9-Yakında Öğreneceksin.

49 13 6
                                    

Kamp, sakin geçmişti.

Bunu özellikle belirtmek istiyorum çünkü Hanbin ile Donghyuk çoğu zaman bize işkence ediyorlardı. Hoş, onlara sakin bile diyebilirdim. -Tabi Donghyuk'un az kalsın minicik suda Hanbin yüzünden boğulacağını ve Donghyuk'un Hanbin'in bacağını koparırcasına ısırmasını saymazsak, fazla sakinlerdi.-

Aklıma gelen anlar kalbimi ısıtırken bu sıcaklık yüzüme de yansıyordu. İmkanımız varken gülümsemeliydik değil mi?

Uzaktan cüssesi pek belli olmayan beden, kendini yine de belli ediyordu. Hoş, ne kadar göz ardı etmeye çalışsam da kalbim yerinden çıkacakmışçasına atıyordu. Harbin, Ondan daha yakın bir arkadaşım olmasını kıskanacaktı. Ama buna değerdi değil mi?

"Dersin yok mu?" Pekala, yanıma gelmeden basketbol oynadığını bilmiyordum. Güneşin alnında parlayan buğday teni bana göz kırparken bakışlarımı kollarından aşağı akan ter damlalarından alamıyordum. 0, sorusunu tekrarlarken kulaklarımın uğultusu bir nebze dinmiş, beynim işlevlerini az çok yerine getirmeye çalışıyordu.

" Yeni bitti." Beni başıyla onaylayarak yanıma oturdu. Onu kamptan beri görmüyordum ve onu gerçekten özlediğimi daha yeni fark ediyordum. Ev, o ve Jiwon olmadan fazla sessizdi.

"Bugün dersin yok sanıyordum." Birbirimize bakmadan öylece oturuyorduk.

" Canım gelmek istedi." Omuzlarını silktiğinde konuşmamız kesilmişti.

Bir eli dizimdeyken yanlış şeylere odaklanmamaya çalışarak etrafı izliyorduk. Buraya girmek için tabiri caizse kıçımı yırtmam gerekmişti.

Ve ah, kesinlikle buna değmişti.

"Hanbin iyi mi?" Anlık gelen sorusunu anlamaya çalışırken o çoktan bana bakıyordu bile.

"Neden iyi olmasın ki?" Yüzünde önce bir buruşma olsa da kendini toparlaması kısa sürmüştü. Bir şeyleri bilmiyordum, bir şeyleri bilmemek ilk defa beni rahatsız etmişti.

"Neler oluyor Junhoe?" Adını tanıştığımızdan beri ilk defa söylediğimi fark ettim. Tabi bunu onun yutkunuşuyla da fark etmiş olabilirdim, ama fark etmiştim işte.

"Inan bana öğrenmek istemezsin." Bana yaklaşıyordu. İçimde kopan bir şeyler varken o bile umrumda değildi. Hanbin hakkında bir şeyler dönüyordu, bunu en içimde hissedebiliyordum.

"Söyle Junhoe." Ciddi olduğumu anladığında benden biraz uzaklaşmış, derin bir iç çekmişti.

"Yakında öğreneceksin." Yakında falan öğrenmek istemiyordum. Hanbin hakkında dönen şeyi hemen öğrenmek istiyordum.

"Şimdi öğrenmek istiyorum." Eli yavaşça yanağıma çıktı, bir süre oyalandı. Nefesime kadar titrerken gözlerimi hangi ara kapattığımı bilmiyordum.

Beni bu kadar etkilemesi normal değildi.

Hem, Donghyuk ne demişti...? Flörtü var demişti. Şimdi neden bana böyle davranıyordu ki?

Zor da olsa yutkunup yanağımı elinden ayırdım. İçim yansa da önceliğim Hanbin'di.

"Söyle bana."

-

Bu zamana kadar hep başıma iş açmayı bir şekilde becermiştim. İnsanların uyarılarını dinlemeyerek bir şekilde hep darbe yemiştim.

İlk defa Hanbin'den başka birini koruduğumda 12 yaşındaydım. Alt sınıflardan çocuklar yan sınıfımdaki çocuğa dalaşıyorlardı. Dayanamayarak, herkes salaklık ettiğimden bahsetmişti dönem boyunca, çocuğa yardıma gitmiş, en çok dayağı ben yemiştim. Ama canımı dayaktan çok çocuğun sözleri yakmıştı.

heyahe//JunhwanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin