26

428 58 21
                                    

"iki hafta oldu Sam. Onun için çok endişeleniyorum."

Jessica'nın ağlama sesini duyunca banyodan çıkınca üzerimden çıkardığım kıyafetleri de valize tıktım. Valizi kapattıktan sonra hızla odadan çıkıp Jess'in yanına gittim. Beni gördüğü an bana sarıldı.

"Dean. Keşke gitmesen."

Ona sıkıca sarıldım. Saçlarının arasına bir öpücük bıraktım.

"Bir faydam olduğunu düşünsem,  oradaki işlerimi tamamen boşverip kalacağım güzelim. Ama Cass o günden beri benimle de konuşmuyor."

Hem kendini dış dünyaya kapatmıştı, hem de yoğun bir hastalık geçirmişti. Hasta olduğu süreçte iki kez duş almasına yardımcı olmuştum ve bilinci tamamen kapalıyken ona birkaç sefer yemek yedirmiştim. Bilinci açıkken yemek yemeyi reddediyordu.

Bu hale gelmesinin sebebi üzüntünün yanında, uyuşturucu kullanmasıydı. Jessica, uzun zamandır kullanmadığını söylemişti. Ama o fotoğraflar ve mektuplardan sonra yeniden başlamıştı. Bilincini kaybedene kadar bunu anlayamamıştık, ancak doz aşımı sebebiyle kendinden geçince onu hastaneye yetiştirip evdeki tüm zulasını yok etmiştik.

Bu süreçte onun hep yanındaydım, ama o oldukça soğuk ve sinirliydi. Yoksunluk sebebiyle beni birkaç sefer dövmüştü, eli ağır olduğu ve ona karşı koymadığım için birkaç yerim morarmıştı. Ama zamanla uyuşturucuyu aramamaya başladı. Alkol kullanmasına da birkaç gündür mani oluyordum ve tamamen kendinde olduğu için de 4 gündür beni de odasına almıyordu.

"Açmıyor mu?"

Jess kafasını iki yana salladı.

"Kendine zarar vermesinden korkuyorum."

Ona güvenle gülümsedim.

"Bunu yapacak olsaydı inan bana ilk günden yapardı. O ölmek istemiyor, sadece çok üzgün ve hâlâ yasta. Yalnız kalmak ona iyi geliyor."

Kafasını salladı.

"Teşekkür ederim Dean. Sen olmasaydın biz Sam ile bu durumla baş edemezdik. Ne yapar eder o uyuşturuyu tekrar kullanırdı."

Tekrardan gülümsedim.

"Babanla tanışmak için geldim, ama tanışamadan gidiyorum. Üzgünüm."

"Asıl ben üzgünüm D. Seni buraya zorla getirdim. Babamın seyahatinin uzayacağını ön göremedim."

"Hey, hep birlikte tatil yapmış olduk. Bir dahaki sefere."

Gülümsedi.

"Bir dahaki sefere seni buraya sürüklemeyeceğim, kesinlikle babam sizin yanınıza gelecek."

"İzin verirseniz ben son kez şansımı deneyeyim."

Jess minnettar şekilde önümden çekildi. Sam'in koluna girip merdivenlerden inmeye başladığı zaman yavaş bir şekilde kapıya tıklattım. Tahmin ettiğim gibi bir yanıt gelmedi.

"Cass, benim. Gitmeden önce seni görmek istedim."

Birkaç dakika kapıda öylece dikildim. Uyumadığını biliyordum, hâlâ yoksunluk belirtileri gösterdiği için uyuyamıyordu. Beklemediğim bir anda kapı kilidi sesi geldi. Kapıyı açmamıştı, ama kilidi açmıştı.

Derin bir nefes alıp içeri doğru adımladım. Pis bir Castiel beklerken onun yeni yıkanmış olduğunu gördüm. Bornozu ile yatağına uzandı. Saçları ıslaktı ve yüzüne yapışmıştı.

"Sanırım daha iyi hissediyorsun."

Ona nasıl olduğunu sormak yerine bu çıkarımı yapmakla yetindim. Çünkü her halükarda sorumu yanıtsız bırakacaktı. Ona yemek yedirmeme rağmen, onu duşa sokmama rağmen haftalardır sesini bir kez olsun duymamıştım.

"Az sonra yola çıkıyorum. Seninle vedalaşmaya geldim."

Düz bakışları duvardaydı. Ona doğru yürüdüm ve elimi elinin üzerine koydum.

"Castiel..."

Bakışları beni buldu.

"Eğer gitme dersen, kalırım."

Söylediğim şeyde oldukça ciddiydim, ama bana yine cevap vermedi. Umutsuzlukla nefesimi dışarı doğru verdim.

"Pekâlâ adamım. Görüşmek üzere."

Arkamı döndüğümde belki belirsiz bir fısıldama duydum.

"Gitme."

Duyduğum şeyden emin olamadım. Çünkü o kadar kısık seste söylemişti ki, gerçek olup olmadığını anlamakta güçlük çekmiştim. Ayrıca uzun zamandan sonra sesini ilk kez duyuyordum. Anlık bir heyecanlanma için yeterli bir andı.

"Ne dedin?"

Gözlerime bakarken bakışlarını aniden kaçırdı. Duvarın aynı noktasını seyretmeye devam ederken konuştu.

"Uçaktan inince eve arabanla gitme dedim. Impala seni yarı yolda bırakabilir."

Benimle kurduğu en uzun cümleye karşılık ona kızamadım bile. Bebeğimle yine dalga geçiyordu, ama dalga geçecek kadar iyi durumda olması içimi ferahlatmıştı.

"Ama ben seni bırakmam dostum. Yanındaydım ve seni bekliyorum. Gel ve o ülkeyi tekrardan çekilmez kıl."

Gülmeye kendini zorladı ama bunda başarılı olamadı. Onu yargılayamazdım, bu çabası bile takdire şayandı.

Ona doğru eğildim ve yanağına belli belirsiz bir öpücük bıraktım. Kafamı geri çekmeden önce özlediğim kokusunu derince içime çektim.

"Kendini özletme."

Fısıldadığımda gözlerini benimkilere sabitledi. Ne bir hamle yapıyordu, ne de bir mimiği vardı.

"İyi yolculuklar Dean."

Kafamı salladım ve odadan çıktım.

BROTHERS | DESTIELWhere stories live. Discover now