20.Bölüm: Çatlaklar

Start from the beginning
                                    

"Zihin Cambazı da ne demek?"

Ellyro gülümsedi. "Ah, Anna. Kael'in inanılmaz bir gücü var. Daha önce böylesini hiç duymamıştım..."

Yüksek rafların arasından gelen ses Ellyro'nun sözlerini yarıda kesti.

"Övünmek gibi olmasın ama benden yalnızca bir tane var," dedi Kael, muzır bir sırıtışla rafa yaslanırken. "Büyüleyici yakışıklılığımdan bahsetmiyorum elbette. Zihin okuyabilen ya da manipüle edebilen bir melezi daha önce hiç gören ya da duyan olmamış."

Zihin manipülasyonu mu?

Annarithel şaşkınlığını mı gizlesin yoksa elinin altındaki parşömenleri mi gizlesin bilemedi. Bilgi peşindeyken Kael'e yakalandığı için rahatsızlık duymuştu elbette ama Annarithel'ın onlara güvenmesi için her şeyi yapabileceklerini biliyordu. Arşivi kurcalaması, lafı edilmeyecek bir durumdu. Üstelik Kan Avcısı ne düşündüklerini hiç mi hiç umursamıyordu.

Kael, yüzündeki gülümseme daha çok büyüyüp masaya doğru yaklaştığında Annarithel Zihin Cambazı'nı inceledi ve gözlerini kıstı. "Zihnimden uzak dur Kael," dedi tehditkâr bir tavırla.

O bir melezdi. Melezler, ebeveynlerinden biri herhangi bir haneye mensup olsa bile tek bir kandan gelmedikleri için saf hane kanı taşımamış olurlardı yani Elysthramlarda kanları bulunmaz ve diledikleri an İnsan Krallar'ın ruhu bile duymadan büyü yapabilirlerdi.

"Seni temin ederim ki zorunlu olmadığı sürece kimsenin zihnine girmem Anna," dedi Kael ve göz kırptı. "Ayrıca hakkımda bir şeyler bilmek istiyorsan direkt bana sorabilirsin. Her sorunu memnuniyetle cevaplarım güzellik."

Harika.

"Biliyor musun Kael, ben de birilerinin zihnine girebiliyorum," dedi Annarithel kollarını birbirine dolayarak.

Kael yarım bir gülümsemeyle sorgularcasına yüzünü buruşturdu.

"Ah, evet öyle. Sinirimi bozanların, kafalarına hançerlerimi saplayarak zihinlerine giriyorum ve bir daha budalaca düşüncelere kapılamayacak kadar ölü oluyorlar."

Kael neşeli bir kahkaha patlatarak ahşap sandalyelerden birine oturdu. Callidus'ın boğazından gelen hırlama odada yankılandığında Annarithel elini tilkinin kaslı sırtında gezdirdi.

Kael Callidus'ın açık mavi gözlerine, hayran bırakan beyaz tüylerine, tehlikeli kuyruğuna ve devasa cüssesine baktı. "Dev Beyaz Tilkilerin yalnızca Zehircilere sadık olduğu sanıyordum," dedi.

"Callidus farklıdır. Çok... farklı. Ailemizden biri o, bizden biri," dedi Ellyro şefkat dolu bir sesle.

Öyleydi. Callidus çok farklıydı. Annarithel yakın zamanda tilkiyi korumak için bir okun önüne atlamıştı ve yine olsa yine yapardı. O bir tilkiden çok daha fazlasıydı, Annarithel'ın yoldaşı biricik dostuydu. Ve evet Ellyro, Callidus ve Annarithel farklı türlerden gelen bir aileydi.

Kael, gülümseyerek başını salladı. Annarithel Kael'in gülümsemesinde bir burukluk gördüğüne emindi.

"Babanı hiç görmedim. Hangi haneden olduğunu merak ettim doğrusu. Yoksa bir melez mi?" dedi Annarithel.

Kael açık kumral saçlarını karıştırarak, dudaklarını ısırdı. "Babamı görmemiş olman normal çünkü burada değil... Adi herifi hiç tanımadım. O bir Zanosritmiş tıpkı annem gibi. Annem Kardeşlik'ten ayrılacağını söylediğinde babam onunla gitmeyi reddetmiş," dedi Kael. "Molzeun'un isyanı sırasında öldüğü söyleniyor."

Ah...

"Kael... Üzgünüm," dedi Ellyro ve Annarithel'a ölümcül bir bakış attı. Kan Avcısı omuzlarını silkti.

Kanın Şarkısı (Kanın Şarkısı Serisi 1)Where stories live. Discover now