1. Bölüm: Kurdun kuzusu

307 56 496
                                    




Yeni bir heyecan ile karşınızdayım. Bu serüvenimde de umarım beni yalnız bırakmazsınız. Çok heyecanlıyım bu hikayem için çünkü çok başka bir deneyim, farklı bir yolculuk. Kurşunlar, raconlar, mafyatik ağabeylerimiz ve onların lideri olma yolunda bir kadın... Bu kurgum için aylardır, yıllardır kafa patlatıyorum, çalışıyorum, araştırma yapıyorum umarım değer. Hikayeyi yazarken her paragrafta, cümlede kahrımı çeken Sıla'ya çok teşekkür ediyorum. :)

Keyifli okumalar. :) Müziği açmanızı öneririm.


Görüş açımın netleşmesi için yağmurdan dolayı sırılsıklam olup yüzümü çevreleyen saçlarımı geriye attım. Ciğerlerimi patlatacak bir soluk daha alıp tempomu arttırdım. Hala arkamda olduklarını asfaltı inleten ayak seslerinden anlayabiliyordum. Ancak geriye dönüp bakmamak için zihnimle büyük bir savaş veriyordum. Sanırım bir kere daha bakmazsam onları atlatmam daha kolay olacaktı. Kendimi böyle acınası bir şekilde kandırdığıma inanamıyorum.

"Odaklan.

Önüne odaklan!

Geriye bakmak seni yavaşlatır." Yanımda benimle beraber koşan annemin soluk, hayali silüetini net bir şekilde işitiyordum. Gözüme yolun sonundaki kavşağı kestirirken mümkünmüş gibi hızımı arttırmaya odaklandım. Eğer aradaki mesafeyi biraz daha açabilirsem köşeyi döndüğümde kaçacak bir delik bulabilirim. Ama nasıl? Yağmur sesleri elverdiğince işittiğim adımlara göre biri sağda biri solda olmak üzere iki kişilerdi de bunların üçüncüleri nerde?

Her yerde olabilir.

Gökten düşen her bir yağmur damlasını açıkta kalan tenimin her noktasında hissederken, telaşlı adımlarımın içine girdiği su birikintileri kıyafetlerimin kuru kalmasını imkansızlaştırdı. Üstümde ağırlaşan kıyafetlerim ve artık beni taşımakta zorlanan bacaklarımla nereye kadar devam edebilirim bu koşuşturmaya kestiremiyorum. Beni yakalamak istediklerinde ellerinden kurtulmak adına feda ettiğim deri ceketimin yerinde triko kazak vardı. Ya da artık yoktu. Çünkü şuanda sütyenimin içinde göğüslerimden arta kalan yerde bile su birikmişti. Islak kazağımın ucuyla gözümün önüne düşmeye yeltenen saç tutamını bertaraf ederek soluklarımı düzene sokmaya çalıştım. Kendimi olası bir boğuşmaya hazırlamalıydım.

"Sence de bu kovalamacanın kazananı belli değil mi? Yormasan artık bizi küçük kız?" Duymuş olduğum ses ile saliselik olsa da yavaşladım yine de bu şaşkınlığım uzun sürmedi. Onlarla ilk karşılaştığım zaman dördümüzde İngilizce konuşuyorduk, Türkçe bilmelerine şaşırmıştım. Dünya'nın bir ucunda aynı dili konuştuğum insanlarla kovalamaca oynamak bir yana, bu onları gözümde daha tehlikeli yaptı. Kesinlikle kazanan ben olmalıydım.

Yol ayrımına yaklaşırken başımı hafifçe çevirerek arkama bakmaya çalıştım. Gözümün önünü perdeleyen saç tellerimin arasından gördüğüm adam sanki sabah koşusuna çıkmış gibi tempolu hareketlerle peşimdeydi. Ciğerlerime lanetler okurken, asfaltta kayan lastiğin yakıcı sesiyle önüme dönmemle beraber gözümü alan parlak ışıkla ayaklarım birbirine dolandı. Elimi gözlerime siper ederken geriye doğru adımlayıp zihnimde yeni bir rota oluşturmaya odaklanırken çekiştirilen sol kolum yüzünden olduğum yerde savrulmuştum. Önümdeki aracın kapısı açıldı ve oradan bir ses yankılandı ıssız sokakta.

"Zarar vermediniz değil mi kısa yolculuğunuz esnasında?" Arkamdaki adamlarda ne bir ses ne de bir hareket vardı, sadece duruyorlardı. Zarar vermeyeceklerse neden peşimdelerdi ki? Para teklif ettim kabul etmediler, kafamı kesip atmaya da niyetleri yok. Araçtan inen adam sakince karşıma geçerek önce yüzümü sonrada bedenimi uzun uzun incelerken bakışlarından rahatsız olmamıştım. Daha çok hasar tespiti yapar gibiydi.

HİDRA ⚔️ حيث تعيش القصص. اكتشف الآن