4. BÖLÜM

779 72 75
                                    

Düğünün üzerinden iki gün geçmişti. Abim gelip masaya oturmuş, Saadet Teyze'nin tatlılılıkları sayesinde olay çıkaramamıştı.

Ve bugün de -düğünün dedikodularını kaynatmak için olsa gerek- altın günü vardı Saadet Teyze'nin evinde.

Ev, Emir'in evi...

Yani tabii ki gideceğim. Aksi düşünülemez zaten.

Annemle beraber, hazırladığımız keki saklama kutularına yerleştiriyorduk.

"Hayırdır hangi dağda kurt öldü? Gelmezdin sen."

Doğru, kolay kolay gitmezdim altın günlerine.

"Anne seviyorum Saadet Teyze'yi, biliyorsun."

Olayı çakmaması için dua ediyordum. Emir ile ilgilendiğimi bi' fark ederse mahvederdi valla beni. Çocuğu seviyordu da, abim...

"Geçen gün Zafer bir şeyler saçmaladı. Onunla bir alakası yok değil mi?"

Panikle "Ne ile?" dedim.

"Oğlan. Saadet'in oğlan."

Safa yatıp Emir'in abisini kastettiğini düşünerek cevap verecektim ki lafı ağzıma tıktı.

"Neyse, o kadar da delirmemişsindir herhâlde." diyip güldü.

Ben de güldüm.

Evet anne, o kadar delirdim.

Mutfaktan çıkıp montlarımızı giydik. Elimizdeki saklama kutularıyla sokağa inip Saadet Teyze'nin evine doğru yürümeye başladık. Eve girer girmez harika kokular karşıladı bizi. Saadet Teyze becerikli kadındı vesselam.

Ben oturma odasına geçtim. Henüz kimse gelmemişti. Annem Saadet Teyze'ye yardım edeceğinden erken gelmiştik biz. Eh bir de ön dedikoduları vardı bunların.

Elimi yıkamak için lavaboya gideceğim sırada Emir'in odasının önünden geçtim. Girmek istiyordum, korkuyordum.

Kimse evde yoktu, annemler mutfaktaydı. Ne olurdu ki? Hemen bakıp çıkardım.

Banyodan dönüşte kapıyı araladım. İçeri girip arkamdan kapattım. Odasına göz gezdirdim. Normal bir genç odasıydı işte. İlk dikkatimi çeken kitapları oldu.

Tam üç kitaplık yan yanaydı. Kocaman bir kütüphanesi vardı yani. Kalınlığıyla dikkat çeken hukuk kitapları dışında genelde Türk Edebiyatı'ndandı. En sevdiğim kitabı görünce elime aldım.

Kürk Mantolu Madonna.

Sayfaları karıştırırken sonlara doğru altı çizili bir cümle gördüm.

"Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin."

Gülümsedim.

Ah, Sabahattin Ali...

Yanına düşülen not dikkatimi çekti hemen sonra.

Figân eden.

Bu...

Bu benim ismimin anlamıydı. Beni mi kastetmişti yani? Heyecanla birkaç kez daha okudum.

Figân eden.

Figân eden...

Ben heyecanlı bir şekilde diğer sayfaları karıştırırken odanın kapısı açıldı. Gelen Saadet Teyze olmasın lütfen... Annem olsun nolur Allah'ım.

Ona bir açıklama yapabilirdim en azından.

Korkuyla arkama döndüm.

Gelen her ikisi de değildi. Emir'di.

NALANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin