Ölmek

919 129 25
                                    

"Bana söylemediğin şey mahvolan hayatım mıydı!?" diye bağırdım öfkeyle. Resmen arkamdan iş çevirmişti. Söz konusu olan hayat benim hayatımdı ama neler olacağından en son benim haberim oluyordu.

Ve o... O sessiz kalıyordu. Hatta sadece o değil herkes.

"Chan, bana bir cevap ver artık! Neden sakladın? Beni buraya getirme sebebin bu muydu? Tüm hayatımı mahvettiniz! Hepiniz benim tüm hayatımı mahvettiniz!" diye bağırarak konuştum. Gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum. Ama hayır, kesinlikle ağlamayacaktım.

"Chan bana güvenmiştim. Bunu bana söylemen gerekirdi! Şuan en suçlu kişi sensin. Sana güvendiğim ve bu güveni boşa çıkardığın için en suçlu sensin." dedim. Kahretsin, sona doğru sesim kısılmış ve titremişti.

Gözümden akan yaş ile bir anda iki kol bana sıkıca sarılmıştı. Kokusundan onun Chan olduğunu biliyordum. Kollarım ile ona ittirmeye çalışsam da o daha sıkı sarılıp resmen beni vücuduna hapsetmişti. Saçlarımın içinden geçen damlaların onun gözyaşları olduğunu biliyordum. Tüm yorgunluğum ile son kez "Neden?" dedim. Chan benden ayrılmadan kulağıma fısıldamıştı.

"Özür dilerim."

Her ne kadar ona bağırıp çağırmak istesem de bünyem oldukça bitkindi şuan. Ve mantıklı düşünemeyecek halde olduğumu göz önünde bulundurursak belki de biraz dinlendikten sonra konuşmak daha iyi olurdu. Ondan nefret etmiyordum, edemiyordum... Kokusu buna engeldi. Ondan her nefret etmek istediğimde kokusu beni engelliyordu. Bu tanıdık kokuyu seviyordum. Chan hâlâ kulağıma bir şeyler fısıldarken kendimi onun kollarında uykuya bıraktım.

------------------------------------------------------

"Seungmin, Seungmin kalk." diyordu biri. Kim olduğunu ayırt edemiyor, etmek istemiyordum. Yanımdaki bedenin kokusu beni mayıştırıyor kalkmama engel oluyordu. O huzurun rengiydi, beyazdı, maviydi ve sanki biraz da griydi. Gözlerimi yavaşça aralayıp ona baktım. Chan oldukça masum ve bir o kadar da masum değildi. Ona karşı kırgındım, ona güvenmiştim ona dayanmıştım, kendimi ona bırakmıştım. O ise... o benim dayandığım kuleyi yıkmıştı. Beni üzmüştü. Ona kızgın değildim, bana yakında anlatacağını biliyordum. Ama yine de kırılmıştım. Aslında herkes bildiği halde susmuştu, ama ben sadece Chan'a karşı alınganlık gösteriyordum. Onunla en fazla bir haftadır beraberdim ama kendimi ona karşı o kadar yakınlık duyuyordum ki...

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp yattığım yerden doğruldum. Chan'ın odasında olduğumu anlamam uzun sürmemişti. Chan da yanıma uzanmıştı ve bir o kadar yakınımdaydı, kollarını kendine sarmış hafiften titriyordu. İyi de kurtlar her zaman sıcak olup, üşümezlerdi. Bunu Almira'ya sormayı aklıma yazıp bana seslenen kişiye döndüm. Oraya bakınca bir değil üç kişi olduğunu anlamıştım. Onlar Jeongin, Felix ve Changbindi. Gelenler Chan'ın yatak odasının kapısından bana elleriye 'gel' yapıyorlardı. Üstümdeki battaniyeyi Chan'ın üstüne örtüp odadan ayrıldım.

"Yerini çok mu beğendin Min? Saatlerdir sana sesleniyoruz ama uyanmıyorsun." dedi Changbin. Onun kast ettiği şeyi anlayıp göz devirdim. Felix bir anda koluma girince Jeongin sesli bir kahkaha attı. Ne olduğunu anlamak için Jeongin'e bakınca o da kaşları ile Changbin'i işaret etti. Ona dönünce bende gülmemek içi dudaklarımı birbirine bastırmıştım. Resmen yerinde duramıyor, kıskancından çatlıyordu. Felix'te onun bu halinden zevk alarak kıkırdamış ve kolumu daha sıkı tutmuştu. Onların bu hallerine göz devirip Jeongin'e baktım. Her ne kadar gülümsüyor olsa da gözlerindeki yorulmuşluk çok belli oluyordu.

"Jeongin ne oldu?" diye sordum sessizce. "Olanları düşünüyorum." dedi. Kendini saklamaması çok hoşuma gitmişti, bu birbirimize yakın olduğumuzu gösteriyordu. Bir anda gülümsemesini genişletip "Jisung ve Minho geliyorlarmış. Jessica söyledi. Birde Ellen ve Jessica seninle konuşmak istediğini söyledi. Birde Zoe ağacın yanına çağırdı. A bir de Almira ve New... of Seungmin unutuyorum, sen herkesle konuş en iyisi. Hadi meydana gidip Jisung ve Minhoyu bekleyelim" dedi.

Yolu yarılamıştık ki bir anda hissettiğim koku ile etrafıma göz gezdirdim. Bu koku Chan'ındı. Buna emindim. Sanki biraz değişikti. Koku onundu evet ama onun kokusuna karışmış aldığım koku farklıydı. Chan çoğu çiçekten güzel kokuyordu, ama kokusuna karışmış olarak aldığım koku çok.. çok sıradandı. Tüm kurtların kokusu özeldi, bunu biliyordum. Ama şuan hala nerede olduğunu kestiremediğm Chan'dan özel kokusuna karışmış basit bir koku geliyordu. Ama o yoktu, kokusunu bu kadar keskin almam tuha- ah hayır tuhaf değildi. Kurtlaştırılmıştım, bu yüzden olmalıydı.

"Changbin hyung, kokuyu alıyor musun?" dememle yanımdaki üçlü bana dönmüştü. Changbin kokuyu almak için derin derin nefesler almıştı. Ardından olumsuz anlamda başını sallamıştı. Bir tek benim bu kokuyu almam tuhaf diye düşünürken, Felix "Ben de alıyorum. Etrafta çok basit bir koku var" dedi. Jeongin bir süre düşünüp "kütüphanede kokular ile ilgili bir kitap vardı. Aldığınız kokunun bi anlamı olabilir" dedi. Ardından normal konuşmalarına devam ettiler.

Arkamda hissettiğim beden ile hızla arkama döndüm. Arkamdaki Chan'dı ama, ama o çok bitkindi. Ona kırgındım ama şuan ki hali gerçekten kötü durumdaydı. Hasta olma ihtimalini düşünüp elimi alnına götürdüm. O..o resmen donmuştu. Ama kurtlar sıcak tenli olurlardı. Bir anda bileğimi kavrayıp kollarını bana sarmasıyla olduğum yerde kaskatı kesilmiştim. Vücudu gerçekten çok soğuktu, onunla beraber beni de üşütmüştü. Ama hala çok hızlı atan ve belime dolanan ellerinin, parmak uçlarının değdiği yerler beni yakıyordu. Soğuk bedeninin altında yanıyordum.

Bir şey demek için ağzımı açacaktım ki oldukça sessiz bir şekilde kulağıma "Benimle gel, yalvarırım" diye fısıldadı. Ve cevabımı beklemeden benden ayrılıp parmaklarını parmaklarıma geçirdi. Beni yorgun adımları ile çekiştirip ikimizi nereye gittiğini bilmediğim bir yola soktu. Arkamı dönüp geride bıraktığım üçlüye baktım. Onların da bana en az benim kadar şaşkın gözlerle baktıklarını anlayınca tekrar kafamı Chan'a çevirdim.

"Nereye gidiyoruz?" dedim. Yorgun gözlerini bana çevirip "Ölmek üzereyim. Sus ve beni takip et" dedi. Şuan gerçekten ölecek gibi duruyordu.

Moon And Sun (Chanmin)Where stories live. Discover now