17- Çalıkuşu

65K 2.8K 1K
                                    

Herkese merhabalar 🌸

Bu bölümün benim için çokça önemli olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Bir tık fazla hassasiyet bekliyorum o yüzden 🧡

ipekellaa Nupiiii milenyumlaneti bu bölüm sizin için gelsin🧡

Son olarak yeni kapağımızı nasıl buldunuz diye sorup keyifli okumalar diliyorum 🖤🌙

"Şifa olalım mı?" dedim incecik sevgi dolu sesimle. "Olalım, geç kalmayalım..."

Saniyeler hatta belki de dakikalar birbirini kovaladı ancak Arslan kahvelerini ayırmadı üstümden. Şaşkındı. Şaşkınlığı konuşup derdini kelimelere dökemeyeceği kadar fazlaydı. Belki de sessizliğe eşlik eden eşsiz gözleri verilebilecek en iyi yanıtı veriyordu bana. Süslenmiş kelimelere, bir temasa ihtiyaç duymadan.

Bu hali dudaklarımda küçücük bir kıvrımın oluşmasını sağlayacak kadar hoşuma gitti. Onu afallattığım, gözlerinde ışıldamaya sebep olduğum böyle anlara bayılıyordum.

Arslan'ı kendine getiren de yakalamakta üstüne tanımadığım bu ufacık gülümseme oldu.

Hızla uzanıp tuttu yüzüğümü gözüne sokarcasına uzattığım elimi.

"Bir an..." dedim aylar önce düğünde beni dansa kaldırırken onun yaptığı gibi. "Bir an elim havada kalacak sandım."

Ondan alıntılarla ona yürüyordum ve bu feci bir şekilde onun hoşuna gidiyordu. Bir anda belimden tutup kendine çekişi, etrafımızdaki kimseyi umursamadan dudaklarını dudaklarımla buluşturmasının sebebi de buydu zaten.

Bedenlerimiz bir bütün haline geldiğinde eli bel çukurumdaki yerini almıştı. Baş parmağının ufak hareketleri bir bez parçasının üstünden bile öylesine etki ediyordu ki tenime, bütün bedenim bir ateşin ortasında kalmışçasına sızım sızım sızlıyordu.

Dili dudaklarımın arasında hüküm sürerken nefessiz kalmıştım ve o bana bir nefeslik mühlet vermek istercesine ayrılmış "Gerçek misin sen?" diye efsunlu sesiyle sorgulamıştı varlığımı.

Dudaklarımda onu cezbetmek istercesine yeniden oluşan kıvrımı ise bir kez daha yanıtı olarak kabul etmiş ve benim dur dememe bile müsaade etmeden yeniden birleştirmişti dudaklarımızı. Müsaade etse bile dur der miydim orası ise tam bir muammaydı.

Dişleri alt dudağımı yeniden esiri ettiğinde bu hareketin beni ne denli etkilediğini biliyordu Arslan. Biliyor ve belki de dudaklarımın arasından dökülecek iniltiyi istiyordu ancak onun aksine duyulacak bu ses o an için bana utanç kaynağı olurdu sadece.

Dokunuşlarındaki üç günlük hasret öyle gözler önündeydi ki bir an başka türlü nasıl olacağını düşündürmüştü bana. Saatlerin, günlerin bile tesiri bu kadar fazlayken üstümüzde bir ayrılığın bizi ne hale getireceği.

Bu fikir benim kalbimdeki düzensiz ritmin sebebini heyecandan korkuya çevirirken usulca ayrılmamızı sağladım. Kollarım boynundaki yerini aldığında uzaklaşamamıştım ondan. Sadece soyutlandığım çevreden, nefesimi düzene sokmak için alnımı alnına dayamıştım.

"Huu Huuu..." diye arkamızdan gelen yüksek bir tiz ses ayılttı bizi. Ben hızla uzaklaşmak istediğimde Arslan bu izin vermeden bedenimi bedenine yaslamış, öyle dönmüştük gelen kişiye.

MÂHPAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin