eigteen, when you're used to rollin' like a rollin' stone

Start from the beginning
                                    

Odaya girdiğimde Jeongguk'un hala uyuyor olduğunu görmek gülümsememe sebep oldu, saçlarını öpmenin ardından telefonumy komodinin üzerine bıraktım. Ses çıkarmamaya özen göstererek dolaptan kendime kıyafet aldım, banyoya girerek üzerimdeki terden kurtulmam gerekiyordu.

Siyah dar kotumun üzerine giydiğim bordo renkli üzerinde sol göğse denk gelen minik arması dışında sade olan kısa kollu tişörtü giydim. Bu gece Jeongguk'un son gecesi olacaktı ve sabah erken saatte uçağı vardı Kore'ye dönmek için, daha fazla antrenmanlarını da aksatamayacağını biliyordum.

Tişörtün eteklerini pantolonun içine sıkıştırmanın ardından fermuarı ve düğmeyi kapadım, altın renginde YSL harflerinin bulunduğu kemeri taktım. Birbirine karışmış saçlarım sinirimi bozarken onları düzelttim aynanın karşısına geçerken.

Saat neredeyse yedi buçuğu bulmasına rağmen Jeongguk hala uyuyordu, ben de kaldığı birçok gecede sabah altıdan sonra nadir uyuduğuna şahit olduğum için bu biraz tuhaf geliyordu.

Yatağa dizimi koyarak Jeongguk'a uzandım, bir elini yanağının altına koymuş, dudakları hafif aralık bir şekilde sakince uyuyordu. "Jeongguk." diye fısıldadım, hiç tepki vermedi. Yeniden seslendiğimde bu kez kıpırdansa da yeniden uykuya döndü, dizimin üzerinde durmak rahatsız ettiğinde yatağa oturdum, çabuk uyanacak gibi durmuyordu.

Parmaklarım gözüne inen saçları kenara çekerken yeniden kıpırdandı ve iç çekti, bu hali gülmeme sebep oldu. "Ggukie." dedim kulağına eğilerek, nefesim onu rahatsız ettiğinde yüzünü buruşturdu, dudaklarımı tombul duran yanağına değdirdim, "Uyku..." diye mırıldandı, bu kez burnunu öptüm.

Uykula halde yüzünü buruşturarak anlamsız bir şeyler mırıldandı, elini kaldırarak onu rahatsız eden beni kovmaya çabalasa da elini yakaladım, dudaklarım bu kez çenesinde gezindi, "Güzel Jeongguk..." dedim, ona bundan daha iyi yakışan bir sıfat olamazdı, o kadar güzeldi ki aklımı başımdan alıyordu.

Gözleri bu kez pes ederek hafif bir şekilde aralandı, hızlı birkaç kırpmanın ardından hala bir arada olan ellerimize baktı ilk, sonra başını bana doğru çevirdi. "Günaydın uyuyan güzel, kalk hazırlan da kahvaltı edelim." dedim, dudaklarımın bu kez adresi minik dudakları olduğunda gülümsedi, sırt üstü dönerek boşta olan eliyle gözlerini ovaladı.

Tuttuğum elini dudaklarıma götürerek avuç içini öpmenin ardından serbest bıraktım, Jeongguk'u uyanırken izlemenin beni bu kadar mutlu ve huzurlu hissettireceği aklımın ucundan geçmezdi. İki kolunu havaya kaldırarak gerinirken üzerindeki ince örtüyü çektim, ellerini kaldırdığından dolayı tişörtü yukarı doğru kaymıştı.

Dudaklarımı açılmış karnına götürdüğümde gülerek eliyle başımı çekmek istedi, huylandığını fark ettiğimde bunu daha çok yapma isteği doldu içime.

Onunla bugün planlarım olduğu için serbest bıraktım, yatakta doğrulara tişörtünü düzeltmenin ardından ayaklandı, terliklerini giyerek banyoya ilerledi.

Gece geç saatte geldiği için o gün hiçbir şey yapamamıştık, dün maçım olduğu için çok fazla yorgundum ve biraz öpüşmenin ardından uyuyakalmıştık. Uyandığımızda ancak o duş almış, akşam yemeğimizi otelin terasındaki restorantta yemiştik ve film için atıştırmalık bir şeyler alarak odaya geri gönmüştük.

Jeongguk odaya geri geldiğinde burada kıyafeti olmadığı için yeniden benim dolabıma yöneldi, dizleri yırtık bir kot pantolon çıkarmanın ardından üzerine beyaz bir tişört ve Seokjin hyungun ne olur ne olmaz diyerek (?) attığı ekose desenli gömleği aldı.

sabah yıldızı' taekookWhere stories live. Discover now