Bölüm 15

690 34 3
                                    

[Jack]
Günlüğü kapattım. İlk göğsüme bastırdım sonrada cebime koydum. Kalbime ne kadar yakın olursa, o kadar güvende olur diye düşünüyordum. Tekrar pürüzsüz buzdan balkona çıktım. Yere çöktüm. Biraz önce Elsa'nın durduğu yere bakakaldım... Tıpkı Kara'nın, Elsa'yı kaçırdığında olduğu gibi... Tek sorun bu sefer yapabileceğim hiçbirşeyin olmamasıydı... Arkamda duyduğum ses ile şaşırdım. Ama bu şaşkınlığım yüzüme vurmadı. Vuramadı. Sanki yüzüm kalın bir hüzün duvarına dönüşmüştü... Hiç bir duyguyu geçirmeyen bir duvara... "Jack..." Cevap vermedim. Ses iki-üç kez tekrarladı. En sonunda arkamı bile dönmeden, bana, şu kış tatillerini başlatan, çocukların odalarına kar yağdıran Jack Frost ' a ait olmayan titrek ve zayıf ses çıktı ağızımdan," Beni yalnız bırakın Kuzey..." Bir şey diyecek gibi oldular ama demeyip gittiler. Elsa'nın bütün güzellik ve zarafeti ile süzüldüğü yerlere baktım... Bu... Garip bir histi... Demin oradaydı. Ama artık yok. Onu geri getirmeyeceğini bilsemde adını haykırmak, sesim çıkmayana kadar çığlık çığlığa bağırmak istiyordum... Demin ışıl ışıl mavi gözlerini Ay'a dikmiş bakarkenki anı geldi gözlerimin önüne... Ne kadar huzurlu ve rahatlamış görünüyordu. Sanki ona çok büyük bir yük olan bir yalanın gerçeğini öğrenmiş gibi... Ne demişti bana? Gözler yalan söylemez... O zaman... Belkide...
Ay... Ona söylemiş miydi? Bunun artık bir önemi varmıydı ki? Kar meleğim bir meleğe yaraşır biçimde gök yüzüne süzülmüştü... Ama içimden öldüğünü kabullenmek gelmiyordu. Başka çarem varmıydı? Sanırım hayır. Gözlerim buzdan balkonun kenarına kaydığında minik bir pırıltı gördüm. Oraya doğru gittim. Artık ağlamamı önleyecek hiçbirşey kalmamış gibi görünüyordu. Minik kar tanesi kolyesini elime aldım. Elsa'dan bana kalan son şeydi bu... Üzerindeki yazı hala aynıydı. "Karanlıkta korkulacak hiçbir şey yoktur... " Keşke... Keşke meleğim, hala hayatta, yanımda olabilseydi... Bir yanım bana kızdı. "öldüğünü nasıl bu kadar kolay kabulleniyorsun?" Diye. Ama dediğim gibi başka seçeneğim yoktu...
Başımı buz zemine dayayıp yere uzandım. Kolyeyi elimde sıkıca tuttum. Ve bir uyku dalgasının beni alıp götürmesini bekledim.
***
"Elsa!" Beni duymadı. Tekrar bağırdım. "Elsa!" Yine bir tepki vermedi... Üçüncü kez bağırdım bunun üzerine yavaşça arkasını döndü. Gözlerini iri iri açıp mırıldandı, "Jack..."
***
Sarsılmaya başladım. Deprem mi oluyordu? Belkide ölüp Elsamın yanına giderim. Gözlerimi açtım. ilk gözüme giren güneş ışıklarından hiçbir şey göremedim. Ama sonra gözüm alıştığında başımda bekleyen Kuzey'i gördüm. Ben gözlerimi açınca rahatlamış bir ifade ile "oh. Tanrım Jack bir an... Senin..." "Ne?! Öldüğümümü sandın Kuzey? Sence o kadar şanslı mıyım Ha?!" Ona kızmamalıydım... Hiçbir suçu yoktu... Ama önüme gelen herkese bağırıp çağırmak, kendimi dünyadan soyutlamak istiyordum... "Seninle konuşmak isteyen birisi var..." Dedi ve gitti bende ayağa kalktım. Ve Hicccup ile göz göze geldim... Onunda gözleri dolmuştu... "Yoksa...o..." Başımı salladım. Bir an, sadece bir an ikimizin çok benzediğini düşündüm. İkimizde aynı nedenden gözleri dolmuş bir şekilde birbirimize bakıyorduk... Ama onunla bu aynı şey bile değildi. O Elsa'yı seviyorsa bile asla benim sevgim ile boy ölçüleşemez. Beraber duvar kenarına oturduk. Konuşmaya başladı,"Onun yerine geçebileceğini düşünmüştüm..." Ne diyordu bu çocuk? "Ne?! İç çekip konuşmaya devam etti. "İki yıl önce... Astrid ile beraber ejderhalarımızla uçuyorduk... Bir şey Astrid'in Ejderhasını korkuttu ve Astrid aşağı düşmeye başladı... Elimden geleni yaptım... Hatta peşinden atladım... -gözümde biriken yaşları sildi- ama... Onu kurtaramadım... Bunu, sadece sana anlatıyorum. Çünkü beni anlıyorsun. Sen, Elsa için ne hissediyorsan bende Astrid için onu hissediyordum... İki yıl boyunca kimseyle konuşmadım... Odamdan bile çıkmadım... Halbuki yönetmem gereken, iri kıyım vikinglerden oluşan koca bir köyüm var. Bir gün Rapunzel gelip beni zorla odamdan çıkarttı. Ve Elsa'nın yanına götürdü... Bana köyüme iyi bakmamı söyledi... Astrid'de bana hep bunları söylerdi... Bende bir an için... Şey olabilir diye düşündüm..." Devam etmedi. Etmesini de istemiyordum... O da acılar içindeydi...
Nefesini verip "özür dilerim... Ben... Koca Bir aptalım..." Sırıttım. "Hayır ben koca aptalım. " Kimseye lakabımı vermem. Ayağa kalktım. Ve uçmaya başladım. Gözlerimi kapadım. Elsa ile ilk uçtuğumuzda olanlar geldi aklıma... Nasıl da korkmuştu...
Bu anı hatırlamak istedim. O yüzden bir yere inip cebimden günlüğü çıkarttım.
-yola çıkış- ( 3. Bölümün aynısı isteyen atlayabilir.)
Jack'in uzattığı elini tuttum. Tuttuğum anda beni kendine doğru çekti ve kucağında aldı. Sonra yanımızdaki açık pencereden atladı. Aşağıya doğru son hız düşüyorduk ve bu salak gülüyordu. Birşeyler mırıldandı. rüzgar ile ilgili birşeydi sanırım. Öleceğimizi anladım ve gözlerimi sımsıkı kapatıp düşüşe hazırlandım Ama yere düşmedim...tek gözümü açıp Jack'e baktım bana alaycı bir gülümsemeyle bakıyordu."Öldük mü?" Diye sordum. Bir kahkaha attı ve "Hayır. Ben hiç ölmene izin verirmiyim?" Dedi "o zaman niye hala düşmedik? Yada düştükte benmi hissetmiyorum?" Bir kahkaha daha attı

Hayır yani çokmu komik konuşuyorum?!

"İstersen gözlerini aç ve bak prenses" gözlerimi açtım ve baktığımda ne gördüm biliyormusunuz? Herşeyi... bütün krallığım görünüyordu burdan. Ama nasıl çıktık buraya?"Jack... yoksa biz şu an..." "Evetttt prenses uçuyoruz." Dedi gözlerimi ilk kocaman açtım sonra sıkıca kapadım. Ve jack'e daha sıkı tutundum. "Korkma Elsa... düşmene izin vermem" dedi. Hata mı yaptım bilmiyorum ama gözlerimi açıp ellerimi biraz gevşettim."Bu daha iyi az kalsın boğuyodun beni..." bunun üzerine hafifçe gülümsedim. Jack'in yüzünde mutlu ve rahatlamış bir ifade belirdi. "Gülümsemeni özlemişim" birkaç ton kızardım. Sonra aşağıyı izlemeye başladım. Fark etmeden düşüncelere dalmışım...komşu krallıkların baskıları üzerine kraliçelik şeyi uzun bir süre ertelenmişti doğrusu bu benim için daha iyi olmuştu... Anna hergün kapıma gelip 'Kristoff' ve 'Hans' adlı iki adamdan bahsediyor... aralarında mı kalmış neymiş...düşüncelerden sıyrılıp Jack'e döndüm hala bana bakıyordu o da dalmış gibiydi. "Niye bana bakıyorsun?" O da Düşüncelerden sıyrılıp bana cevap verdi "haklısın sana bakmayım da aşağıya düş değilmi? Bak orada kardeşin var belki şu kavga eden adamlara söylerde seni tutarlar..." Annadan haberim vardı dediğim gibi herşeyi bana anlattı ama...kafamı dağıtmak için başka bir soru sordum"Ne yani beni hiç tanımadığım bir adamın kollarına mı bırakacaksın?" Ben bunu diyince birden ciddileşti sonra düşünür gibi oldu en sonunda da Özür dileyen bakışlarla baktı. "Ama düşmeme izin vermediğine göre böyle bir sorun yok değilmi?" Eski neşesi geri geldi bir anda, başını hafifçe salladı. Bir süre sonra gözlerim ağır ağır kapanmaya başladı kendimi zar zor uyanık tutuyordum. Jack'te fark etmiş olacakki "uyuyabilirsin Elsa daha yolumuz uzun..." dedi bende kendimi uykunun kollarına bıraktım. ..
***
Yorgun bir gülümseme ile günlüğü kapattım. Göz kapaklarım kapanıyordu. Bu Kara'nın kabuslarından çok... Immm... Tatlı bir uykuydu... Bende uykuya karşı koymayı. Bırakıp gözlerimin kapanmasına izin verdim..
***
Karanlık bir yerdi... Elsa'm geldi aklıma... Karanlıktan nefret ederdi... Taş duvarlardan destek alarak ayağa kalktım. Gözlerimin karanlığa alışmasını bekledim. Ama bir süre sonra sonra buna gerek kalmadı. Ay ışığı odayı dolduruyordu. Etraf hafif ve tatlı Ay ışığı ile aydınlanınca bana arkası dönük kızı gördüm... Geçen seferki rüyamdaki gibi, seslendim ona. Bu sefer ilk seslenişimde bana döndü "Elsa..." Bana kırgınlıkla bakıyordu... Bu bakışı hiç sevmedim... Daha önce bir kere böyle baktı bana o da... Diş... Umarım anlamışsınızdır...
"Jack... Neden beni kurtarmaya gelmiyorsun?" Cevap vermek istedim ama hem kusursuz sesi ile kendimden geçtim hemde söyleyecek bir şey bulamadım... Devam etti,
"Yoksa, öldüğümümü düşünüyorsun?" İçinden hiçbir şey çıkmayacağını bilsemde ağzımı açtım. Ama zaten bir şey dememe zaman kalmadan konuştu.
"Umudunumu kaybettin?" Gözleri hayal kırıklığı doluydu...
"Eğer sen bile yaşadığıma inanmıyorsan..." Bakışlar yere indi.
"... Demekki ben gerçekten ölmüşüm..."
Dedi gözünden bir damla yaş süzüldü... İşte buna dayanamazdım... Ağlamasını görmek...
"Hayır, kar tanem... Beni affet... Ben... Umudumu asla kaybetmemeliydim... Hepsi benim suçum... Ama unuttunmu? Ben koca aptalın tekiyim... Hatalar yaparım işte." Minik... Miniminnacık gülümsedi... İşte bu, herşeye bedel... Masmavi gözlerini doğruca gözlerime dikti... "Öyleyse umudunu hemen bul... Tamammı koca aptal?" Gülümsedim. "Buldum bile..." O da gülümsedi... Okuduğum şeyleri hatırlayıp "gülümsemeni özlemişim..." Dedim. O da yine kızardı... Keşke hep bu rüyada yaşasaydım... "Beni bırakma Jack... Burası çok karanlık ve korkuyorum... Üstelik kolyemde yanımda değil... Bul beni..." Dedi be yok olmaya başladı... Hayır... Daha yeni kavuşmuşken olmaz... Ona doğru bağırdım.
"Seni bulacağım Karmeleğim söz veriyorum..."

FROZEN GUARDİANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin