Giriş: İBLİS ile ANTLAŞMA

665 76 712
                                    




96'nın Ağustos ayı, sekizi, gece yarısı...

Ayın soluk yüzünün sızdığı oda içerisinde erimiş mum kalıntıları üzerinde öylece düşünüyordu genç adam. Geçmişi ve en önemlisi de bu geceyi. Çünkü geçmişinde nelere katlanıp göğüs gerdiyse hepsi bu gece içindi. Bu gece dünyaya gözlerini açacak olan varis ve onun gelecekte yapacakları adına geçmişinden vazgeçmişti adam. Öyle ki geleceğini de O'na adayacaktı. Çünkü onun kaderi de varis gibi daha doğmadan soyu ile şekillendirilmişti.

Artun, zamanının çoğunu bu gece doğması beklenen çocuğa ışık olmak için çalışarak geçirmişti. Başarısız olacak olmanın korkusu midesini ekşitirken kalbi, yoldaş olacağı bebeğin çığlıklarını duymak adına çırpınıyordu. Zihni ise içten içe lanetli olduğunu söyleyerek bu seferkinin de öncekilerden bir farkının olmayacağının türküsünü çığırıyordu.

Tomris Lider yerine geçecek olan çocuğunu Dünya'ya getirmek için ilk defa yatmıyordu o büyülü yatağa. İlk olmadığı içindi ya zaten herkesi saran bu endişe. Bundan önce iki defa daha umutla, güzel temenniler ve Tanrı'ya adanmışlıklarla uğurlanmıştı o kutsal yatağa. İki kez Artun'un babası varisi kucaklamış, Artun'a teslim etmişti...

Artun'un kolları arasında iki varis can vermişti. İki minik varisin ölümüne yeryüzündeki hiçbir hekim bir sebep bulamamıştı. Bu gece ise Artun dışındaki herkes ya Tomris Lider'in yatağı başında ya da odasının önünde nöbetteydi. Herkes Azrail'i bekliyordu kendi inancına göre.

Artun ise...

O gelenlerin Azrail olmadığından artık emindi. Bundan bir hafta öncesine kadar kollarında ölen varislerin sebebini kendi laneti olarak yorumlamıştı bilge kişiliğine karşın. Göklerde ki Tanrı'nın kendisinin iyi bir yol gösterici olamayacağını bildiği için varisleri yaşatmadığını düşünüyordu. Çünkü bilge babası da aynen bunları söylemişti.

Babası, Artun'un yetersiz olduğunu düşünmenin ötesinde geleceğe dair öngördüğü senaryoların yaşanma ihtimaline karşın oğlunun varise yardımcı olamamasından endişe ediyordu. Kendisi, tavsiyelerinin ağırlığı altında geçirdiği uykusuz gecelerde vicdanıyla çok kez hasbihal etmiş ve her defasında omuzlarında kayalarla güneşi doğurmuştu. Oğlunun da o kayalar altında ezilen ruhuna dayanabileceğini düşünmüyordu. Hassastı Artun; babasının düşüncesi bu doğrultudaydı.

Artun ise babasının haklılığını, endişesini sindirip göz ardı edebilecek kadar olgundu. Bir varise yoldaşlık yapabilecek kadar da bilge olduğuna emindi; sadece varisi eksikti ve varisinin gelmemesi için İblisler ellerinden geleni yapıyorlardı.

Bir hafta önce yaktığı mumların arasında var olan bütün Tanrılara varisin yaşaması için yakarmış, adaklar adamış, yeminler etmişti. Kendini Tanrı ile masaya oturmuş gibi hissetmekten alıkoyamamıştı.

Bilmediği şey ise Tanrı'dan ziyade iblisler ile orta yolu bulmaya çalışıyor oluşuydu. Yine de beklemediği şekilde karşılık almıştı. Tanrı'nın varlığını hissetmenin ötesinde bir karşılıktı bu. Rüzgarı hissetmenin, mumun titremesinin... Artık masaya oturmuş gibi hissetmiyordu. Emindi, biliyordu.

Yanıldığı nokta ise Tanrı'nın onunla olduğunu düşünmesiydi, her inanan gibi.

Bir hafta önce hissettiklerini tekrar hissetmek ve Tanrı'nın huzuruna çıkabilmek adına Artun altı mum yaktı. Mumları çizdiği hayali yıldızın köşelerine yerleştirirken odasına sızan aya karşı mumların ortasına oturdu. Son dördünde ki aya gözünün ucuyla bakarken varis için ilk temennisi fısıltı olarak döküldü dudağının arasından.

Bu gece, ay yoldaşın olsun; olsun ki net olasın. Ay'ın yüzü gibi siyah ve beyaz kadar; beyaz olan solun olsun, bu gece gibi.

Etrafını saran mumların ateşleri bu yaz gecesinde, ayın gölgesi altında titrerken devam etti.

HİDRA ⚔️ Where stories live. Discover now