•15• 'Final'

Magsimula sa umpisa
                                        

-Jungkook.

Duyduğum ses ile olduğum yerde çivilendim. Aylardır adını bile duymadığım adamın ismini duymamla kalbim sızladı. Yoksa?... Bir dakika o burada mıydı? Elim ayağım titremeye başladı. Aylardır görmemiştim ve şimdi onu eğer burada göreceksem kalp krizi geçirebilirdim. Ama...

Ya o değilse?

İç sesim yine doğru söylüyordu. Ya gerçekten o değilse. Sonuçta bu Dünyadaki tek Jungkook o olamaz ya. Fakat ya oysa? Yine içim içimi yemeye başladı. Arkası dönük bir adam ve onun karşısında kapşonlu, yüzünü buradan asla göremediğim bir adam daha vardı.

Tamam, bu ikisinden biri Kook olabilirdi. Fakat ikisini de göremiyordum ki! Onların ikisini dinlemek adına yanımdaki çalılıklara yanaştım.
- Uzun zaman oldu özlemişim. Hem geleceğini söyler bir insan şeref yoksunu piç! Aşağı gel sizin oradaki parktayım deyince şok oldum. Bu ne ara geldi diye.
Arkası dönük adam bunları söylediğine göre kapşonlu olan da... Jungkook olabilir?

-Aman be, başıma gelmeyen kalmadı zaten!
Bu kişi kesinlikle Jungkook'tu. Sesinden belliydi. O-o gelmişti. Olduğum yerde kalakalmış gördüklerimin gerçekliğini sorguluyordum. Rüya değildir umarım. Lütfen gördüklerim gerçek-
Jungkook: Benim şimdi gitmem gerek

Ne!? Gidemez!
Onu bulmuşken bir daha kaybedemem.
-Nereye?
Evet nereye?
Jungkook: Jin'in yanına gideceğim.

Benim yanıma mı? Şimdi mi aklına geldim ben senin?! Ben onun yüzünden neler çektim ya. Hem ne yüzle gelecekmiş ki acaba?!
-Nasıl gideceksin? Nerede olduğunu bile bilmiyorsun?

Nerede olduğunu bilmiyorsun derken? Nasıl yani ya? Gerçi ben son zamanlarda Taehyunglarda kalıyordum ve, ve evde kimse yok ki!
-Onu çok özledim. Ne olursa olsun onu bulup, herşeyi anlatacağım ona.
Beni çok mu özlemiş... herşeyi mi anlatacakmış? Bütün bu olanlardan sonra mantıklı bir cevaba ihtiyacım vardı. Neden gittiğini bilmek istiyordum.

Burada gizlenmek beni sıkmaya başladı. Olduğum yerden çıkıp tam onların yanlarına gidecekken Jungkook önden arkasına dönüp gitmeye başladı. Arkadaşı ise benim olduğum tarafa doğru geliyordu. Ben hemen diğer taraftan Jungkook'un gittiği yöne doğru koşmaya başladım. Arkadaşı beni görmemişti.

Jin: Jungkook! Bekle!
Ona seslenmiştim. Sesimi duyduğu an durdu. Arkası bana dönüktü o yüzden ifadesini görememiştim. Bana doğru yavaşca döndü.
Jungkook: Jin?
Hızlı adımlarla yanına doğru koştum. Tanrım onu çok özlemiştim. Bu yüzden ilk başta ona direkt sarıldım. Çünkü şu an buna çok ihtiyacım vardı,

Kokusunu içime çekmeye.

Öyle sıkı sarılmıştım ki ona, sanki beni bırakırsa bir daha gidecekmiş gibi. O da sıkı sıkıya sarılıyordu bana. Saçımın arasına bıraktığı öpücükler, belimde dolaşan eli... tıpkı eskisi gibi.

Uzun süren bu özlem dolu sarılmayı sonlandıran ilk ben olmuştum. Ne kadar onu özlesem ve ondan ayrılmak istemesem de sorularımın cevaplarını merak ediyordum. Neden gittiğini, neden bana haber vermediğini, nereye gittiğini ve daha bir sürü soru...

Jungkook: Seni öyle çok özledim ki sevgilim.
Ben de seni çok özledim sevgilim. Ne kadar bunu dile getirmek istesem de aklımdaki sorular daha önemliydi.
Jin:Neden beni bırakıp gittin?

Gözlerinin içine bakarak konuştuğumda gözlerindeki o kırgın ifadeyi görmüştüm.
Jungkook: Jin.. ben... Ben nerden başlasam bilmiyorum.
Bedenini kaldırımlara bıraktı. O oturunca ben de yanına yerleştim. Hala cevap vermemişti bana.

Jungkook:Abimle birlikte apar topar yurt dışına gitmek zorunda kaldım. Gittikten sonra sana haber verecektim Jin, fakat telefonum kırıldı. Yaptırması için abime bıraktım. Kendisi ise telefonu kaybettiğini söyledi ve benim de ezberim iyi olmadığı için numaran hafızamda değildi.

•Hisset• +Jinkook ✔Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon