10. BÖLÜM

804 70 49
                                    

Yüzüme vuran güneşle beraber huysuzca araladım gözlerimi. Senin gibi perdenin ben...

Perdeyi sonuna kadar çekip aralıklı bir yerin kalmadığına emin olunca tekrar yatağıma girdim. Annemin sesini duymasaydım uyumaya kaldığım yerden devam edebilirdim.

"Nalan! Kızım bak arkadaşların gelmiş!"

Arkadaşlarım? İyi de benim, evime gelecek kadar yakın olduğum bir arkadaşım yoktu ki...

Annem odamdan çıkar çıkmaz üzerimi alelacele giyindim ve salona geçtim. Gelenler mahalleden birkaç kızdı. Nasıl ve kimden duymuşlardı acaba? Öyle çok büyük de bir şey değildi...

Kısa bir çay faslının ardından, geçmiş olsun dileklerini bilmem kaçıncı kez dile getirip gittiler. Gelenlerle samimi olmasam da böyle önemsenmek hoşuma gitmişti açıkçası.

Annem onları uğurladıktan sonra gelip yanıma oturdu. Ellerimi ellerinin arasına alarak dolu gözlerle bana baktı.

"Nalan'ım... Dün çok korkuttun bizi. Seni öyle hastane yatağında görünce... Aklıma baban geldi. Sen uyuduktan sonra öyle çok ağladım, öyle çok ağladım ki kızım... Aman diyeyim, hep dikkat et kendine. Yorma kendini. Bir tane kızım var benim."

Annemin gözlerinden süzülen yaşlara baktım.

Anneler, annelerimiz. Başımızın tacı annelerimiz...

Bir elimi ellerinden çekip gözyaşlarını sildim.

"Sen merak etme anne. Kendime daha iyi bakarım bundan sonra."

Kolumu cimcikleyip "Bakma da gör! Serseri seni..." dedi.

Gülüp sarıldım anneme. Ah, annem olmasaydı ne yapardım ben? Onun o cennet kokusunu solumadan nasıl devam ederdim hayatıma? Zorlukların üstesinden nasıl gelirdim? O yanımdayken, kimse yenemezdi sanki beni. Hiçbir şey gelmezdi başıma. Hep güvende ve huzurun tam ortasında olurdum.

Allah'a, "annem" gibi bir anneyi bana bağışladığı için bir kez daha teşekkür ettim.

Bu duygusal seansın ardından odama geçip biraz daha uyudum.

Uyandığımda akşamüstü olmuştu. Kendime iyice geldiğimi hissediyordum. Telefonumu elime alıp saati kontrol edeceğim sırada cevapsız bir aramanın olduğunu gördüm.

Arayan Emir'di.

Geri arama butonuna basarak açmasını beklemeye başladım.

Sesini duyduğumdaysa içimde uyuyakalmış olan kelebekler canlandı hızlıca.

"Alo, Nalan. Nasılsın?"

"İyiyim, sen?"

"Ben de iyiyim. Seni merak ettim. İyi olduğuna eminsin değil mi?"

Bu ilgisi karşısında ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemiyordum.

Alışık olmadığım şeylerdi, mâlum...

"Evet, iyiyim. Uyuyup dinlendim iyice."

"Müsaitsen... Bu akşam seni bir yere götürmek istiyorum."

Heyecandan nefesim kesildi. Neredeyse yarım dakika boyunca konuşamadım.

Emir "Nalan? Orada mısın?" diyince kendime gelebildim ancak.

Emir... Benimle... Bir yere gitmek mi istiyordu yani? Ben doğru mu anlamıştım?

Uyanamamış mıydım acaba? Hâlâ mı rüyadaydım? Allah'ım hayır... Lütfen bu bir rüya olmasın, yalvarırım.

NALANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin