"Bebeğim,,"
"Hadi eve gidelim."
~

"Bunu alabilir miyim?"

Eve gireli çok olmamıştı. Ben uzandığım koltukta onu seyrederken, o mutfakta bulunan şekerleri işaret ederek bir şeyler soruyordu.
Olur alabilirsin der gibi kafamı salladıktan sonra yerimden doğruldum ve konuştum.

"Bana ne zaman anlatacaksın Zhan?"

Suratım asıktı. Konuşurken bile belirli bir şekil almamıştı. Sadece asık ve durgundu.
Arkası bana dönük dururken cevap vermesini bekledim. Bir kaç defa bana dönecek gibi oldu ama sonrasında vazgeçti. Suratımın üzerine düşmüş saçlarımı geriye atarken yerimden kalktım. Ona doğru adımlar iken de konuştum.

"Bana neler olduğunu anlatmanı istiyorum."

Ona daha çok yaklaşmıştım.

"Bir şey olduğu yok Yibo."
Hala suratı bana dönük değildi.

"Ha?"
"Dalga mı geçiyorsun!"
"O zaman o olanlar neydi?"
"O kadın neden.."

Sinirliydim. Bu yüzden kendimi sakin tutmaya çalışarak nefes verdim ve ardından devam ettim.

"Zhan suratıma bak."
"Bana anlat."
"Sana yalvarıyorum. Lütfen. Anlat bana"

"Yapamam..."
Sesi çok kısık ve toktu.

"Neden?"

Sorumun üzerine, ellerini dayadığı mutfak tezgahından çekip bana döndü. O an içimde büyük bir acı oluştu. Kendim için olan dinmek bilmeyen acıya yenisi daha dahil oldu. Gözlerinden damla damla yaşlar yere süzülüyor ve ufakça burnunu çekiştiriyordu.

Gözlerini kapatıp açtığında bana baktı.
"Yapamam dedim. Anlatamam."
"Benden öğrenemezsin."

Bu konuşmasından sonra daha fazla irdelemek istemedim. Fakat bir şeyleri açığa kavuşturmamak beni ve zhan'ı daha çok yıpratacak gibi hissediyordum. Elimi çenesinden tutup kendime doğru kaldırdığımda, kendi kafamı da onun hizasında eğdim.

"Tehdit... O kadın tarafından tehdit mi ediliyorsun?"
"Bu yüzden mi Zhan?"
"Bu yüzden mi bana anlatamıyorsun?"

Bu sefer gözleri dolan bendim. Ve o.. o ise gülümsemişti.

"Tehdit mi?"

Gözlerim iyice açılmış karşımda zoraki sırıtan Zhan'a bakıyordum.

"Ben buna tehdit diyemem."
"Bu yaşadığım şey bu denli basit bir kelimeden ibaret değil."

Bana baktı, "Ve sen yibo.." elinin ters kısmı ile, çenesinde tuttuğum elimi ittirirken, "Hiçbir şey bildiğin yok." Dedi.

"Sürekli anlat diyorsun. Anlat, anlat, bana anlat."
"Peki anlattığımda ne yapabileceğini hiç düşündün mü?"
"Benim için bir şeyler yapabilir misin!"

Her zamankinden farklı bir öfkesi vardı. Şaşırmıştım. Bir şey diyemedim.

"Neden sadece beni değilde kendini de düşünmüyorsun?"
"Ben seni kaybetme korkusundan yanıp tutuşurken sen neden ısrarla soru soruyorsun?"

Kaybetmek mi?
Neden bunu söylemişti?

"Sana anlatamama sebebimin kendim olduğunu mu düşünüyorsun?"
"Kendim için mi susuyorum sence yibo?"
"Tüm korkum kendim için mi?"

Kalbim ağrıyordu. Tüm sözleri tokat gibi suratıma vururken cevap veremiyordum. Acizce kafamı yere eğmiştim ki zhan'ın benden uzaklaştığını fark ettim. Adımları bir süre sonra yeniden bana döndüğünde ona baktım. Elinde tuttuğu, benimkinden farklı bir kemanı göğüsüme doğru uzattı ve oraya dokundurdu.

Violinist | YizhanWhere stories live. Discover now