Çatılı olan kaşlarım, imkanı varmış gibi daha da kıvrılırken; topuklarımı sertçe vurarak yemekhaneden çıktım ve etrafa kısaca göz attım.

Bir kaç dakika sonra, Emir'i bahçede ki banklardan birine oturmuş bir halde buldum. Yanında sarışın, uzun boylu bir kız dikiliyordu. Oraya doğru gitmek ile gitmemek arasında, kısa bir süre düşündüm ancak bu tereddütümün yersiz olduğuna karar vererek sarsak adımlarımı hızlandırdım.

Yemekhanenin boydan camını aşıp bahçeye tamamen çıktığımda, ağaçlarla çevrili olan bahçeden tertemiz bir hava burnumdan sızarak ciğerlerime doğru ilerledi ve rüzgar usulca siyah saçlarımı okşadı. Bahçe, diğer günlerin aksine kalabalıktı. Tek başına oturanların yanı sıra, grup halinde sigara içenler; şakalaşanlar ve yüksek sesle kahkaha atıp konuşan insanlar bana lise yıllarımdaki zamanları anımsattı. Sıkkın bir nefes üfleyerek gözlerimi karanlığa bulanmış gökyüzünden çevirip ellerimi cebime soktum ve Emir'in hemen dibinde beliriverdim. "Merhaba."

Her ikisinin de gözleri, birbirinden uzaklaşıp benim üzerime çevrilince; "Merhaba." diyen, ilk Emir olmuştu. Düz duran dudaklarında, sakin bir tebessüm yer edindi. "Nasılsın?" dedim, ılımlı bir sesle. Etkinlik konusunu açmaya hatta konuşmaya bile utanıyordum.

"İyiyim, etkinlik için Liva ile eş olduk az önce. Onun hakkında konuşuyoruz. Sen nasılsın?"

Kuracağım cümle, utançla birlikte boğazıma saplanırken; dişlerimi huzursuzca gıcırdattım alelacele elimi cebime götürdüm. "Ben... iyiyim. Sigara içmek için çıkmıştım, görünce yanına uğramak istedim." Ceketimin sökük cebinden çıkardığım sigara paketini dizlerimin üzerine bırakırken Emir, başını salladı ve, "Sizi Liva ile tanıştırayım." diye, mırıldandı. "Liva, bu Veda." Gözlerimi, ayakkabılarımdan uzaklaştırarak; Liva'nın yüzüne çevirdim. Sarı saçlarının zıttına, yanık bronz bir teni vardı ve yeşile yakın iri gözlere sahipti. "Memnun oldum Veda." dedi, Liva düz bir sesle. Bakışlarımı çevirip usulca başımı salladıktan sonra, "Bende öyle." dedim, sakince. Ardından, paketten bir dal çıkarıp dudaklarımın arasına yerleştirdim.

Sigara içtikten kısa bir süre sonra, Emir ve Liva ile vedalaşarak odama çıktım.

Bundan sonra, düşünecek bir şeyim yoktu. Alaz ile etkinliğe katılacak, basit bir resim çizecektim. Hepsi bu kadardı.

Anahtarı bir kez çevirip kapıyı kilitledikten sonra, ceketimi ve ayakkabılarımı çıkararak banyoya ilerledim ve hızlıca soyunup sıcak suyu ayarladım. Uzun saçlarımı ve bedenimi iyice köpürtüp duruladıktan sonra, üzerime bornozumu geçirip yeniden odaya döndüm ve dolaptan temiz kıyafetler çıkararak üzerimi giyindim.

Yorganı kaldırıp yatağa girmeden önce, komıdinin üzerinde duran külüstür telefonuma kısaca göz attım ve kararsızlıkla yutkundum. Ancak bir kaç saniye sonra doğrularak telefonu elime aldım ve teyzemin numarasını tuşlayıp kulağıma götürdüm. Çok... çok yalnız hissediyordum. Telefon bir kaç çalışın ardından açıldığında, ahizeden teyzemin "Alo." diye, konuştuğunu işittim. Uykuluydu. "Teyze, benim Veda." Elimi çeneme götürdüm. "Veda, nasılsın güzelim? Kusura bakma, bir dava ile uğraştığım için çok yoğunum. Seni pek arayamadım ama aklımdasın."  Mahçup sesine karşılık, istemsizce gülümsedim ve "Önemli değil teyze, yalnızca nasılsın diye aradım." dedim. "İyiyim, kuzum. Sen nasılsın, nasıl gidiyor? Bir şeye ihtiyacın var mı?" Omuzlarımı oynattım ve sanki beni görecekmiş gibi başımı iki yana doğru salladım.

"İyiyim," diye, mırıldandım. "Tedavim iyi gidiyor. Bir şeye ihtiyacım yok, verdiğin paradan hala bir miktar var. Teşekkür ederim."

TARUMARWhere stories live. Discover now