#9: One Omega, Two Bites

Start from the beginning
                                    

Ama aslında Seokjin ve Taehyung sahil kenarında, her zaman gittikleri yalıya giderken Jeongguk en yakın arkadaşlarından birinin evine, Namjoon hyungunun yanına gelmişti.

Seokjin'den ayrılmak acıtmış mıydı? Evet, hatta içindeki alfanın öfkelendiğini de hissetmişti –ama bunun geçici bir aşama olduğunu hatırladı. Onlara zaman vermeliydi; Seokjinle geçirdiği iki haftanın ardından Taehyungla Seokjin'e birbirlerine alışmaları ve mühürlenmeleri için yeteri zamanı tanımalıydı.

Sonra?

Sonrasını düşünürlerdi.

Jeongguk hayatı hep anında yaşayan biri olmuştu, bu yüzden zihninin gizli diyarları geleceğe dair korkutucu teoriler öne sürünce odağını dağıtmaya çalışarak hepsini blokladı, şimdiye odaklandı.

"Jeongguk!"

Namjoon'un hararetli sesiyle Jeongguk daldığı dünyadan kurtuldu, neredeyse beş dakikadır incelediği güzel yüze bakmayı kesip telefonunu cebine attı ve buzdolabına yöneldi. Hyungunun istediği soju şişesini de çıkartıp yeniden salona geçtiğinde Namjoonla Yoongi'yi playstation oynarken buldu. Hyunguyla kalırken alfaya Seokjinle ufak bir tartışma yaşadıklarını, birkaç gün burada kalması gerektiğini söylemişti –bir otele gitmek istemiyordu çünkü adıyla kayıt yaptığı anda şirket hesaplarında görünebilirdi. Jeongguk dedesi tarafından gözetlenildiğinden şüpheleniyordu.

Ya eskiden beri izleniyordu, sadece odaklanmamıştı, ya da evlendiği andan beri onu gözetlemesi için yollanılmış adamlar vardı. Bir ara araştırmayı kafasına not etti.

"Getirdim," diye mırıldandı, sojuyu yere, hyungunun yanına bırakıp sarı kanepeye çökerken. Telefonunu çıkarıp yeniden fotoğrafa baktı; Seokjin'in teni ışık altında daha da aydınlık duruyordu.

Başını geriye atıp inledi. Özlemden ölecekti ve altı üstü iki gün olmuştu. Sadece kırk sekiz saat. Taehyung'un nasıl dayandığını merak etti; balayındayken onu aradığında alfanın gözlerindeki hüznü görmüştü ama o zaman odaklanmamıştı, hatta Seokjin'in heatinde olduğunu vurgulayarak sevişeceklerini bile ima etmişti. Jeongguk onun ne kadar zorlandığını tahmin edemiyordu —öteki alfa Seokjin olmadan iki hafta kalmayı başarmıştı ama Jeongguk daha iki gün bile sabredemiyordu.

"Sorun ne?" diye sordu Yoongi, gözlerini ekrandan ayırıp. Oyunlara aşık biri değildi; sadece Namjoon istiyor diye odaklanmıştı.

Jeongguk, "Hiç," diye mırıldandı, sesi bile gerçeği yansıtmazken.

"Seokjin'i mi özledin?" dedi Namjoon, alay sesinden eksik olmazken. Jeongguk cevap vermedi. "Biliyorsun," diye devam etti hyungu. "Yeni evli çiftler arasında ufak sıkıntılar her zaman olur. Tartışmalar, aynı evde yaşamaya başlamanın getirdiği yük, birbirinizi her gün görme düşüncesi... Yani demem o ki tartışmaların üzerine gidip sorunu çözmelisiniz. Sonsuza dek kaçamazsınız."

"Kim bilebilirdi ki Seokjin gibi bir omeganın bu kadar nazlı olabileceğini." Yoongi kaşlarını kaldırıp geri indirdi.

Pekala, Jeongguk hyungunu bir tık suçlamış olabilirdi. Hyunglarına anlattığı sahte kavgada istemsizce de olsa suçu Seokjin'e atmıştı. Ötekinin kızmayacağını umdu.

Jeongguk bir şey demeden derin bir nefes verdi; gözleri tavana değdiğinde odada bir süre sessizlik oluştu, hyungları oyunlarına geri dönmüşler, sojularını içerken sessizlikle oturmaya devam etmişti. Jeongguk ise zihnindeki sirki duyabiliyordu; her yerden ayrı bir tel çalıyor, zihnini dağıtıyordu. "Sır tutabilir misiniz?" diye sordu birden, gözleri tavana değerken.

Namjoon'un oturuşu değişti –gözlerini oyundan çekip koltukta uzanan alfaya baktı. "Ne gibi?" Sesi yoğun, biraz da emrediciydi. Bir sorun olduğunu anladığı zamanlarda her zaman ciddileşirdi; Jeongguk'un üniversitede edindiği en iyi arkadaşlıklardan biri olmuştu. Aralarındaki yaş farkı başta ilişkilerini çok resmi kılsa da zamanla yakınlaşıp dost olabilmişlerdi.

All About Us | taejinkookWhere stories live. Discover now