2 | Key

1.7K 138 90
                                    

"Aldım aldım!" dedi Daniel telefonun diğer ucundaki Rupert'a. "Telefonu açtığından beri beşinci soruşun bu. Aldım diyorum ya."

"Abartma sen de." diye itiraz etti Rupert. Bir yandan da önündeki kağıtlara bakıyordu. Sabahtan beri çalışmaktan başı ağrımaya başlamıştı. "Abartmıyorum, belki de altıncıdır. Belki de onuncu." diye bir karşılık alınca da göz devirdi.

"Neredesin şimdi?" sorusuyla konuyu değiştirince Daniel dönüp etrafına bakındı. "İş yerinizin iki sokak arkasındayım. Senin eskiden flörtleştiğin kızın olduğu kafenin önündeyim yani." Daniel gülerek konuştuğunda Rupert ona cevap verecekti ki gözleri içeri giren adama takılınca bir süre arkadaşına cevap veremedi.

"Orada mısın?" Daniel merakla sorunca Rupert eliyle ağzını kapatıp masasına doğru eğildi. "Sakın gelme!" dediğinde arkadaşının kahkaha attığını duyup "Gülme!" diye azarladı. Ama Daniel asla onu ciddiye almıyordu. "Ne demek gelme? Beni bir saatte üç kere aradın nerede olduğumu sormak için. Şimdi mi gelme diyorsun?"

"Gelme, sakın gelme! Sapığın burada." dedi Rupert, onun imalarını es geçip telaşla konuştu. Sonra karşı masasındaki Louis'nin ona anlamsız bakışlarla baktığını görüp boğazını temizleyerek doğruldu. Daniel'ın sorduğu "Ne sapığı?" sorusunu duyunca da göz devirdi. Şanslıydı ki Louis arkadaşıyla ilgilenmeye başlamıştı.

"Dün barda gördüğümüz sapık!" dedi Rupert kısık sesle. Bu arkadaşını daha fazla güldürdü. "Rupert, adam beni hatırlamıyordur bile saçmalama istersen. Hem ne işi var orada? Sen yanlış görüyorsundur. Belki benzetmişsindir."

"Ne bileyim ne işi var? Louis ile arkadaşmış galiba. Tabi ya! Dün ben de bu adamın konuştuğu kişiyi nereden çıkartıyorum diye düşünmüştüm! Karşı masamda oturuyormuş. Ayrıca yanlış görmüş olamam bu kadar pahalı bir takım elbiseyi kimin üstünde görsem tanırım, hatırlarım da."

Daniel onun dediklerinden sonra göz devirdi. "Karşı masanda oturan kişiyi şimdi tanıman bir şey değiştirmedi, ben geldim çünkü." dedi bir yandan da Rupert'ın çalıştığı yere girerken. Rupert daha fazla konuşmadan da telefonu kapattı. "Selam Maddie!" diye seslendi girişteki kıza el sallayarak. Onun enerjisi sabahtan beri çalışan kıza da yansımıştı. "Selam!" diye bir karşılık aldığında kıza gülümseyip yukarıya çıkmaya başladı.

Tanıdığı birkaç kişiye daha selam verdikten sonra yukarı kata çıktığında ona sinirle bakan arkadaşına gülümsedi. Gözünün ucuyla kendisini inceleyen adama bakınca şaşırsa da hiç belli etmeden normal bir şeymiş gibi arkadaşının yanına ilerledi. "Konuşmayalı uzun zaman oluyor, neler yaptın?" diye dalga geçti elindeki poşeti ona doğru uzatırken. "Seni sapığından uzaklaştırmaya çalıştım. Senin ne yaptığını da söyleyebilirim, beni dinlemedin."

Daniel ona göz devirdi. Şu an sırtı dönük olsa da hala o adamın bakışlarını üzerinde hissedebiliyor gibiydi. Açıkcası bunun bir tesadüf olmadığını anlamamak mümkün değildi. Dün o adamın arkadaşıyla konuşurken nasıl sırıttığını görmüştü. Şimdi de buradaydı. Ona bakmak için can atsa da kendisi de onu beğenmiş gibi durmak istemiyordu.

"Gerçekten bunca senelik arkadaşımsın ama çalıştığım yere ilk kez geliyorsun ve bunun sebebi barda beğendiğin birisi öyle mi?" dedi Louis Tom'a doğru, gülerek. "Böyle boktan bir iş yerinin bir şeye yarayacağını asla düşünmezdim!" diye ekleyince Tom da gülerek ona döndü. "Sana yanımda çalışabileceğini söylüyorum, kabul etmiyorsun. Çalıştığın yer lanetli."

Gerçekten Louis düzenli olarak çalıştığı yere hakaret ederdi ama asla da işten ayrılmazdı. Arkadaşları onu anlamıyordu. Rupert da Emma ve Daniel'a karşı böyleydi. Daniel da onu anlayamıyordu. Arkadaşının çalıştığı şirketin bir laneti olduğuna inanıyordu. Tom'un inandığı gibi. İkisi de arkadaşlarına hep bunu söylüyorlardı.

𝐒𝐭𝐮𝐜𝐤 𝐖𝐢𝐭𝐡 𝐔 | 𝐅𝐞𝐥𝐭𝐜𝐥𝐢𝐟𝐟𝐞Where stories live. Discover now