3.1

363 27 38
                                    

"Gülden hemşire, hastanın serumu bittikten sonra bana haber verin." Merhabalar efendim, bugün ilk nöbet günümdü. Günün aymasına az kalmıştı ama benimde sabrımın son damlalarıydı.

"BURADA SAATLERDİR PANSUMAN BEKLİYORUM, BİRİ BAKACAK MI ARTIK?" Yan bölmeden yükselen sesle yerimden zıpladım. Orada bir hasta yoktu az önce, ya benim devrelerim yanmıştı ya da cidden bakmayı unutmuştum. "Beyefendi, kağıdınızı görebilir miyim?"

"Ne kağıdı doktor? Pansuman diyorum duymuyor musun?" Birileri acil girişi yapmadan gelip sedyeye oturmuştu belli ki. Ayar oluyordum böyle insanlara, yasal yollarla gelsene be adam ne gelip hanzo gibi oturuyorsun? "Kağıdınızla acil giriş yapmadan size herhangi bir şey yapamam."

Sözlerimden sonra arka cebine uzanıp katlanmış kağıdı bana uzattı. Elinden alıp işlemlerini kontrol edip, onu orada bırakıp girişteki hasta kabule kağıdı teslim etmeye gittim. En azından denedim. "Nereye gittiğinizi sorabilir miyim?" Kolumu tutup gitmemi engellemişti.

"Sizin yapmadığınızı yapmaya gidiyorum, şimdi kolumu bırakın." Onun bırakmasına müsaade etmeden kendimi çektim ve girişteki masanın üzerine kağıdı bırakıp geri döndüm.

Sedyenin yanında bulunan kiti kullanacağım malzemelere göre düzenlerken gözlerini sırtımda hissediyordum. Makasla kafasındaki bandajı kesip yaraya ulaştım ama dikişler o kadar kötü atılmıştı ki merdiven altında yapılmış gibiydi ama kağıdında burada tedavi gördüğü yazıyordu. "Dikişlerinizi kim attı?"

"Bilmiyorum, o gece acildeki herhangi biri sanırım. Kafam güzeldi emin değilim." Böyle bir hastanede, bu kadar kötü bir doktor var mıydı gerçekten? "Hangi gece geldiğinizi hatırlıyor musunuz?"

"İki gün önce." Kafamı perdenin arkasından dışarıya uzattım. "Kızlar iki gün önce acilde kim nöbetçiydi?" Koltukta oturan hemşirelerin ikisi birbirine zor durumda kalmış gibi baktılar. "Uğur hoca vardı." Adamın yanına dönüp pansumanına odaklandım.

"Beğenmedin sanırım?" Sorusuna cevap vermeden kafamda Uğur hocayı, bulmaya çalışıyordum. Sanırım tanışmamıştık ama bulurdum. "Yorulmuşa benziyorsun, gel dinlen biraz." Ben daha beni kucağına çekmesine izin veremeden arkamdan bir ses yükseldi. "Hayırdır koçum sen?"

Yağız'a sen nereden çıktın diyemeden solumu sıyıran yumruğu gördüm. Pansuman yaptığım yerin tam tersine gelişine koymuştu. Çığlık atınca güvenlik buraya koşmuş Yağız'ı bir tarafa beni bir tarafa savurmuştu. "Aga ne oluyor aga?" Arkamdan Ateş'in sesini duyduğumda neye uğradığımı şaşırdım. Ona daha sen niye buradasın demeye kalmadan Yağız yeniden atağa geçti. "Dur, çekil şöyle. Uzaklaş Yağız!"

Onu sözlerimle uzaklaştırdığımda Ateş'in yanına geçmesini sağladım. "Tedaviyi tamamlayıp yanınıza geleceğim. Hemen ikinizde dışarıya."

"Hayır ben yaparım, sen çekil şuradan."

"YAĞIZ BENİ DELİ ETME!" En son dayanamayıp bağırdığımda gitmeyi kabul etmişe benziyordu. "Güzel, şimdi çıkın dışarı. Bir daha kimse benim nöbet saatlerimde olay yaratmayacak duydu mu herkes?" Hemşireler bile kafasını sallarken, ilk günden otoriteyi sağladığımı fark ettim. Güç, damarlarımda kol gezerken dönüp boş boş sırıtan ve dayak tehlikesi atlatan hastanın tedavisini tamamladım. "Hemşire, ilgilen burayla."

Ellimi, yüzümü yıkadıktan sonra bahçenin köşesinde duran Ateş ve Yağız'ın yanına gitmek için harekete geçtim ama fark ettiğim şeyle yerime mıhlandım. Üzerimdeki şoku atlattıktan sonra hızlı adımlarla ağızdan dumanlar çıkan canım (!) nişanlımın yanına gittim.

"Sen şaka mısın ya?" Benim geldiğimi fark ettiğinde elindeki sigarayı yere atıp üzerine basmıştı. "Adam sana ne dedi duymadın mı?"

"Duydum ama kendimi savunabilirdim. Hangi cesaretle işin ilk haftasından olay çıkarırsın, neyine güveniyorsun?" Yağız, kaşlarını çatıp bana doğru gelmeye başladığın Ateş bir şey yapacağını düşünüp kolunu tuttu. "Yavaş ol aslanım."

Sen Benim Şarkılarımsın|yarı textingTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang