu yıllardır yaptığı bir şeydi. Hiç konuşmadan yanıma gelir aynı benim gibi oturur ve ben anlatana kadar da öylece durmaya devam ederdi. Konuşmadan, temas etmeden, sıkmadan yanımda olduğunu hissettirirdi bana. Yine öyle oluyor. Aramızda hiç bir sohbet geçmeden bir derdim olduğunu anlıyor ve bana yanımda olduğunu, o güven duygusunu hissettiriyor. Ve ben bir kez daha varlığına şükrediyorum. 

"Umut mesaj attı." diyorum birden bire. Hiç bir tepki vermezken uzaklara dalmış bakışlarımı yüzüne çeviriyorum. Bunu tahmin ediyormuş gibi bir ifade var yüzünde. "Ve Melih bunu gördü." işte bunu hiç beklemiyor olacak ki şaşkınlıkla kocaman açılıyor gözleri. Hiç bir şey sormuyor ama adam akıllı anlatmam için delirdiğini tahmin edebilecek kadar iyi tanıyorum onu.

"Yarın buluşup konuşmak istediğini söylüyor. Eski günlerin hatırına bir konuşmayı hak ettiğimizi yazmış." biz ayrıldıktan sonra hiç ayrılığımızdan ya da eski günlerden konuşmamıştım. Uzun ve kırıklıklarla biten bir hikayenin sonunda bütün yaralarımla kendimi göstermekten kaçınmıştım hep. Kendi yaralarımı kendim sarmak için uğraşmıştım. Ama şimdi aradan geçen onca zamandan sonra eski günlerden bahsedecek olmak boğazımı düğümlüyordu. Defne'nin bunu anladığını biliyorum. O yüzden ne kadar konuşmak istese de kendini tutmaya çalıştığını fark etmek de hiç zor değil. "Yarın sabah eski yerimizde bekleyecekmiş."

Sahilin yakınında kuytuda kalmış bir köşe vardı. Diğer banklardan, insanların hep gittiği köşelerden uzaktı ve daha özeldi. Hep orda buluşurduk. Bana ilk orda açılmıştı. Ve ilişkimizin bir çok anına ev sahipliği yapan o yerde beni yüz üstü bırakıp gitmişti. Bir başıma saatlerce o bankın üzerinde oturuşumu, bir başıma kendimi ayakta tutmaya çalışmamı hiç unutamam. Hani paramparça olduğunuz anlar vardır ya. Hüngür hüngür ağlamak istersiniz ama gözlerinizden bir damla bile yaş akmaz. Ben büyük umutlarla gittiğim o bankın üzerinden bir harabe gibi kalkmıştım. 

Şimdi koskoca kasabada görüşecek yer kalmamış gibi neden orada buluşmak istediğine anlam veremiyorum. "Gidecek misin?" diye soruyor Defne usulca. Başımı karnıma çektiğim dizlerime yaslayıp kollarımı etrafıma doluyorum ve sandalyenin üzerinde bir topa dönüşmüş oluyorum böylece. "Bilmiyorum. Ne yapacağımı hiç bilmiyorum." kendimi onlarca kilometre yol koşmuş gibi yorgun hissediyorum. Bitmişim, yaralanmışım ama hala daha koşmam gerekiyormuş gibiydi. 

Ay Işığı DansıNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ