7. Bölüm •

En başından başla
                                    

Bir kaç dakika sonra, en alt kattaydım.

Doktor odalarının sardığı uzun koridor, gözüme büyük bir korku tüneli gibi gelirken; derin bir nefes aldım ve parmaklarımı içe doğru büküp zorlukla yutkundum. Bir kaç adım ilerledim. Ancak her adımımda, ayaklarımın altındaki fayans uzuyor; gözüme, büyük bir ova gibi geliyordu. Terli avuçlarımı, bacaklarıma sürttüm. Ardından, çabuk hareketlerle Hakan Bey'in koridorun ortasında duran odasına yürüdüm.

Odasının kapısı, yarıya kadar açıktı. İçerden, bir ses gelmediğini işitince yorgun bir nefes üfledim ve göğüsümü şişirerek başımı içeriye uzattım. "Müsait misiniz?"

Hakan Bey, dalgın bir tavırla gömüldüğü kağıtlardan başını kaldırdı. Yorgun gözlerini, kırışıklıklarını gün yüzüne çıkarmak istermiş gibi bir kaç kez kırpıştırdı. Ardından, genişçe gülümsedi. "Veda?" dedi, sorar gibi. Ancak sesi, samimiydi. "Gelebilirsin tabi, müsaitim." Komutuyla birlikte, ciğerlerime işleyen sıkıntı genişleyerek; boğazımı yaktı. Her an, arkamı dönüp koşarak kaçabilirdim. Kapının kirişlerine sıkıca tutundum ve bir kaç adım atarak içeri girdim. "Ben, sizinle bir şey konuşmak istiyorum." dedim, kapıyı arkamda bırakırken. Kapı, gıcırtıyla kapandığında "Tabi, konuşalım." diye, söyledi Hakan Bey.

Ellerimi boğazıma götürüp ovuşturduktan sonra, sakin ancak bir o kadar da endişeli tavrımla; masanın karşısındaki koltuklardan birine oturdum.

"Ben," dedim, yeniden derin bir nefes alırken. "Ben, konuşmadıkça tükendiğimi hissediyorum." Parmaklarımı uyuşukça birbirine geçirip bacaklarımın üstüne bıraktım. Titriyordum. Hakan Bey, elindeki kalemi masaya koyarken tek kaşını havalandırdı ve, "Konuşmak senin için şifa olacak, o halde." dedi. Sesini, neşeli tutmaya çalışıyordu ancak bir ölüyü andıran sararmış yüzüm, onunda tüm enerjisini emmişti. "Nasıl başlayacağımı bilmiyorum." dedim, alnıma yapışan saçlarımı çekiştirirken. Yüreğime yerleşen acı fideleri, büyüyordu. Birer göz yaşına dönüşüp akmak için göz pınarlarımda biriken hüznü yutmak adına, bakışlarımı kaçırdım. "Ne zaman hazır hissedersen, o zaman konuşursun Veda. Seni dinliyor olacağım."

Art arda nefes aldım. Göğüsüm her havalandığında, karanlık anılar derine işliyor boğazıma yerleşen soluğu kesiyordu.

"Ben," dedim, tekrar. Bileklerime dolanan keskin teller, damarlarımı deşti. Hakan Bey'in, meraklı bakışları hala varlığını korurken yutkundum.

"Ben, sekiz yaşındayken tacize uğradım."

Dilimin ucuna gelen kelimeler, zehirli birer ok gibi dudaklarıma saplandı ve değdiği yeri parçaladı. Dudaklarımdan süzülen, hayali kanlar çeneme doğru akarken; gözlerime binlerce buz kırağı saplandı. Ruhum ve kelimelerim, donuverdi. "Veda." dedi, Hakan Bey, cılız bir sesle. Ne söyleyeceğini bilemiyor gibiydi. "Bölmeyin lütfen, bir daha bu cesareti bulacağımı sanmıyorum." Hakan Bey, dudaklarını birbirine sıkıca bastırdı ve çabucak başını salladı. Gözlerim yaşarmıştı. "Yalnızca sekiz yaşındaydım," dedim, isyan edercesine. "Sekiz yaşında, küçücük bir çocuktum." Avuçlarımı, bacaklarımın üstünden çekerek göz kapaklarıma bastırdım. Genzim yanıyordu. "Anlat Veda. Seni asla yargılamayacağım. Anlat, içini boşalt." Odayı Hakan Bey'in yatıştırıcı sesi esir alırken, tırnaklarımı etime sapladım. Her cümlem, şakaklarıma dayalı olan silahın tetiğini çekiyor; kurşun niyetine, beynimi deliyordu.

"Bir gün," dedim, nefeslenerek. "Bir gün, tıpkı diğer günler gibi sokakta oyun oynuyordum. Hava kapalıydı, az sonra yağmur ineceğini tahmin ediyordum ancak yine de arkadaşlarımla eğlenmek daha cazip geliyordu." Dudaklarıma buruk bir tebessüm ilişti. "Onların, annesini anlatmasını severdim. Bazen, annelerinin yaptığı kurabiyelerden getirirlerdi...nasıl desem, bir annenin dokunduğu öyle belli oluyordu ki. Sırf onlar için bile her gün sokağa çıkabilirdim." Ellerimi saçlarımın arasına daldırdım. "Yine öylece konuştuğumuz, bir şeyler atıştırdığımız bir gündü... hemen karşı caddemizde henüz tamamlanmamış boş bir arsa vardı. Arkasında, kırk ya da kırk beş yaşlarında bir adam oturup bütün gün bizi izledi. Onu gördüm, defalarca kez göz göze geldik." Hıçkırdım. Tüm anılarım, hârelerime ağrılı bir şekilde yerleşti.

TARUMARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin