"Umut lütfen-" gözleri kızarmış yüzünden ise hüsran akıyordu.

"Dinle!" Sesim istemsiz yüksek çıkıyordu.

Küfürler savurup lanetler etmemek için sürekli kendimi sıkıyordum bu yüzden de  sesimi kontrol edemiyordum.

"Tek bir ihtimalimiz varsa bile şu saatten sonra o da yok! Senden vazgeçtiğim için sevdamın gerçekliğini sorgularken, daha ortada hiçbir şey yokken bizden vazgeçen adamla işim olmaz benim!"

"Umut..." Yalvarır gibi çıkan sesiyle bana bir adım atmak istediğinde onu elimi sertçe kaldırarak durdurdum.

Belki diyeceksiniz ki bu kadar öfke neden?

Bende size diyeceğim ki; boş bir sebepten dolayı onsuz geçen yıllar çok ağrıma gitti.

"Verdiğin kararlar bizden yıllar aldı ve almaya da devam edecek."

Bu da senin cezan olsun Yiğit Şah.

Güzelim manzaraya bakıp derin nefesler alıp verdim. Yiğit Şah'a döndüğümde onun düğündeki hali ile şuan ki halini kıyasladım. Bir saat önceki kendinden emin adam şuan yıkılma evresinde gibiydi. Gözleri üzgün bakıyordu. Çok merak ediyorum da, o beni üzerken ben de böyle mi bakıyordum? Peki, nasıl kayıtsız kalabilmişti? Benim gibi içi gitmiş miydi?

Daha fazla uzatıp da ne onu ne de kendimi üzmek istedim. Sakince konuşmaya devam ettim.

"Benden hiçbir şey bekleme Yiğit Şah. Ben senin için çabalamayı bırakalı çok oldu. Bundan sonra senin için kılımı kıpırdatmam."

Yutkundu, adem elması gözle görülür bir şekilde oynadı.

"Beni buraya nasıl getirdiysen şimdi de geri götür."

Son sözlerimden sonra ona arkamı dönüp arabaya doğru yürüdüm. Arabaya bindiğimde sırtı bana dönük, bıraktığım gibi duruyordu.

Kendine gelmesi zaman alacaktı. Çünkü onu severken tabiri caizse ağzımdan bal damlıyordu. Şimdi ise büyük ihtimalle bu söylediklerime inanamıyor, idrak etmeye çalışıyordu.

Hatrı sayılır bir süre bekledim onu. En sonunda yüzünü sıvazlayıp, iki elini saçlarının arasından geçirdi. Bankın üstündeki ceketini alıp arabaya doğru geldi. Başı hafif önde göz temasından kaçınır gibiydi. Arabaya binip hiçbir şey demeden sürmeye başladı. Yol boyunca tek kelime dahi etmedi, sadece yola baktı.

Onca laf ettim rahatlamam gerekirken bok gibi hissetmem normal miydi?

Kısa bir süre sonra otelin önünde durduk, inmek için hamle yaptığımda bileğimden tutmasıyla elim kapıda kaldı. Yüzüne baktığımda göz altları hafif kızarıktı.

"Senden hiçbir şey beklemiyorum. Ama en azından benim yapacaklarımın önüne geçme. Bırak hatalarımı telafi edeyim, bırak nerden kırdıysam orayı iyileştireyim."

Sıkıntılı bir nefes verdim. Kavga etmek istemiyordum. Ama her sözü beni kışkırtıyordu.

"Ne yaparsan yap. Bu işin sonunda kaybeden sen olacaksın."

Bir zamanlar bana kurduğu cümleleri ben ona kurmaya başlamıştım. Yüzü acıyla kasıldı. Başını iki yana salladı. "Hak ettim." Fısıldamıştı ama duymuştum.

Yine kendini toparladı. Tam gözlerimin içine baktı. Kararlı, kendinden emindi. Onu yıldırmak istiyorumdum, benim gibi omuzları düşsün istiyordum.

"Eğer vazgeçersem adam değilim!" Tok sesi arabanın içini kapladı.

Dayanamayıp gözlerimi devirdim. Hiçbir şey demeden arabadan inip arkama bakmadan topuklu ayakkabılarımla yeri döve döve otele girdim.

KIRLANGIÇ | Tamamlandı ~ Kısa HikayeWhere stories live. Discover now